6. Bölüm: Ayar

1.7K 111 2
                                    

Küçükken annemin anlattığı masallarda yelkovanın akreple on ikinin üzerinde buluşmasıyla büyü bozulur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Küçükken annemin anlattığı masallarda yelkovanın akreple on ikinin üzerinde buluşmasıyla büyü bozulur. Her şey bir balkabağına dönüşür ve prenses rolündeki kız kimse tarafından fark edilmediği o eski haline hızlı bir geri dönüş yapar. Sihrin gücüyle göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahip olan prenses için yolun sonu görünür. Sonra aniden masalın yakışıklı prensi elinde cam ayakkabıyla kapı kapı gezerek prensesini aramaya başlar. Prensesin yüzüne bakıp onu tanımayan aptal prens bir cam ayakkabıyla ne hikmetse onu bulur ve masal bir şekilde mutlu sonla noktalanır. Ama bizim için bu durum ne yazık ki geçerli değildi.

Gece yarısını gösteren saat bizim masalımızı sonlandırmıştı. "Bunu sana yapamam Atlas," dediğimde ondan ayrılmış etrafımızı saran onlarca çiftten oluşan kalabalığı yararak ilerliyordum. İçimden bağıra çağıra ağlamak geliyordu. Bunun sebebi de ona yaşattığım hayal kırıklığından başka bir şey değildi.

"Ada bekle!"

Atlas'ın hala peşimden gelecek gücü kendisinde bulmasına her ne kadar şaşırsamda durmadım. Adımlarımı hızlandırdım ve kalabalığı aşmaya devam ettim. Bacaklarımın tutmadığını hissediyordum ki beni olduğum yere çivileyecek bir şey oldu. Bir grup sevgili önümde durmuş gitmeme izin vermemişti. Atlas ise koşarak bana arkadan sarılmıştı. Kollarıyla beni kendine hapsetmişti. Çenesini omzuma dayadığında nefes nefeseydi.

"Seni bırakmak istemiyorum," diye fısıldadığında yutkundum. Tüm bu yaşananlar benim için yeterince zor şeyler değilmiş gibi bir de onun bu yaptıkları yüzünden kendimi berbat hissediyordum. Ondan ayrılmak için ellerim bedenimi saran kollarını kavradı.

Metehan'dan öğrendiğim küçük bir numara sayesinde onun kollarından göz açıp kapayıncaya kadar kurtuldum ve ağlamaklı bir ifadeyle gözlerine baktım. "Kendine çok iyi bak astronot," dedim ve bu sefer bize şaşkın şaşkın bakan sevgili kafilesini aşıp kendimi sahil yolunun üstündeki otobüs durağına attım. Aklıma cüzdanımı evde unuttuğum ve dolayısıyla otobüs kartımın da yanımda olmadığı gerçeği dank edince içimden çoktan şansıma sövmeye başlamıştım bile. Şu an içi bozukluk dolu fakir cüzdanımın yanımda olmasına hiç olmadığı kadar çok ihtiyacım vardı ve lanet olasıca fevri hareketlerim yüzünden onu da telefonumla beraber evde bırakmıştım.

Sıkıntılı bir nefes verdim. Acilen kendimi bu durumdan kurtaracak bir çare düşünmem gerekiyordu. "Düşün Ada düşün!" diye kendi kendime konuşurken benim gibi durakta bekleyen iki kişi deli olduğumu düşünüp bana bakmıştı. Üzülerek bir itirafta bulunmalıyım. Ne yazık ki deli olmasamda delirmenin eşiğinden içeriye doğru bir adım atmak üzereydim. Tam o sırada "Ada!" diye bana seslenen Atlas'ın sesiyle olduğum yerde sıçramıştım.

Belki henüz beni görmemiştir? Arkam ona dönüktü ve saf daha doğrusu salağın teki olduğumdan onu görmediğim için onunda beni görmediğini düşünmüştüm. Sesimi çıkarmamaya devam ederken otobüs durağındaki iki kişi ne yazık ki benim geri zekalı olduğumu anlamıştı. "Ada," diye fısıldadı Atlas. Kulağıma doğru eğilirken boynumu neredeyse yok edecek aşamaya getirmiştim. Ben aslında yokum!

Senle Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin