48

87 6 2
                                    

Belki de yıllar oldu yazmayalı ancak iki gündür tüm kitabı baştan okudum ve neden sonu yok diye kendime kızdım şimdi devam etme zamanı...

Herkese yeniden yeni bir merhaba....


**********************************************
Ne kadar yük yüklenmişti yüreğime. Kalbim o kadar ağırlaşmıştı ki içinde bu adamı sevmeye hemde her geçen gün daha çok sevmeye nasıl yer olabiliyordu.
Örneğin şu an bu kapının önünde yeni bir kaosa hazırlanıyordum. Kim bilir yine neler söylenecek kimler kimleri gömecek, arşa kaldıracak sonra yeniden gömecekti. Neden bu kadar uğraş, neden? acıtma fikri, karşındakini üzme, yıkma, yok etme isteği neden?

İşte yine kasvet masasındayız,karşımda evet çok hasta olan ama bunu zırh sanan İpek Hanım (artık teyze demek içimden gelmiyordu) deli gibi sevdiğim adamı benim kadar belki de benden daha çok seven Aslı ve tek derdi Araf ile evlenirsek malı mülkü kaybedersem korkusu sarmış Refik bey. Yanımda ise belkide onun için benliğimden vazgeçtiğim adam Araf vardı.
"Düğünü ne zaman düşünüyorsunuz" işte ilk taş İpek hanımdan gelmişti. Araf gülümseyerek
"her şeyi Melek'in istediği şekilde ve zamanda yapacağız. O hazır hissettiğinde.' Dedi. Araf çok yol katetmişti. Her şey için ben istediğimde, ben istersem derken önce biz şimdi ise Melek isterse diyordu.
"Ama daha okulları var, bence aceleye gerek yok. Okul bitmeden ne evlenmesi." Refik bey bu cümlesiyle bir umut ışığı arıyordu. Ama dayanamayarak
" ikisi aynı anda pekala devam eder. Zaten çok bir şeyde kalmadı." Dedim. Hemen evlenmek gibi bir düşüncem elbette yoktu. Sırf tek derdi mal mülk olan bu adamı rahatlatmamak için yapmıştım. Araf'ta farkına varmış olacak ki
" kesinlikle okulu ne tür sıkıntılarla devam ettirdik birlikte olmak sadece güç katar." Dedi
Biz neden bu kahvaltıdaydık, bu konuşmalar neden yapılıyordu. Mesela İpek Hanım hiçde burda oturmak istemiyordu. Bugün ayrı bir yorgunluğu vardı,yüzünden bıkkınlık akıyor hatta artık olduğu durumdan kurtulmak istediği o kadar iyi anlaşılıyordu ki! Bu ölüm bile olsa yeter ki kurtulayım pes etmişliği vardı üzerinde.  

Aslı ise sadece Araf'a bakıyor üstelik hiç çekinmiyordu, eskiden kaçamak olan bakışları artık direktti.
"Lütfen kusura bakmayın ama bu kahvaltı neden yapılıyor. Yani hepimizde çok iyi biliyoruz bizim birlikteliğimizi istemediğinizi. Sorduğunuz sorularla aslında hiç ilgilenmediğinizi o halde neden kendinizi bu kadar zorluyorsunuz?"Dediğimde herkes birbirine baktı Araf ise sadece bana. Bu bakış 'asla rahat duramıyorsun' bakışıydı.
İpek teyze ilk kez kendini doğrultup
"Araf için" dediğinde gözlerindeki çaresizliği çok net gördüm.
Acaba bundan önce yani hastalığından önce nasıl bir hayatı vardı, mutlu muydu? Arkadaşları var mıydı? Dışarı çıkar mıydı? Neleri yapmaktan hoşlanırdı?
Birden kafamda beliren bu sorularla dayanamayıp ayağı kalktım. Araf ise refleks olarak benimle kalkmıştı.
"  O zaman onun için bir şey daha yapın lütfen. Kendinize gelin, evet hastasınız ama acizde olmayın." Dedim ve Araf bana sert bir tepki vermeden
"Lütfen arabayı hazırlar mısın?" Diye devam ettim. Hiç kimse bir şey söylemeden tekerlekli sandalyeyi dışarı sürdüm Araf arkamdan gelirken amcasının
"Bu ne saçmalık, evden çıkmaması dinlenmesi gerekiyor." Sözüne
" lütfen siz karışmayın kahvaltınızı edin. Bir şey olursa sorumluluğu bende." Dedi.
İpek teyze ise gerçekten istediği buymuş gibi onu burdan çıkarmam için tekerlekleri hızlandırıyordu.
Aslı'nın Araf Araf diyerek başının etini yemesi kocasının sadece şirketlerle ilgilenerek onu asla umursamaması ve tabi ki sonunun sonsuzluk olacağı hastalığı. Yeterince zor şeyler yaşarken artık ben ona yük olmak istemiyordum. Bugün onunla aramızdaki tüm sorunlar çözülecekti evet artık eskisi gibi olmamız mümkün değildi ama en azından bir cephe benim için kapanacaktı bu savaşı bitirecektim.
****************************************

Yol boyunca kimse konuşmamış aksine en sessiz ortamı sağlamak için müzik bile açılmamıştı. Biraz ilerledikten sonra sahil kenarını görünce Araf'a uygun bir yere park etmesini söyledim. Oda arabayı hemen sahilin yakınına park edip teyzesinin sandalyesini bagajdan çıkardı, bende İpek hanıma Yardım edip arabadan indirdim. Durumu çok ağırlaşmıştı arabadan inmek bile onu nefes nefese bırakmıştı. Denize, parka kavuşmuş bir çocuk sevinciyle bakıyordu. O kadar özlem o kadar kavuşma arzusu ile doluydu ki bakışları, o an içten içe Araf'a kızdım. Teyzesini bu kadar sevmesine rağmen onunla sadece ev çevresinde ilgilenmiş, sevdiği şeyleri yapmak yerine ilaçlarını dikkatle vermiş, istediği her yere götürmek yerine sadece hastalığını sürekli yüzüne vuran hastanelere götürüp yeniden hapishanesine yani evine getirmişti.
"Sizi yalnız bırakmamı ister misiniz? Araf'ın sorusuyla teyzesine bakmayı bıraktım.
"Hayır birlikte konuşarak bu sorunu ortadan kaldıralım." Deyip tekerlekli sandalyeyi sürdüm. İpek Hanım hala denize özlemle bakıyordu, Araf ise yanımda yavaş adımlarla bana eşlik ediyordu.
Bir süre sadece dolaştık önce İpek hanımın içindeki özlemi dindirmek gerektiğini düşünmüştüm. Bir saat kadar sahilde yürüdük kağıt havlu ve çay içerek dolaştık en sonunda denize çok yakın bir bank bulup tekerlekli sandalyeyi banka doğru çevirdim ve  direkt İpek hamımın gözlerine bakacak şekilde karşısına oturdum. Arafta hemen yanıma oturdu şimdi sessizliğin bozulma zamanıydı.
"Aslı size neler anlattı?" Direkt olarak soruyu sorduğumda İpek hanımda gözlerime baktı.
" ne önemi var." Yine konuyu kapatmaya çalışıyordu. Tam ben cevap verecekken Araf söze girdi.
" önemi var bugün burda her şeyi konuşup bu konuyu burda kapacağız." Şimdi İpek Hanım ciddileşmişti.
"Seni ne kadar çok sevdiğini bir zamanlar evlenmeye ne kadar yakın olduğunuzu." Dediğinde elimde olmadan yüzümde alaycı bir gülümseme belirdi.
"Peki bu birlikteliği babasının isteğiyle sırf mal varlığına ortak olmak için yaptığından da bahsetti mi?" Dediğimde Araf gözlerimin içine napıyorsun der gibi baktı. İpek teyze şok geçirmişti.
"Ne" diyerek afalladı. Araf'a dönüp
"Doğru mu ? " devam etti. Araf bana öfkeyle bakarken
" ben çok üzgünüm." Diyebildi. Teyzesinin hastalığından ötürü olacak ki çoğu şeyi ondan saklamayı tercih ediyordu. Şu an bana kazıyordu ama oda doğru olanı yaptığımı biliyordu.
"Bunu nasıl yapar? Seni çok sevdiğine beni inandırmıştı oysaki." İpek Hanım olanlara inanamıyordu. Kızı kendi yetiştirdiği çiçeği onun aksine hırslı ve isteklerine esir olmuş biri olması onu yıkmıştı. Araf birden ve bence istemsizce
" beni de " dediğinde aslında Aslı konusunda ne kadar büyük bir hayal kırıklığına uğradığını bir kez daha hissettim.
" ki bana kalırsa Araf'ı gerçekten seviyor ama olması gereken zamandan çok sonra. Doğru kişiyi sevmek, doğru şekilde sevmek ve doğru zamanda sevmek gerekiyor ancak kızınız doğru zamanı kaçırmış. Yine de şunu düşünüyorum gerçekten büyük bir aşk yaşamış olabilirler ama belki başaramadılar ve ayrıldılar bunda benim kabahatim nedir?"
Söylediğim her söz İpek Hanımı daha çok kırıyor kızının onda oluşturduğu hayal kırıklığını daha da artırıyordu. Araf
" yeter" dediğinde teyzesi için endişelendiği her halinden belliydi. İpek Hanım
" benim kızım bunu nasıl yapar nasıl?" Diye sürekli tekrar ediyordu. Araf
" bak bana teyze" diyerek ayağı kalkıp onu kendine çekti.
" artık önemi yok ben çok iyiyim. Unuttum gitti. İnan onu sevmemişim bunu şu an çok iyi anlıyorum ben ona sadece sığınmışım. Sevmek çok başka bir şey. İyiki yapmış bana bunu. Yoksa hiç sevmemiş olduğum biriyle belki de kısa sürecek bir evlilik yapacaktım. Diye devam etti.
İlk kez Araf'ın benim gibi düşündüğünü görüyordum. Oda yaşadığı olayların ona neler kaybettirdiğinden çok neler kattığına bakıyordu.
"Oysa bana nasıl anlatmıştı." İpek teyze hala hayretler içerisindeydi.
" Bakın İpek Hanım(Hanım dememi ikisini de  garipsemişti.) herkes kendi tarafından, kendi bakış açısıyla olayları anlatır. Bunun için bir dahakine iki tarafı da dinlemenizi öneririm." Dediğimde Araf
"Sus artık" diye bağırdı.
Yerimden yavaşça kalktım. Bir şey söylememe gerek kalmamıştı. İçimde kopan fırtınaları onun yüzüne vurmuştum.
Yürümeye başlayacakken Araf
"Birlikte halledelim demiştin" dedi. Dönüp gözlerinin içine baktım. Kalmamı istiyordu. Ne olursa olsun yanında olmanı onu asla yalnız bırakmamamı istiyordu. Onu bu kadar severken nasıl kıyabilirdim. Yeniden yerime oturdum. Araf ne beni kırmak istiyor ne de teyzesini üzmek istiyordu. Ama bilmediği şey herkesi aynı anda mutlu edemeyeceğiydi.
"Ben büyük bir hata yaptım, ben nasıl yaptım?" İpek hanıma üzülüyordum ama gözümün önüne bavulumla salonun ortasında beni kovmak için beklediği o an gelince üzüntümün yerini yeniden büyük bir hayal kırıklığı kaplıyordu. İşte bundan dolayı eskisi gibi olmamız imkansızdı. Ama Araf'a da üzülüyordum, arada kalmıştı.
" Siz sadece kızınıza güvendiniz bu sizin suçunuz değil." İnanarak söylemediğim çok belliydi. Ama Araf için ikna edecek şekilde konuşmalıydım.
" Evet teyze bu Aslı'nın suçu sen sadece inandın bu da en doğal olanıydı." Araf da destek cümleleri bulmaya çalışıyordu.
Araf gerçekten Aslı'nın gerçek yüzünü söylememe çok kızmıştı ama doğru olan buydu. Evet kızına güvenini kırmam kötü olmuştu ama bende ona çok iyi bir dost olmuştum belki kısacık hayatını güzelleştirebilecekken onu da kızı elinden almıştı.
" üzgünüm belkide bunu hiç söylememeliydim." Diyerek özür dilerken İpek Hanım elimi tutup
" Hayır en doğrusunu yaptın. Evet büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ama aptal yerine konmaktansa hayal kırıklığı yaşamayı yeğlerim." Dedi. Şaşırmıştım , bu kadar çabuk bana yöneleceğini düşünmemiştim en azından hazmetme süresini kullanır diye beklerken bana yönelmesi beni gerçekten sevdiğinin göstergesiydi.

Burada bir cephemdeki savaşı kazanmanın verdiği mutluluk ile artık eskisi gibi olamayacağımızın verdiği hüzün karışmıştı yüreğimde. Bir yandanda diğer bir cephem aklımdaydı. Sırada çok büyük bir mağlubiyet ile biteceğine emin olduğum cephedeydi. Mete cephesi.........

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 12, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SUSKUN 2 ( Sessizliğin çığlığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin