23

969 61 2
                                    

Bir söz vardır; kadınlar anlamak için değil sevilmek için vardır. Aslında bu söz insanlar için söylenmiştir, insanlar sevilmelidir. Çünkü insanlar anlaşılması zor hatta imkansız yaratıklardır. Onların hamurunda dengesizlik ve bolca yalan varken anlaşılmaları zaten beklenemezdi.

Araf'ın ise durumu çok farklıydı. Kendisinin hamurunda hiç yalan yoktu ama hamur tamamen dengesizlikle yoğrulmuştu. Aslı ve Araf'ın birlikte olması simit ve kelle paça gibi birbirinden sonsuz ayrı iki parça gibiyken Araf bunu da yapmıştı. Aslı'nın benden neden nefret ettiğini de şimdi anlamıştım. Araf sayesinde tanıdığım hatta tanımadığım bütün kızlar benden nefret ediyordu.

İpek teyze konuşurken Araf hemen bana baktı. Gözlerinde ilk kez korku görüyordum. Yapacaklarımdan gerçekten korkuyordu, ama ne yapabilirdim? Neden ona aşık oldun diyerek Araf'a mı saldıracaktım? Yoksa Aslı'nın saçından tutup ben yokken sevgilimi nasıl ayartırsın diye yerde mi sürükleyecektim? Hayır bunların hiçbirini yapmaya hakkım yoktu. Bu hak Araf'ın sevgilisi de olsam bana verilmemişti. Geçmişte yaşanmış hiçbir şeyi yargılamaya ne kimsenin gücü yeterdi ne de kimseye bu hak verilmişti.

Boğazımda oluşan düğümden kurtulmak için öksürürken Aslı'nın da kapıda bize baktığını fark ederek sakince gülümsedim.
" ben sizin şalınızı getirmiştim." Diyerek elimdeki şalı İpek teyzenin üzerine örtmek için iyice yatağın yanına yaklaştım. Şalı üzerine örtmek için yeni bir hamle yapacakken İpek teyzenin sert bir şekilde
" gerek yok" bağırışıyla olduğum yerde durdum. Araf da teyzesinin bu hareketine şaşırmıştı ama söz konusu teyzesi olunca sesini bile çıkartmıyordu. İpek teyze çok farkı davranıyordu, sanki yanında kalmam için yalvaran o kadın gitmiş yerine benimle aynı ortamda nefes almaktan bile rahatsız olan bir kadın gelmişti. Üstelik neler hissettiğini de anlayamıyordum. Çünkü gözlerini benden kaçırıyordu. Yeterince şaşırmamışım gibi İpek teyze de beni şaşırtıyordu, bu odada fazlalıkmışım gibi hissediyordum. Mutlu aile tablosunu bozan kara kedi gibi.  

Elimdeki şalı İpek teyzenin ayak ucuna bıraktım. Şaşkınlığımı saklaması için yeni bir gülümsemeyle
" izninizle." Deyip hiçbir şey anlamadan teyzesine bakan Araf'a da, bu durumdan gayet memnun olan Aslı'ya da bakmadan odadan çıktım.

Boğuluyordum, yediğim her darbe beni daha çok yorgun düşürüyordu. Her gün biri benden nefesimi alıyordu. Üstelik bu kişiler her zaman sevdiklerim oluyordu.
Koridorda Refik bey belirince hunharca yaslandığım duvardan kibarca uzaklaştım. Beni görmemesi için hemen koridorun diğer tarafından hızla aşağı indim. Kendimi bahçeye attığımda önüme ilk gelen banka oturdum.
Hava iyice aydınlanmıştı ve tüm aydınlatıcılar söndürülmüştü.
Belki de burdan gitmeliydim ama gitmek hatta bu banktan kalmak bile istemiyordum. Uzunca bir süre hiç kimsenin beni görmemesini istiyordum, burda öylece görünmeden oturmak istiyordum.
Evet Aslı'nın ve Araf'ın arasındaki ilişkiyi öğrenmek beni hayal kırıklığına uğratmıştı, belki biraz kırmıştı ama İpek teyze benim kimsesiz gibi hissetmeme sebep olmuştu. Buna şaşırıyordum aslında, İpek teyzeyi bu kadar sahiplenmiş olduğumu ancak farkedebilmiştim.

" gidelim mi?" Araf elini bana uzatıp arabayı işaret edince elini görmezden gelerek arabanın arka koltuğuna bindim. Araf da diğer taraftan yanıma oturunca şaşkınlıkla
"Napıyorsun?" Diye sordum. İşaret parmağıyla şöför koltuğunu işaret edince beni buraya getiren şöförde sürücü koltuğuna oturdu. Hiçbir şey söylemeden önüne dönünce yolculuğumuzda başlamıştı.
" bence sen çok yaşamazsın, hayattaki her şeyi kendine dert ediniyorsun." Araf beni delirtmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu.
" bana Aslı'nın o kız olduğunu neden söylemedin. Şu kendinden çok düşündüğün kız." Diye sinirle soluduğumda
" hiç sormadın ki." Dedi. Hakikaten hiç sormamıştım. Aslında ben Araf'a neden kızgın olduğumu bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey içime sığmayan öfkemdi.

SUSKUN 2 ( Sessizliğin çığlığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin