17

1K 51 4
                                    

Hayatın tek bir görevi vardır. Yapmam dediklerimizi bize bir şekilde yaptırmak. Yani siz zamanınızı harcar bir plan oluşturursunuz hayat ise kendi planını çoktan devreye sokmuştur.

Şuan olduğum durumu en iyi anlatan cümle kesinlikle buydu. Karşımda kesinlikle sahte olduğu her halinden belli olan gülümsemesiyle Aslı oturuyorken baş köşede gülümsemenin ne gerçeği ne de sahtesine sahip olmayan Refik bey yani Araf'ın amcasıyla birlikte bir yemek yiyordum.
Tabii ki İpek teyze de yanımdaydı. Ama bu kadar kasvetin içinde onun mutluluğu dışarıda günlerce beklemiş bir dondurma gibi erimişti.
Araf eve gelmemişti, aslında nerde olduğunu çok merak ediyordum ama onu arayabilecek sevgili vasfından çıkalı birkaç saat olmuştu. Aslında bu vasfa sahipken bile ona soramadığım soruları şuan sormam ayağıma beton bağlayıp denizden atlamak gibi bir şey olacaktı. Bende bunun için betonları bir kenara bırakıp sorgusuz sualsiz bu iki günü atlatmaya karar vermiştim.

" vay be annem seni ne kadar da çabuk ikna etti. Bari boşu boşuna valiz taşımasaydın." Aslı Araf'ın boşluğunda bana laf dokundurmadan duramazdı zaten. Şuan ki ortamda yapabileceğim tek şeyi yaparak yani gülümseyerek
"Onu kıramadım." Dedim.
Gerçekte söylemek istediğim sanane be kazulet surat, ne istersem yaparım. İster valizimle gezerim ister onunla uyurum, olacaktı ama işte koşullar ve mecburiyetlerin kurbanı oluyordum.

"Ben tekrar çok teşekkür ederim. Beni kırmadığın için." İpek teyze o kadar naifti ki bu konuşmasına da yansıyordu. Biraz öncekine oranla daha gerçek bir gülümsemeyle elini tutup

" sizin yanınızda olduğum için çok mutluyum." Diyerek bu konuşmayı kapatmaya çalıştım. Konuşmayı kapatmak bir kenarı iyice uzayacağa benziyordu.
" partiye kadar burdasınız değil mi? Yani sonra gideceksiniz." Refik bey benimle arasına koyduğu mesafeyi -siz ekiyle belli ediyordu. Üstelik şuanda da beni resmen partiden sonra kovuyordu.
Zaten bu masada herkes birbirine farklı şeyler söylemeye çalışırken daha kibar olmayı ve uzun yolları seçiyordu. Yüzüme yeni bir sahte gülümseme yerleştirirken bu laf dokundurmadan Aslı'nın duyduğu mutluluğu ve İpek teyzenin utancını dikkatle seyrettim.
" evet, partiden hemen son..." kibarlıktan kırılmak üzereyken

" istediği kadar kalabilir. Ev sahibi bir şey sormazken vekillerin bunu yapması çok gereksiz." Sözleriyle Araf kapıda belirince müthiş bir rahatlama ruhumu doldurdu. Refik bey bu cümlelerden sonra tek kelime etmeden yemekten kalktı. Yukarı çıkmak için Araf'ın yanından geçerken bakışlarıyla tüm nefretini kusup odasına çıktı. Aslı ve İpek teyze Refik beyin aksine Araf'ı görünce benim gibi mutlu olmuşlardı.

Araf bana her şeyi yapabiliyordu ama bunu birinin yapmasına katiyen izin vermiyordu. Bu küçücük bir laf dokundurması olsa bile. Amcası yukarı çıkınca Araf teyzesini öpüp masadaki sıradan bir sandalyeye oturdu.

" ee nasılsınız bayanlar?" Soruyu sadece bana ve teyzesine soruyordu çünkü Aslı yokmuş gibi davrandığı ona sırtını dönmesinden belli oluyordu. Aslı'yla Araf'ın arasındaki ilişki çok farklıydı. Birbirlerini sürekli küçük düşürmeye çalışsalar da Aslı Araf'ı görünce gözleri bir el feneri edasıyla ışıldıyordu. Araf da ise tam tersi bir durum mevcuttu. Aslı'yı her gördüğünde gözleri karanlığa bürünüyordu.
" çok iyiyiz Araf. Sen bize katılırsan daha da iyi olacağız." İpek teyze gerçekten çok tatlı görünüyordu ama cümleleri benim için tamamen yanlıştı. Araf'ı gördüğüm için iyi değildim evet rahatlamıştım ama kesinlikle iyi değildim.
Bizimle yemek yemesiyle asla iyi olmayacaktım hatta kesinlikle daha kötü olacaktım.

Araf yüzüme bile bakmıyor, sadece ve sadece teyzesiyle ilgileniyordu. Gece böyle devam ederken ayağı kalkıp

" ben artık uyuyayım, yarın erkenden okula gitmeliyim. İyi geceler." Dedikten sonra üst kata çıktım. İpek teyzeyle yaptığım anlaşma ile ayrı bir odaya geçtim. Seçtiğim oda Araf'ın odasından oldukça uzak ve küçük bir odaydı. Odanın kapısını açarken bir el kapıyı kapatıp beni kapıya yaslayınca korkuyla gözlerimi kapattım. Bir iki saniye sonra Araf'ın kokusunu alınca hızla gözlerimi açıp burnumun neredeyse içine girecek olan bu yüzsüz adama baktım.
" hani tehditlerimin senin için bir önemi yoktu. Neden döndün?" Şuan bu soruya cevap vermek beni yeterince sıkıyordu. Aslında Araf sorunun cevabını çok iyi biliyordu ama benden duymak için bilerek soruyordu.
" İpek teyze için geldim, partiden hemen sonra kesinlikle gideceğim. Şimdi bırak beni." Diyerek geri çekilmeye çalışırken iyice bana yaklaştı. Dudakları artık burnuma ve kulağıma değiyordu. O her hareket ettiğinde içimde bir ürperti bütün vücudumu sarıyor, ben ise ayakta durmakta zorlanıyordum. Kulağıma yaklaşıp

SUSKUN 2 ( Sessizliğin çığlığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin