Bölüm 2 ((Geçmiş))

21.2K 703 48
                                    

Genç kız memnundu halinden, ta ki ve üvey annesinin içeri girmesine kadar. Üvey annesiyle arasındaki yaş farkının sadece 7 olması ne gülünçtü ama. Maral  ardan geçen zamana rağmen alışamamıştı daha Erzurum'un havasına ve  insanlarına gerçi pek insan yüzü gördüğüde söylenemezdi lakin alışsa da birşey değişmezdi. Akşama kadar dört duvarın içinde hapisti evde genç kız. Alışık olduğu için fark etmiyordu ona bu durum   nede olsa yıllarca yaşamıştı bu duyguyu annesinin ölümünden sonra kaldığı hastane, daha sonrasında ise 3 ayını geçirdiği akıl ve ruh sağlığı hastanesi derken yabancı değildi yani . Orada deli damgası bile yemişti  çok da akıllı olmayan insanlardan.Acı çekmek ile delirmek aynı şey sanan bir çuval.insan yığinıydı işte konuşanlar . Halbuki  delilik en büyük hediye olurdu çektiği acıların yanında. Maral'ın yoldaşı da  sırdaşı da bir kitapları birde  duvarlardı . Sessiz çığlıklarını duyabilen sırlarını saklayabilen di duvarlar.
Şimdi nedeni neydi diyeceksiniz o hastanede yatmamın değil mi? . Ah hadi ama nedeni sizcede önemsiz değilmi herkesin söylediği gibi deli hastanesinde yatacak kadar zavallıydım.

2 yıl önce olmuştu bu olay annesinin ölümünden 3yıl. Sonra 1yıl demeden tekrar yatmıştı hastaneye .

2 Yıl önce :

Maral 'ın ağzından

Annemin yokluğunu kabul edebilmiştim .  Hastaneden çıktıktan kısa bir süre  sonra tekrar  yatırılmıştım ama bu sefer ki akıl ve ruh Hastanesi'ne .Uygulanan tedaviler sonucunda  doktorlara göre düzelmiştim ama  aslında degisen.hic birşey yoktu . Acılarım hala bendeydi onakfin düzeldi olarak gördüğü ise bu acıları kabul edip alışmış olmamdı onakr ne derlerse desinler  ben hala aynıydım  annesinin ölümüne sebep olan katil kızdım . Eğer o gün o kadar ısrar etmeseydim annem ölmeyecekti ve bende  katil olmayacaktım. Hayatım berbat olmayacak annemi kaybetmeyecektim. Ama keşkelerle bağlandığımız hayatın hiç bir önemi yok maalesef ki dün gelmiyor ve geriye kalansa sadece acılar oluyordu .Annemin ölümünden   sonra hiç konuşmamıştım çünkü biliyordum ki konuşsamda anlaşılmayacaktım .Ve sanki yeniden konuşsam felaketler peşini bırakmayacak gibi geliyordu sanki kimsem kalmış gibi .O günde öyle olmuştu çok konuşmuş ve ısrar etmiştim ve sonuç koca bir boşluk olmuştu yüreğimde.

  Hastaneden çıktıktan sonra oraya gitmiştim hayatımın gidişatını değiştiren o yere. Uçurum kenarına oturup yine rüzgara teslim olmuştum sonra dönmüş ve yaşam için uğraşmaya başlamıştım .Böyle bir kaç hafta devam etmişti .  Bir yerde çalışmaya başlayarak bir şekilde birşeyler için adım atmıştım . Haftaların ardından son 2 gündür hiç gidememiştim son güzel anılarım hüsranla bittiği o  uçurum kenarına.

Şimdilerde herkes bana dilsiz diyordu. Yirmili yaşlarındaki normal bir kızın isteyenleri en fazla otuz  yaş  olurdu değil mi? ama dilsiz  bir kız ın 35 - 50 yaş ,evet benimde öyleydi bir çoğu güzelliğimden bir çoğu dilsiz olmamdan yararlanmaya çalışanlardı hastanede yatmamın sonucu birşey değişmemişti ben oradaki doktor olan Ayça ablanın sayesinde gizliden okuluma devam etmiştim o benim hasta olmadığımı anlayan tek kişiydi onun yardımlarıyla da  4 yıl olan okul süresini üniversitelerde  üstten ders alma seçeneği ile 2 yıl süren bir eğitim almıştım Devam zorunluluğu da olmadığı için Ayça ablanın benim için hocalarla irtibata geçip aldığı ders kitaplarına dört duvar arasında çalışıyor ve sadece sınav için oradan kaçıp sınavdan sonra dönüyordum. Annemin isteğini yerine getirmiştim avukat olmuştum . Ama görevimi yapmıyordum tayinimi istemiyordum.
Onun yerine İstanbul'da bir kafede çalışıyordum orda yaşarken garsonluk yapıyordum patronum erva abla sürekli avukat olduğum halde neden garsonluk yaptığımı sorup duruyordu ama cevabi olmayan bir sonuydu bu. Avukatlık annemin dileğiydi ve bende yerine getirmiştim fakat şuan için bana çok.uzakti bu meslek , belki bir ilerim olsaydı o zaman yapardım kim bilir . Ağlayarak doğduğumuz hayatlar bizi güldürmeyince bizde ölüme sığınır oluyoruz işte. Ve bir hayatin daha gülümsetemediği yaşamım kaldıramayacağım kadar ağır darbeler bırakmıştı izi hiç geçmeyen.Tam da şuan hayattan vazgeçip ölüme sığındığım noktadayım.  Her şeyini gittiği hiç birşeye sahip olduğum o ucurum kenarında sonsuzluğa kucak açtığı kısımda en ucunda durdum . Ölüme yürümeği belki  acizlik olarak görebilirler ama bende yaşamı seviyordum herşeye rağmen ,babama rağmen ama annemsiz herşey o kadar zor ki  aldığım nefes boğazıma takılırken çırpınmaktan yoruldum .Belki korkaklık yaptığım ama başka da bir şey gelmiyor elimden , çabaladım gerçekten çok uğraştım yaşamaya annem için ,hayalerimiz için ama  kurduğum hayallerin içinde boğulmaktan yoruldum. Bir yerde okumuştum bir insanın annesinin ölümünde duyduğu acı ile bütün kemiklerinin kırılma acısı eş değer diye o kadar haklı bir sözmüş.  Ben sadece annemi değil benliğimi ,ailemi kaybettim, sahip olduğum tüm güzel şeyleri kaybettim  annemle beraber ve geri sadece acılar kaldı önceki ve sonradan oluşan acılar.Şuan çektiğim acı öyle bir acı ki kırılan bütün kemiklerim bir bir yeniden saplanıyor içime sanki .İmtihanlarla geçen ömrüm hep kaybedişlerle  bitmisti. Kimseden gidemem derken herkes benden gitmişti , unutamam acı tatlı ne varsa dediklerimi   unutmak için şuanda  buradaydım ayağımın altından kayan toprakla gülümsedim çünkü dediğim gibi hayatın ağlattığını ölüm güldürüyor . Adeta ölümle bir takdirevallinin üzerindeydim hangimiz ağır gelirse diğeri düşecekti . Ve ağır gelen ölüm olmuştu sonsuzluğa kucak açan maviliğe son kez baktım  usulca gözlerimi kapatıp ve kendimi boşluğa bıraktım .İstanbul bir ölüme daha kucak açmış oldu böylece . Biliyordum ki kurtuluşu yoktu bu düşüşün çünkü kimse yoktu  yani kurtulamayacaktım  ilerde bir karartı vardı ama o bana ulaşana kadar ölmüş olurdum  amacım yasamak değildi zaten kurtulmak için çabalamıyordum bilincim kapanmaya başlamıştı gittikçe dibe batıyordum anneme yaklaşıyordum. Bu dudaklarımda tebessüm oluşturmuştu sonrası mı sonrası yoktu işte kavuşmuştum kaybettiklerime.

Sizce maral ın kahramanı kim ??

Görücü Usulü HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin