20

976 58 0
                                    

Su ve ateş hiçbir zaman yan yana gelmez, gelemez. Birinin mutluluğu diğerinin felaketi olur. Ya su buhar olur ya da ateş kül olur.
Ateş külken suyu tatmin etmez su ise buharken ataşe yetmez.

Böyle bir matematiğin arasında sıkışıp kalmıştım işte. Üzerime Araf'ın aldığı kıyafeti giyerek kalabalık olduğu odama kadar gelen seslerden belli olan salona doğru yürüdüm. Bu gece bu evde son gecemdi. Bu muhteşem elbise de, Araf'ın az miktarda iltifatları da burada kalmam için yeterli değildi.
Merdivenlerin başına geldiğimde aşağıdaki insanlara teker teker baktım. Hanımlar özel defilelerden fırlamış gibi kendini süslemişken yanlarındaki beyfendiler bir tuzluk takımı gibi uyumlu olmak için bir yerlerinden renk uyumunu yakalamaya çalışmışlardı.

İnsanın içinde en derindeki yaşlıya delicesine seslenen müzik tüm gürültüsüyle salonu doldururken herkes bu işkenceyi bir festivalmiş gibi karşılıyordu.
" bu elbise, mankenin üzerinde durduğu gibi durmuyor." Araf  kulağıma fısıldadığında irkilerek geri çekildim.
" nasıl yani?" Sorduğum soruya gülerek
" kim bilir." Dediğinde bende gülümsedim. Bu gülümseme mutlu olmamın bir tepkisi değildi. Aksine sinirimin bir göstergesiydi.
" seninle aramızdaki ilişki şu parklarda olan tahterevalli gibi. Birimiz yukardayken diğeri aşağıda. Yani tamamen bir dengesizlik var. " bu cümlem gülümsemesini bir kahkahaya dönüştürdüğünde yüzüne anlamsız bir şekilde baktım. Biraz sonra gülmeyi keserek kolumu tuttu. Kolumu kurtarmaya çalışırken o beni daha sıkı tutuyordu. Yeni bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirip
" ne garip bu dengesizliğe rağmen ikimizde tahterevalliden inmiyoruz." Dedi ve zarifçe elimi tuttu.

Onunla girdiğim söz yarışlarının nerdeyse hiçbirini kazanamıyordum. Bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapıyordum ama yaptığım yanlışı hiç bir zaman bulamıyordum.
Merdivenleri tek tek inerken bende sadece onu takip ediyordum. Salonda eğlendiklerini zanneden insanları bırakarak büyük çiçekli bahçeye geçtiğimizde asıl kalabalığın burayı doldurduğunu gördüm.
Aslı siyah elbisesi ve arkadan sertçe yaptığı at kuyruğu saçıyla partide tüm dikkatleri üzerine topluyordu. Araf'ın amcası ise her zamanki gibi siyah takım elbiselerinden biriyle davetlilerin arasında dolaşıyordu. Yaklaşık beş yüz kişinin olduğu partide sadece iki kişiyi tanımam beni olduğum ortamdan uzaklaştırıyordu.
Bahçeye girdiğimizi gören kalabalık tüm gözlerini bana ve Araf'a dikince buradan daha da uzaklaştığımı hissettim. Araf elimi bir dakika bile bırakmazken bende bırakması için hiçbir hamle yapmıyordum.

Ortamdaki ötekileştirilmemden dolayı Araf'ın yanımdan uzaklaşmasına bile tahammülüm yoktu. Araf masaların arasında dolaşırken Aslı'nın bize olan kin dolu bakışlarına da maruz kalıyorduk. Araf bunu hiç umursamasa da bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Yeni bir masayı da selamlayıp geçerken orta yaşlı uzun boylu boyattığı her halinden belli saçlarıyla esmer bir adam Araf'ın önünü kesti. Araf adamı geçmeyi planlıyordu ki adamın yanındaki kadında Araf'ın önünü kesip elini uzatarak
" merhaba Araf bey nasılsınız? " dedi. Araf'la konuşuyordu ama bir yandan da beni boydan boya süzüyordu. Araf her zamankinin aksine oldukça kibar bir şekilde kadının elini sıktı.
" iyiyim çok teşekkürler. Sizleri de iyi gördüm." Dediğinde adamda Araf'ın elini sıktı.
" yani şu projeye onay vermiş olasıydınız çok daha iyi olabilirdik." Diyerek komik olmayan cümlesinden sonra bir kahkaha patlattı. Araf'ın gülmediğini gören kadın adamı nazikçe susturdu. Zaten bu evde olan her şey gayet kibar ve zarif yapılıyordu.
Bir adam mı öldüreceksiniz bunu çok kibar ve zarif bir şekilde yapmalısınız.
" bugün iş konuşmak için toplanmadık. Şirketler iş için zaten var. Lütfen eğlenmeye çalışın." Araf kibar da olsa tepkisini koymuştu.
Saçlarını kızılın en koyu tonuna boyatan kadın yanındaki adamın koluna girerek
" hayatım Araf bey haklı. Bu arada hanımefendi kim?" Diye sorunca Araf beni iyice yanına çekti. Bende etrafı incelemeyi kesip sadece Araf'a baktım.
" kendisi müstakbel eşim." Dediğinde adam da, kadın da şaşkınlıkla birbirlerine baktı. Ama en büyük şaşkınlığı ben yaşıyordum. Belki de son kez yanyana durduğum adam şuan karşıma geçmiş gelecek planlarından bahsediyordu. Ben Araf'ın yüzüne sorar gözlerle bakarken o tebrikleri kabul ediyordu.
Tebriklerden hemen sonra Araf yeniden elimi tutarak beni peşinden sürükleyip boş bir masaya geçti. Boş bir alana geçer geçmez elimi hemen Araf'tan kurtardım.
" müstakbel eşim derken?" Bu soruyu sormak her ne kadar aptalca da gelse sormuştum işte.
" seni piliçlerimden biri olarak düşünsünler istersen." Diyerek garsondan içeçek bir şeyler isteyince derin bir nefes aldım. Araf ile uğraşmak beni gerçekten yoruyordu.

SUSKUN 2 ( Sessizliğin çığlığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin