28. Bölüm: Hassas Nokta

513 31 19
                                    

(Ada'dan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Ada'dan...)

Sabahtan beri Atlas'a ulaşamıyorum. Akşam oldu hala bir haber yok. Sanki yer yarıldı da içine girdi. Ne beni aradı ne de tek bir mesaj attı. Dün geceden sonra yok oldu resmen. Sinirden odanın içinde volta atmaktan mafya babalarına bağlamıştım. İşin kötü yanı arkadaşlarımda ortada yoktu. Ben Atlas'ı kime şikayet edeceğim? Dudak büktüm ve salona geçtim. Beni anlasa anlasa anam anlar gerisi yalan anlar. O söz öyle değildi sanki. Aman neyse! Sonuçta anneme kaldım mı? Kaldım!

"Anne," dedim moral bozukluğuyla onun yanına otururken. Kendileri pür dikkat dizi izlemekle meşgul olduğundan beni takmamıştı. Dizi izlerken bir yandan da yemeğe koyacağı patatesleri küp küp doğruyordu. İş azmi deyince de sen be annem! Nasıl da gözü kapalı doğruyor patatesleri. Valla becerikli kadın!

"Telefon!" diyerek kolumu dürttü annem. O ana kadar telefonumun çaldığından bi haberdim. Kesin benim kurt bakışlım gün içinde beni aramadığını fark etmişti. Sırıtarak odamdan telefonumu almaya gittim. Bu arada ayağımın iyileştiğini ve ceylanlık mertebesinden insaniyet sınırlarına geçtiğimi de söylemeden edemeyeceğim. Odama girip yatağın üzerinden telefonumu aldığımda yüzüm düşmüştü. Arayan kişi Atlas değildi. İşin tuhaf yanı arayanın kim olduğu hakkında en ufak fikrim dahi yoktu.

Ekrandaki bilinmeyen numaraya bir süre bakarken odamın kapısından bana bakan bir çift mavi gözle olduğum yerde sıçradım. "Ben geldim!" diye ciyakladı Nil sevinçle. Elinde kocaman oval bir kutu vardı. Onun bunca saat ortada olmayıp akşam akşam evime gelmesi ister istemez işkillenmeme yetmişti. Tek kaşımı kaldırmış gözlüklerimin üzerinden delici bakışlarımı ona yöneltmiştim.

"Sen neden bugün benim telefonlarımı hiç açmadın?" diye sordum şüpheyle. Nil bu aniden Doctor Dexter'e bağlayan halim karşısında yutkunmak durumunda kalmıştı. O da haksız sayılmaz tabii. Sonuç olarak bunca yıllık arkadaşının gözleri bir anda dönünce kim olsa korkardı. Ne de olsa geçen onca yıldan sonra herkes arkadaşı sinirlenince neler yapabilir bunu bilir öyle değil mi?

Nil, "Babamın nazıyla uğraşıyordum," dedi birden. Şevket amcanın burnundan kıl aldırmadığını bilmeyen yoktur. Ama sanki Nil babasından çok başka bir şeylerle uğraşmış gibi görünüyordu. Her ne kadar ona inanmasam da üstelemedim onun yerine, "Elindeki kutu ne?" diye sordum.

Nil sırıtarak elindeki kutuyu yatağımın üzerine bıraktı. Sonrada, "Bu kutu enişteden. Şimdi benim gitmem lazım. Babam çay bekliyor," diyerek ağzımı açmama bile fırsat vermeden odamdan uçarcasına çıktı. Kesin bir şeyler karıştırıyor. Ama nasılsa yakında kokusu çıkar. Nil'in evden firar etmesiyle yatağın ucuna oturup oval kutunun kapağını araladım. Bakalım Atlas Bey bana ne göndermiş?

Kutuyu açtığımda beni siyah saten bir elbise ve bantlı topuklu bir ayakkabı karşılamıştı. Sırıttım. Elbiseyi kutudan çıkardığım sırada bir de notum olduğumu gördüm. Atlas Serez yine ortalarda olmadığında bir işler karıştırdığını belli etmişti. Notu elime alıp okumaya başladım.

Senle Ben Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin