"Alya hadi seni bekliyorum."Çantamı alıp koşar adımlarla aşağı indim. Emy ayağını yere vurarak beni bekliyordu.
"Bir gün seni beklemekten saçlarıma beyazlar düşecek."
Yanağını sıkarak, "Sana beyaz yakışıyor ama." dedim. Çimdiklemek için elini uzattığın da çoktan dışarı çıkmıştım.
Arabaya binip yarım saatlik yolu 15 dakikada gittik. Hiç yürüme havamda değildim.
"Sence nasıl insanlar var okulda?" dedi Emy arabadan inerken.
Arabayı park edip aşağı indim. Çantamı omzuma atıp yürürken de koluna girmiştim.
"Bize bulaşmasınlar başka bir şey istemiyorum."
"Hayatlarının hatalarını yaparlar." Gülerek okulun bahçesine girdik.
Bir anda tüm gözler bize çevrildi. Evet bunu bekliyordum. Fısıldamaya başladılar şimdiden. Ama sadece bir hafta. Ondan sonra hiç umursamazlardı.
Gururlu bir şekilde okulun içine girdik. İlk derslerimiz Emy ile farklı sınıfta olacaktı. Ben biyoloji sınıfına gittim. İlk girdiğim an birden sessizleşip bana baktılar. Baştan aşağı süzüp sonra da konuşmaya devam ettiler.
Bence çok iyi gitmişti. Şimdi nereye otursam buna karar vermeliydim. Hmm şu kız tatlı birine benziyor. Kızıl saçlı bir kızın yanına doğru yürüdüm ama anında çantasını yanına koyup "Dolu" dedi. Aptal kızıl.
Onun arkasındaki çocuğun yanına geçmek istedim oda izin vermedi. Hadi ama. Çocuk gibi davranıyorlardı.
Birisi omzumdan tutup kendine çevirdi.
"Burada istenmiyorsun."
Dün gece Julia'nın fotoğrafını gösterdiği kız dı bu. Sofia.
"Hadi ya, söylemesen bilmeyecektim." dedim.
Üstüme yürüyüp tam önümde durdu.
"Kural bir : Burada benim sözüm geçer."
Kollarımı göğsümde birleştirip meydan okudum.
"Kural iki : asla kural biri dinleme." dedim ve sırıttım.
"Senin o ağzını..." Derken hoca sınıfa girdi. Tam zamanında. Yoksa ilk günden herşeyi berbat edecektim.
En arka sıraya geçip oturdum. Gelen hoca otuzlu yaşlarda, gözlüklü 1.75 boylarında bir adam dı. İlk gün konuşmasını yapıp nutuk çekmeye başladı. Okulun ilk günlerinden hep nefret ederdim. Asla bu zamana kadar okulun ilk günü gelmedim. Ama bugün.
Derken sınıfın kapısı açıldı ve içeri o girdi. İki gün önce Bir daha görürmüyüm diye düşündüğüm o mavi gözlü çocuk. Bir anda tüm herkesin sesi kesilmişti. Sanki birisi içeri girdi diye meraktan değil de korkudan susmuşlar gibiydi. Tüm gözler saygıyla ona bakıyordu. Kim di bu çocuk.
Keskin bakışlar, geniş omuzları ve dik duruşuyla tam karşımda duruyordu. Gözlerimi bir kaç defa kırptım. Ama gerçek olacak kadar mükemmel bir asaleti vardı. Hayranlığımın en üst zirvesindeydim.
Bakışları benimkilerle buluşunca nefesimi tuttum. Yüz ifadesi aynı kayıtsızlıkla kaldı. Dümdüz ve sert bakıyordu. Kalbim kıpır kıpır atıyor ve söz dinlemiyordu.
Bu duyguya oldukça yabancıydım. Kimseye atmazdıki benim kalbim. Taştan dı o. Bu zamana kadar kimseden hoşlanmamıştım. Kimseye bu kadar uzun ve hayranlıkla izlemiyordum. Bana neler oluyor bilmiyorum.
Alışkan olmadığım bu tepkiden korkmalımıydım. Yoksa akışınamı bırakmalıyım? Kafamda deli sorularla boğuşurken o konuştu. Gözlerini benden uzaklaştırıp,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Siyah Tonu
Teen Fiction(Smut var.) Geçmişin den kaçmak için ülke değiştirip bir kasabaya yerleşen Alya ve onu gölgesi gibi izleyen gizemli bir adam. Güçlü, zeki, kurnaz ve herkese diz çöktürecek bir kişiliğe sahip. Tüm kadınların sahip olmak isteyeceği bir adam en ünlü m...