12. Bölüm: Sakladığın Bir Şeyler Var

1.1K 74 4
                                    

Babamın av tüfeğiyle enikonu hamile ablam tarafından kovalanmamın üzerinden onları eve def etmiş yorgunluktan koltukta sızıp kalmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Babamın av tüfeğiyle enikonu hamile ablam tarafından kovalanmamın üzerinden onları eve def etmiş yorgunluktan koltukta sızıp kalmıştım. Gözlerimi açtığımda dün gece yaşananların yorgunluğunu üzerimden hala atamadığımı fark ettim. Üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum ve bu his ne kadar uyursam uyuyayım kolay kolay geçeceğe benzemiyordu.

Koltukta doğrulup kollarımı esnettim. Sanki bütün gece içmişim gibi kafam dönüyordu. Gözlerim yarı kapalı saatin kaç olduğuna bakabilmek için koltuğun kolçağına bıraktığım telefonumu alıp ekrana diktim gözlerimi. "Yuh!" demekten kendimi alamadım. Resmen öğlen olmuş ve ben hala tam ayılamamıştım. Ama ayılmak zorundaydım. Acilen hazırlanmalı ve bebeğimi görmeliydim. İşte bu benim enerjimi yerine getiren şeydi. Bebeğimi görecek olmak...

Sırıtarak üst kata çıktım. Kıyafetlerimi hazırlayıp şarkılar söylediğim hızlı ve sıcak bir duşun ardından üzerimi giyindim. Aynanın karşısında gömleğimin düğmelerini iliklerken, "Umarım Haki seviyorsundur bebeğim," dedim etkileyici bir sırıtışla kendi kendime aynanın karşısında kur yaparken. Saçlarımı parmaklarımın arasında çekiştirerek şekillendirdikten sonra kendime baktım ve "Bu yakışıklılık çok fazla. Belki de bebeğim bu yakışıklılığın gerçek olduğuna inanamadığı için böyle yapıyordur," dedim işaret parmağımla aynadaki siluetimi işaret ederken.

Kesinlikle asıl sebep buydu. Aynadaki yakışıklıya göz kırpıp evden çıkmak üzere aşağıya indim. Telefonumu alıp evden çıkacaktım. Bebeğimi iş yerinde ziyaret edecektim. Daha ne olsun?

Salondan koltuğun üzerine bıraktığım telefonu alıp cebime tıkıştırdığım gibi hiç vakit kaybetmeden yola koyuldum. Yoldan geçerken gördüğüm çiçekçiden aldığım bir koca buket çiçeği de yanımdaki koltuğun üzerine bıraktığımda keyfime diyecek yoktu. Bebeğimin sürprizime vereceği tepkiyi düşündükçe dudaklarımdaki gülümseme daha da genişliyordu. O kadar keyifliydim ki radyodan bir şarkı bile açmıştım. Radyodan arabanın içine doğru yankılanan şarkı Özgün'ün İnsaf isimli şarkısıydı.

İki dudağına bir ömür vereyim.
Her adımına yüreğini seveyim.
E nazını da yap ama gözünü seveyim.
İnsaf benimki de can bebeğim.

"Konuş be Özgün abi!" diyerek kendi kendime gaza gelmem de ayrı bir konuydu. Şarkının neşeli tınısına ayak uydurarak parmaklarımla direksiyonun kenarında ritim bile tutuyordum. Az sonra kendi bebeğimi görecektim. İnsafsız bebek şu an acaba ne yapıyordu? Arabayı iş yerinin önüne park edene kadar arabada heyecandan kurtlu peynir gibi kımıl kımıl bir yolculuk yapmıştım. İçimdeki heyecan artık dizginleyemeyeceğim bir boyuta ulaşmıştı.

Arabadan indim. Koltuktan çiçeğimi de aldığımda saçlarımı arabanın yan aynasına bakarak tekrar bir elden geçirdim. "Of! Bu ne yakışıklılık Atlas Serez?" dedim kendi kendime. Bu tipten etkilenmeyecek bir kadının anasının karnından daha doğmadığına kalıbımı basardım. Baksanıza şu gözlere, şu endama, şu boya posa. Kimde var böyle şekilli bir vücut ve böyle mükemmel bir yüz? Tabii ki de bende...

Senle Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin