18. Bölüm: Kaybetme Korkusu

429 17 0
                                    

Atlas'ın sözleri bir türlü aklımdan çıkmıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Atlas'ın sözleri bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Gidişiyle olduğum yere çivilenmiştim. Etrafımdaki tüm sesler kesildi. Boşlukta sadece onun sesini duyuyordum. Ama o yoktu. Gitmişti ve bunun tek suçlusu bendim. Atlas benim yüzümden gitmişti. Darmadağın bir halde çekip gitmişti. Onu gözünün içine baka baka paramparça etmiştim. Hem de hırsım yüzünden!

"Ada!"

Bana seslenen kişi Feyza'ydı. Metehan ile yanıma gelip omzuma dokunmamış olsaydı şu an o boşlukta kalmaya devam etmiş olurdum. Ona baktım. Karamel rengi gözlerinde endişe vardı. Etraftaki kalabalığın gürültüsünü daha yeni yeni idrak etmeye başlamıştım. "Mierda neden hışımla çıkıp gitti?" diye sordu Feyza. Aramızda sıkıntı olduğunu anlamıştı.

Sıkıntılı bir nefes verdim. Boğazıma düğümlenen sözcükleri dudaklarıma göndermek sandığımdan daha zor oldu. "Ona çok ağır şeyler söyledim Feyza. Çok pişmanım," dedim gözyaşlarıyla. Feyza bana sıkıca sarıldı. Metehan ise Atlas'ı aramaya başladı. Fakat üst üste aramasına rağmen Atlas bir türlü cevap vermedi. Tam o sırada Aslı ve Nil de yanımıza geldi. Halim içler acısıydı ve durumu anlatmama gerek kalmadan neler olup bittiğini az çok anlamışlardı.

"Açmıyor," dedi Metehan sıkıntıyla.

Feyza, "Bir de ben deneyeyim," dedi ve benden ayrılıp Atlas'ı aradı. Sonuç tahmin ettiğiniz üzere koca bir fiyasko! Atlas telefonu açmadı. Hatta kaç kere aramama rağmen benimkini de açmadı. Şu an nerede ve ne halde olduğunu deli gibi merak ediyordum. Gerçi ne halde olduğunu anlamak çok da zor değil.

Atlas berbat bir haldeydi ve bunun sebebi bendim. Kendimi berbat hissediyordum. Onu tamamen kaybetmiş olmaktan korkuyordum. "Açmıyor," dedi Feyza. Belki de yüz kere aramıştık. Son bir kez daha aradım. Ama açmıyordu. Açmayacaktı. Bunu biliyordum. Yalnız kalmak ve kafasını toplamak istediğini biliyordum. Ama yine de içimde büyük bir sıkıntı vardı.

Kavga ettiğimizde söylediğim o korkunç sözlerim pişmanlığını bile bastıran bir sıkıntı belirdi içimde. Kalbim sıkışıyordu. Nefes alamadığımı ve hatta şu an önünde durduğumuz havuza düşmüşüm gibi boğulduğumu hissediyordum. Ne yaptım ben böyle? Ona neler söyledim! Hem de ne için? Sırf annem o adamla nişanlanmasın diye!

Atlas bu sözlerin hiçbirini hak etmemişti. Ona resmen sevgisine inanmadığımı yüzüne tokat gibi çarpmıştım. Keşke zamanı geriye alıp o anı hiç yaşanmamış kılabilseydim. Ama bunu yapmaya ne benim ne de başkasının gücü yeterdi.

"Ada telefonun çalıyor," dedi Nil. Telefonumun avuçlarında titrediğini bile o söyleyince fark edebilmiştim. Ekranda yanıp sönen isimle rahatladım. Arayan Atlas'tı ve her ne olursa olsun beni merakta bırakmamayı tercih etmiş. En azından o an için öyle sanıyordum.

"Atlas," dedim telefonu açar açmaz. Onun sesini duymayı bekledim. Hatta o an için değil sesi bana soluğu bile yeterdi. Ama bunu bile duyamadım.

"Hanımefendi siz bu telefonun sahibinin nesi oluyorsunuz?"

Senle Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin