Gözlerindeki kaybetme korkusu muydu? Belki de değildi ama ben böyle olmasını çok istiyordum. Benim sürekli başa çıkmaya çalıştığım bu korkuyu onunda hayatı boyunca bir kez yaşamasını istiyordum.
" konuşacak mısın?" Diyerek elini gözümün önünde götürüp getirince kendime geldim. Onunla biraz dalga geçmekten kimseye zarar gelmezdi." okulu bırakmaya karar verdim. Orda çok sevdiğim bir dedem var, onun yanında çiftçilik falan yapacağım." Kurduğum bu cümleye hayret ediyordum. Acaba içimde emekli olmayı bekleyen bir ihtiyar mı konuşmuştu?
" köye dönüş projesi yani. Devlet desteği de alacak mısın?" Diyerek kahkaha atınca bende gülmemek için kendimi zor tuttum.
" devlet desteğine gerek kalmadı. Maşallah sen dönmem için elinden gelen her şeyi yaptın." Diyerek geri yaslandım. Araf her şeyi biliyor ve yaşamış olabilirdi. Ama bir kadının ince laf dokunduruşlarıyla asla başa çıkamazdı. Bu kadının yaradılışından beri gelen bir armağanıydı." her neyse iki günlük bir tatil için gideceğiz." Diyerek şakayı bitirdiğimde Araf
" gideceğiz derken. Kiminle gidiyorsun." Dedi.
Sinsi bir gülümsemeyle
" haberin yok mu? seninle." Dedim ve işaret parmağımla onu gösterdim. Yine şaşırmıştı. Üstelik şaşkınlık ona çok yakışıyordu. Bana göre onda hiçbir şey kötü durmuyordu.
Kahkahalarla gülerken bir yandan da
" ben mi? Nedenmiş o." Dedi.
" benimle gelmek isteyeceğine eminim. Şimdi gidiyorum. Cuma günü akşam beni evden alırsın." Diyerek ayağı kalktım. Haklı olmanın verdiği bir özgüven vardı üstümde.
"Beni terk ettiğini sanıyordum." Diyerek arkamdan bağırınca tekrar ona döndüm. Sandalyeden kalkmadan arkasına dönerek benimle konuşuyordu.
" seni terk etmemi mi istersin?" Diye sorunca
" o zaman hala benim pilicimsin." Dedi. İşte sinirimi getirmenin bir yolunu bulmuştu. Gülümsedim biraz sonra yapacaklarım için sakince yanımda ders çalışanlardan özür dileyip
" seni pis kümesçi." Diyerek Araf'ın üzerine doğru zıplayınca iki kolumdan tutup beni durdurmaya çalıştı ama artık çok geçti. İçimden ne geliyorsa söyleyerek saçlarından çekmeye başladım.
" pis zampara, serseri." Diye bağırırken şikayet edildiğimize de emindim. Şuan Araf'ın kucağında Araf'ı parçalıyordum.
Ama bu Araf'ın umrunda değildi eğleniyor hatta kahkahalarla gülüyordu.
" nerde kaldı sakinlik, her şeyi doğanın kanununa bırakmak. Asil kız sakin."
Diyerek ellerimden tutmaya çalışıyordu. Aslında gücü bana yeterdi ama beni incitmekten korkuyordu ve tabi ki bu durum onun hoşuna gidiyordu.
Bir kez daha saçından tutmaya çalışırken dengemi kaybedince Araf'ın gömleğinin yakalarından tutup dengemi korumaya çalıştım. Bu hareketimle dengede durmak bir yana Araf da dengesini kaybetti. İkimizde sandalyeden yere düşünce Araf üzerimde kaldı. Şimdi nefesi nefesime değiyordu, hiçbir şey söylemiyorduk nefes nefeseydik ama hiç konuşmadan da iletişim kurabiliyorduk çünkü sessizliğimiz özlemimizi zaten haykırıyordu. Ellerim hala yakasındayken onun elleri ise destek almak için yerdeydi. Sağ elini yavaşça kaldırıp saçlarıma götürürken derin bir nefes alıp ürkekçe
" yapma" diyebildim.
Bu hareketim onu gerçekten yıkmıştı. İlk kez bu kadar kırgın bir şekilde onu kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Kırgın bakışlarımız birbirimize sabitlenmişken görevlinin"Derhal burayı terk edin "sesiyle Araf üzerimden kalktı. O dağılmış saçlarını ve gömleğini düzeltirken bende ayağa kalkıp üstümü başımı düzelttim.
Araf hiçbir şey söylemeden gözleriyle gel işareti yapınca mahçup bakışlarımı saklamak için zemine bakarak merdivenlere doğru yürüdüm. Araf arkamdan gelirken görevliye
" kesinlikle en doğrusu," Dediğinde biran Araf'a bakıp tekrar kirli zemine baktım.
Hızla dışarı çıktığımızda Araf
" iki gündür uysal kızımız bir vahşiye dönüştü. "Dedi ve dersliklere doğru yürümeye başladı. Bende yetişmek için arkasından koşarken
" işte ne yapacaksın insanlarla konuşarak hayvanlarla da..." diyecekken
" koklaşarak" diyerek sözümü tamamladı.- tabii ki de böyle bir şey söylemeyecektim.-
" hı hı "diyerek yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.
" bay mükemmel hani senin iznin olmadan bu okulda hiçbir şey yapılmazdı." Dediğimde duraksadı. Onun durması nefeslenmem için çok büyük bir fırsattı.
" zaten öyle " dedi ve tekrar yürümeye başladı. Bu sefer peşinden gitmeden arkasından
" yani Nilay'a anlatmasını sen mi söyledin?" Diye bağırınca tekrar durdu. Bir süre bekleyip bana doğru döndü. O bana bakarken bende yavaş yavaş ona doğru yürüdüm.
" ben sevdiklerine acı çektiren biri değilim." Dediğinde yanına gelmiştim. Beni sevdiğini dolaylı olsada dile getirmesi beni mutlu ediyordu.
" ve evet bunu söyleyeceğini çok iyi biliyordum. Ben biri hata yapmadan dersini vermem." Diyerek elimi tutmaya çalışınca elimi geri çektim.
Bu hareketim onu yine kırmıştı ve sinirlendirmişti. Bunu boynunda beliren damardan anlamak mümkündü.
" neler oluyor?" Diyerek bağırınca bahçedeki herkes bize baktı. Araf'a cevap verecekken Araf etrafına bakıp
" sinema ücreti 30 lira ya da iki yumruk" diyerek yeniden bağırınca herkes hemen etrafımızdan uzaklaştı.
" evet dinliyorum." Bu sefer daha sakin bir ses tonuyla konuşunca derin bir nefes alıp
" o kıza dokunduğu bilerek bana dokunmana izin veremem." Dedim. İşte şimdi daha da sinirlenmişti.
" sen iyi misin? Seni tanıdığımdan beri bunu defalarca kez yaptım. O zaman sen bana dokunuyordun." Dediğinde
" ama o zaman sana bu kadar aşık değildim. Senin için kendimden ödün vermemiştim." Onun aksine ben çok daha sakindim. Derin derin nefes alıp ellerini saçlarından geçirdi. Bir süre gözlerini etrafında dolaştırdı. Boynundaki damar yok olunca bende biraz rahatladım.
" iddiaya var mısın? Bana dokunmak için yalvaracaksın." Diyerek elini uzatınca önce şaşırdım ama hemen sakin bir şekilde elini sıktım. Ve
" Nesine?" Diye sordum. Siniri yok olup gitmişti. Zaten Araf'ın siniri bir anda geliyor ve ansızın gidiyordu.
" ben kazanırsam birgün boyunca hizmetçim olacaksın." Dediğinde elimi çekmem gerektiğini düşündüm. Araf'ın hizmetçisi olmak yerine huzurevindeki yaşlılara hizmet etmeyi yeğlerdim. Ama maalesef insanoğlunu en başından beri yenilgiye mahkum eden duygudan yani gururdan bende de epeyce vardı. Gerçi çoğu zaman özellikle konu Araf olunca çok işin içine girmiyordu ama sağolsun bugün benimleydi.
" kabul, ben kazanırsam da ailenle bir akşam yemeği yiyeceğiz." Dediğimde yüzünde yine öfke belirdi. Ama kazanacağına emin olduğu için teklifimi kabul etti. Aslında ben Araf'ın tersine kendime hiç güvenmiyordum. Bir ihtimal kazanırsam Aslı ve amcasıyla tanışmak istiyordum. Bu sefer daha yavaş bir şekilde ve birlikte yürürken" Amcamları hastanede gördün değil mi?" Diye sorunca başımı evet anlamında salladım.
" o zaman neden tanışmak istiyorsun?" Diye yeni bir soru sorunca yürümeye devam edip
" ama çok konuşamadım. Artık hayatına girmek istiyorum. Seninle ilgili her şey benim için dünyanın en önemli kitabı gibi kıymetli, bunun içinde biran önce öğrenmek ve keşfetmek istiyorum." Dedim.
Hiçbir şey söylemedi, bu cevap onun için fazlasıyla yeterliydi.
Günün geri kalanı ve bütün hafta sıkıcı derslere girerek ve Meriç'in sesini duymamak için sürekli kulaklıktan müzik dinleyerek geçmişti. Araf'ı bir iki kez görebilmiştim ve uzaktan uzağa birbirimize laf atarak eğlenceli atışmalardan faklı hiçbir şey yapmamıştık. İddiada ikimizde iyi gidiyorduk. Ara ara boşluğumuza gelen hareketler dışında birbirimize çok yaklaşmıyorduk.
Cuma günü okuldan eve gidip valizimi hazırlamaya başlamıştım. Annem hafta boyunca bana yaptığı caydırma seanslarına devam ediyordu ama onu bir şekilde geçiştirip valizimi hazırlamayı başarmıştım.
Valizi kapının önüne koyup salonda oturan annem, teyzem, eniştem, Sıla ve Halil abinin yanına oturdum. Araf'ın gelmesini burda beklemek en doğrusuydu. Annem Sıla'ya
" birtanem Mete neden gelmedi?" Diye sorunca bende Mete'yi uzun zamandır görmediğimi hatırladım. Ama Sıla'nın bana olan soğuk bakışlarının altında bunu sormam ölüm sebebim olurdu.Teyzem Sıla'dan önce davranıp
" onun bu ara çok işi var. Biz bile göremiyoruz." Diyerek sitem etti. Sıla'nın dolu dolu gözlerine bakınca aralarında gerçekten ciddi bir sorunun olduğunu anladım. Sorun olması çok normaldi çünkü aralarında tek taraflı bir aşktan başka hiçbir şey yoktu.
Belki de bu konuyu Sıla ile yalnızken konuşmak en doğrusuydu. Bunu da dönünce yapmaktan başka çarem yoktu. Zeliş ile aramdaki tüm bağlar kopmuşken aynı şeyin Sıla ile de olmasını istemiyordum. Dayanamam diyemiyordum çünkü Dayanmak kelimesini artık kullanmaya korkuyordum, dayanamam dediğim her şey başıma gelmişti ve ben gayette dayanabilmiştim. Telefonuma gelen mesajla ayağı kalkıp çantamı sırtıma taktım. Mesaj Araf'tandı ve beni sinir etmek için elinden geleni yapıyordu.GELEN MESAJ:ARAF
Vahşileri doğalarına kavuşturma zamanı.Araf'la ilişkimizde romantizmi çoktan kaybetmiştik, yerine kankalar gibi laf dalaşına giriyorduk.
Annemleri teker teker öptükten sonra valizimi alırken Halil abi gelip
" seni geçireyim." Diyerek valizi elimden aldı. Kafamı tamam anlamında sallayıp dışarı çıktım.
Araf bizim geldiğimizi görünce arabadan inip bagajın kapısını açarken
" merhaba Halil bey nasılsınız?" Diyerek diğer elini de Halil abiye uzattı. Halil abi istemsizce Araf'ın elini sıkarken
" iyim sağolun. Kızımız size emanet." Dedi. Araf iğneleyici bir şekilde gülümseyip
" kimseye ihtiyacı olduğunu sanmıyorum." Dediğinde Halil abi bozulduğunu belli etmeden bana sarıldı. Arabaya binip Halil abiden uzaklaşırken
" daha yumuşak olabilirdin." Diyerek kemerimi taktım.
" daha gerçekçi olabilirdi." Dediğinde Halil abinin isteksizce elini sıkmasından bahsettiğini anlayıp sustum.
" neyse boşver, köy yolculuğumuz başlasın." Diyerek radyoya basınca bende düşünmeyi bırakıp Araf'ın başına geleceklere odaklandım, moralimi düzeltmeye çalışıyordum.Sonuçta bay mükemmel tüm mükemmelliğini bir süre kaybedecek ve oradan kurtulmak için bana yalvaracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSKUN 2 ( Sessizliğin çığlığı
Teen FictionYeni bir hayat mı gerçekten? Daha mutlu bir hayat, daha sakin, daha umut dolu, daha huzurlu bir hayat.... peki geriye kalan dahalar nerde? Daha korkunç, daha acımasız, daha berbat. Kimdi onun için savaştığım? Kimdi bana su, hava, nefes ve yaşam olan...