15. Bölüm: Kaybolan Duygular

430 19 0
                                    

Kafamın içinde Bedrettin ismi yankılanıp duruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kafamın içinde Bedrettin ismi yankılanıp duruyordu. Adamın elinde kocaman bir buket çiçekle bizim apartmana girişini sanki bir video kaydından izlermiş gibi izledim. Atlas, "Ada," dedi beni kendime getirmek için. O an için tek yapmak istediğim arabadan inip o adamdan hesap sormaktı ki bunu yaptım da!

"Ada bekle!"

Atlas'ın sesini duyamıyordum. O kadar sinirliydim ki zihnim tüm algılarını kapatmıştı. Tek düşündüğüm o adamın yakasına yapışıp annemden ne istediğini sormaktı. Koşarak apartmandan içeriye girdim. Bedrettin denilen adam çoktan bizim eve çıkmış olmalıydı. Merdivenleri nasıl tırmandığımı hatırlamıyordum bile. Başım fena halde zonkluyordu ve ben kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Buna rağmen Atlas'ın kolumdan tutup bana mani olmaya çalışmasını umursamadan zile basmıştım.

Kapıyı annem açtı. Beni karşısında görünce donup kalmıştı. Bedrettin denilen adamın ayakkabıları kapıdaydı. O kadar sinirlerim bozuktu ki ağlamamak için kendimi çok zor tutmuştum. "Ada," dedi annem yarı şaşkın yarı da korkuyla.

Atlas ilk defa anneme karşı tek kelime etmedi. Edemedi. Çünkü aramızdaki yüksek gerilim hattının farkındaydı ve buna müdahale etmenin sonuçlarını gördüğünden sessiz kalmayı tercih etmişti. "Anlaşılan yanlış bir zamanda geldik. Misafirin var galiba," dedim göz ucuyla yerdeki siyah erkek ayakkabısını işaret ederken.

Annem ne diyeceğini bilememişti. Gözleri benimle Atlas'ın arasında gidip geliyordu. Ama beni rahatlatacak tek kelime bile etmiyordu. "Bir de ben göreyim şu misafiri!" diye bağırdım ve annemi aşıp içeriye daldım. Normalde annemin eve ayakkabıyla içeriye daldığım için bana kızıp bağırması ve hatta menzili şaşmaz dolgu topuk terliğiyle beni bi güzel benzetmesi gerekirdi. Ama bunu yapmadı. Onun yerine endişeyle baktı gözlerime.

Salona daldım ve tam karşımda onu gördüm. Çiçek buketini orta sehpaya bırakmış beni görünce ayağa kalkmıştı. "Sizin burada ne işiniz var?" diye sordum sıkıntılı bir nefes verdiğimde. Bedrettin Bey öylece gözlerime baktı. Ne diyeceğini bana nasıl yaklaşması gerektiğini bilmiyordu.

Annem, "Öncelikle otur kızım," dedi arkamdan. Oldukça net konuşmuştu. Ses tonunda en ufak duygu kırıntısına rastlayamadım ve bu hiç iyiye işaret değildi.

"Ben oturmak istemiyorum. Bedrettin Bey bana burada ne işi olduğunu açıklamadan da oturmaya hiç niyetim yok."

Sadece bakışlarımla bile karşımdaki adamı milyonlarca parçaya ayırmıştım. Atlas'ın sıcak nefesini hissedebiliyordum. Tam arkamdaydı. Paintball oynarken de olduğu gibi arkamı kolluyordu. O an bir şeyin farkına vardım. Küçükken sırtımı yaslayamadığım Kaf dağım şimdi o olmuştu. O yanımdayken hiçbir şeyden korkmuyordum. Bisiklete bindiğimde düşmeyeceğimi artık biliyordum. Çünkü yanımda o vardı. Atlas.

"Madem seninle bu şekilde yeniden karşılaştık o zaman sana burada neden bulunduğumu anlatmam gerekir Ada," dedi Bedrettin. Oldukça sakindi. Hatta insanın sinirlerini bozacak kadar sakindi.

Senle Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin