29

918 54 0
                                    

İnsan için olan hiçbir duygu basit olmamalı.
Ne aşk ne sevgi ne nefret ne de özlem hiçbiri basit olmamalı. Çünkü düşünmek gibi herkesin yapabileceği bir eylem sonucu değil hissetmek gibi kolay kolay kimsenin başaramayacağı bir eylem sonucunda ortaya çıkar.

Mesela Araf artık duygularının farkındaydı, duyguları artık onun için bir yük değil yaşamın ayrışmaz parçalarıydı.
Hala gözlerinin içine bakıyordum, elim ellerinin arasında minik bir serçe gibi titrerken ben kalbimin sesini bastırmak için deli gibi şarkı söylemek istiyordum ama yapabildiğim tek şey sevdiğim adamın gözlerine bakmaktı.

" peki, benim hayatımdaki en değerli kişi ne olacak? Sen ne olacaksın?" Diye zorlukla konuştuğumda gülümseyerek

" beni sürekli düşünmen, bilmiyorum, ben buna alışık değilim." Diye karşılık verdi.
" ikimizde alışık olmadığımız olaylarla karşılıyoruz, yapacak hiçbir şey yok." Ben konuşurken elimi yavaşça bırakarak ayağı kalktı.
" hadi gidiyoruz, ikimiz içinde en güzel Doğum günü partisi olacak." Derken aynı zamanda da montunu üzerine geçirdi.
Berbat topuzuma ve saçma bir uyum içinde olan kıyafetlerime bakmadan bende hemen montumu giyip Araf'ın arkasından koştum.

Hava iyice dolmuş, yağmur damlaları bulutların tüm uğraşlarına rağmen yeryüzü ile buluşmak için ellerinden geleni yapıyor ince ince yere dökülüyordu. Araf otopark yerine caddeye doğru yürüyünce
" araba " Diyerek arkasından bağırdım. Bana doğru döndüğünde yüzünün geceyi aydınlatan yıldızlardan farkı yoktu.
" ne o, seni ona bindirmek için yapmadığım şey kalmadı. Şimdi mi binmek istiyorsun?" Diyerek gülümseyince - ki bu gece sürekli gülümsüyordu.- koşarak yanına gittim. Şimdi bende onun gibi gülümsüyordum, o bu kadar karizmatikken ben küçük bir çocuk gibi heyecanlıydım. Yeniden yürümeye başlayacakken hemen elini tuttum ve onun önünden yürümeye başladım.
Bana yetiştiğinde gece olmasına rağmen kalabalık olan caddenin içinde kaybolduk.

Araf Nerdeyse bütün seyyar satıcılardan bir şey alıyor, onlarla uzun uzun sohbet ediyordu. Sanki villalarda büyüyen taşıt olarak sadece özel lüks araçları tercih eden o değilmiş gibiydi.
Cadde boyunca oradan oraya koşuyor, çarptığımız insanlardan defalarca kez özür dilerken deli gibi kahkaha atıyorduk.
Çok uzun bir yürüyüşün ardından karanlık boş bir parka geldik. Yağmur yağacağı için olacak ki parkta hiç kimse yoktu. Araf elimi bırakırken bende sadece parkı inceliyordum.
O kadar dalmıştım ki Araf'ın yanımda olmadığını çok geç farketmiştim.
" Araf." Diye seslendiğimde hiçbir cevap alamayınca bu sefer tüm gücümle
" Araf" Diye bağırdım.
" burdayım, gel." Sesini duyunca hızla arkamı döndüm. Parkın içindeki ağaçların dallarının birbirine girdiği bir noktada yine birbirine yaslamış şekilde duran tuvallerden birinin önüne oturmuştu. Elinde boya fırçaları ile

" hadi bakalım. Kim daha güzel bir resim çizecek." Diyerek karşısına oturmam boş sandalyeyi işaret ediyordu. Onun yanına giderken

" iyi de yağmur yağacak. Yani çizdiklerimiz mahvolacak." Dediğimde elindeki fazla fırçayı bana uzattı.
" hayatımda yağmurun şekillendirdiği kadar güzel bir resim görmedim. Biz çizelim sonra bırakalım yağmur onları şekillendirsin." Söylediklerini anlayamıyordum ama elindeki fırçayı alıp karşısına oturdum.

Sokak lambaları iki yandan bize ışık tutarken birbirine uzak dikilmesine rağmen dallarıyla kavuşan iki ağaç çatımız olmuştu. Yağmur yavaş yavaş yağmaya başladığında ben önümdeki tuvale tamda olduğumuz yeri çiziyordum.
Ağacın dallarını çizmek için fırçayı vurduğumda dallardan sızan damlalar dalı ağacın gövdesine kavuşturdu. Tuvalin ayaklarını çizmeye çalıştığımda ayaklar damlalarla beraber yerle bütünleşti sanki tuvalle yer çoktan buluşmuş gibi görünüyordu.
Yağmur damlalarıyla aramızdaki ilişki farklıydı. Ben ona farklı bir şey göstermeye çalışırken o her şeyi kendine göre düzenliyordu.
Ben ise ona inat yine de çiziyordum.

Araf'ın söylemeye çalıştığı da buydu. Biz karşımızdakilere ne anlatırsak anlatalım onlar kendilerine göre şekillendiriyordu. Tıpkı yağmur damlaları gibi tıpkı inatla çizen benim gibi.

Yağmur resimlerimiz gibi bizi de sırılsıklam etmişti.

Yağmurun yeni şekillerle değiştirdiği resmim bittiğinde ayağı kalkıp tuvale her zamanki gibi uzaktan baktım. Gerçekten de muazzam görünüyordu. Sanki bu bir parkın resmi değilde insanın duygularının somutlaşmış hali gibiydi. Resim tamamen içimdeki korkuları anlatıyordu. Siyah renk tuvalin her köşesine sinsice yayılmıştı, bazı yerleri tamamen ele geçirmiş, bazı yerlerden de akıp gitmişti. Tıpkı kalbimi saran kurtulmak için savaştığım ve bazı yerlerde kazanmak üzere olduğum Meriç korkum gibiydi.

" muazzam." Araf'ın sesiyle ürkerek geri çekildim. Araf düşeceğimi anlayacak ki hemen belimden tutup  kendine çekti. Gözleri gözlerimin içinde dolaşıyordu, saçları tamamen bozulmuştu. Bu onu en sevdiğim haliydi ama asla bu şekilde dolaşmıyordu.
" galiba eserinin adı ayna olmalı." Dediğinde hiçbir şey söylemeden bende Araf'ın resmine doğru yürüdüm. Hiçbir şey söylemeden oda benimle yürüdü.
Tuvalin önüne geldiğimde üzerindeki son damlalarda yavaşça yere döküldü. Bu o izbe gece kulübünde bir odanın tamamını kaplayan gözlerdi, bu Araf'ın evinde ilk kaldığım gece gördüğüm içinde acıyı da, umudu da aynı anda barındıran gözlerdi. Yağmur damlaları sanki onun gözyaşlarıymış gibi yere süzülürken o gözler silik de olsa çok net anlaşılıyordu.
" bu gözler kime ait?" Diyerek Araf'a baktım.
" acılarıma." Cevabını alınca hiçbir şey sormadan sadece tuvale son kez baktım.
Söylediğini anlamak bu gecenin tüm büyüsünü bozmuştu, bu Araf'ın annesinin gözleriydi. Bu Araf'ın o karanlık gününün şahitleriydi. Evet, bu kesinlikle onun acılarının gözleriydi. O bu gözleri bıkmadan her yere çiziyordu çünkü acıları da bıkmadan her zaman onunlaydı.

Yeniden Araf'a döndüğümde yağmurda iyice azalmıştı.
" biliyor musun? Eğer bir gün senden vazgeçmemi istersen yapacağın şey çok basit, biriyle resim yap. Yani en büyük kıskançlığım kesinlikle bu olur." Diyerek konuyu tamamen farklı bir yere çektiğimde o da bundan memnun olacak ki
" neden?" Diye sordu.
" çünkü bu sadece bana özel ve öyle kalmasını istiyorum." Diyerek ellerini tuttuğumda
" ilk seninle yaptığımı nerden biliyorsun." Diyerek oda ellerimi kavradı.
" çünkü etrafında öyle yetenekli kızlar göremedim. Evet, güzel, çekici ya da ateşli olabilirler ama yetenekli değiller." Cümlem onu gülümsetmişti.
Biz şuan muhteşem bir Doğum günü partisi veriyorduk.
Müzik, dans, içki ya da kalabalık yoktu ama en iyi sözcüklerimiz yani tuvallerimiz bizimleydi. En güzel müziğimiz yani yağmurun o rahatlatıcı sesi bizimleydi.

***********************************
Derin bir nefes aldığımda gözlerime dolan güneş ışıklarıyla gözlerimi kaşıyarak zor da olsa açtım. Aslında beni uyandıran güneş değil ısrarla çalan telefondu. Kimin aradığına bakmadan açıp
" efendim." Diye mırıldandığımda
" uyan artık, Doğum günü bitti kızım. Hemen evine dönüyorsun. Yanında o kas yığınını da getir, müthiş bir kahvaltı hazırladım." Damla o kadar hızlı konuşup sonra aynı hızla telefonu kapatmıştı ki sanki bu konuşma hiç olmamıştı. Yataktan kafamı zorla kaldırdığımda aslında kanepede uyuduğumu anlayıp yatakta her zamanki pozisyonunda uyuyan Araf'a baktım.
Onunla uyumayı kabul etmediğim için yatağını bana vermek gibi bir centilmenlik asla yapmazdı.
Koltuktan kalkıp battaniyemi, yastığımı dolaba yerleştirdim. Ona uyuması için biraz daha zaman vermek için banyoya gidip kuruyan kıyafetlerimi giyerek yüzümü de güzelce yıkadım. Biraz daha uyuması için her şeyi oldukça yavaş yapıyordum.
" Araf, uyan hadi. Damla bizi kahvaltıya bekliyor." Diyerek onu uyandırmaya çalıştığımda gözlerini açmadan
" neden? Kahvaltı denilen öğün sadece onun evinde mi var? Git ve mutfakta bir şeyler ye. Beni de en değerlimle yani uykumla yalnız bırak."Diye mırıldandı. Çok tatlı görünüyordu.
" Araf kalk hadi ya." Diyerek başının altındaki yastığı çekince hemen gözlerini açtı.
" ama biri bizi ayırmaya çalışırsa ne hissedersin. Sen şuan pazar gününü uykudan ayırıyorsun. Oysa onlar Ferhat ile Şirin gibi Aslı ile Kerem gibi en büyük aşıklardan." Dediğinde gülerek
" Aslı diyorsun yani." Dedim. Hemen ayağı kalkarak
" vay be ayrıntıların kraliçesi oldun. Sana artık ilham perisi yerine ayrıntı kraliçesi falan mı desem." Dedi ve banyoya girdi.
Böyle eğlendiği zamanlar ya da iyi olduğunu bildiğim zamanlar içimdeki tüm sıkıntılar benden uzaklaşıyordu.

SUSKUN 2 ( Sessizliğin çığlığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin