Gözlerinin mavisi koyulaştı. Dudakları düz bir çizgi haline geldi. Onun duygularını her zaman anlamakta zorluk çekiyordum ama bir yanım hala bana sarılıp özür dilemesini bekledi.Bana öyle derin öyle soğuk bakıyorduki içimdeki son umut kırıntıları uçup gitti. Tanıdığım Alex yoktu. O artık Klaus'tu. Başka kişilik.. Başka isim... Ve başka hayat..
"Bunları yaşadığın için üzgünüm." dedi. Sadece bu kadar. Ayağa kalkıp odadan çıktı. Kızlar da onunla birlikte.
Yine beni düşüncelerimle baş başa bıraktı. Başımı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. Göz kapaklarım titriyordu.
İçimdeki kırgınlık beni yiyip tüketiyordu. Bir yalan... Adi bir yalan üzerine hayatım mahvoldu. Şuan değilse de iki yıl sonra zaten ölecektim.
Bir yalan üzerine kurulmuş acımasız bir oyun.. Kurban bendim. Oysa o gece masumdum. Belki de en masumu bendim.
Alex... Yada gerçek ismiyle Klaus. Bir yıl boyunca beni hiç sevmemiş. Beni öperken kafasında kurduğu planlar için ön hazırlık yapıyormuş. Şimdi düşününce bir iyi bir kötü olmasının sebebini daha iyi anlıyordum.
Düşüncelerimle boğuşurken yere uzandım. Buz gibi soğuk zemine. Soğuk tüm hücrelerime işlerken gözlerimi kapattım. Uykum vardı. Açtım ve açlıktan karnım ağrıyordu. Tek düşündüğüm bu yaşadıklarımı asla hak etmiyor oluşumdu.
Sıcak.. Çok sıcaktı. Terlemiştim. Ağrıyan göz kapaklarıma savaş açıp gözlerimi araladım. Çok güzel bir yatak odasındaydım. Her yer temizdi. Sıcak hava içeriyi kasvetle doldurmuştu.
Geniş odanın ortasında büyük camdan yapılmış bir sehpa vardı. Onu çevreleyen koltuklar ve bir şömine. İyide ben tam olarak neredeydim? Yoksa o yaşadığım bütün herşey kabus muydu? Alex ve arkadaşlarım gerçektende bana ihanet etmedi mi?
Yataktan kalkıp koşacaktımki karnıma bir ağrı saplandı.
"Aghh".
İki büklüm olup diz çöktüm. Anında odanın kapısı açıldı ve içeri Klaus girdi. Hayır tüm yaşadıklarım gerçekti. Oysaki o an keşke kabus olsaydı dedim.
Beni kollarının arasına aldı.
"Bırak beni! Dokunma bana."
Sözlerime umursamayıp yatağa yatırdı ve üstümü örttü.
"Ne bu? Neden bu odadayım?"
Yatağa oturdu ve o an gözlerini fark ettim. Tanrım gözleri kızarmıştı. Yoksa. Ağladımı. Hemen yumuşayan kalbimi dizginledim. Yaptıklarını asla unutmayacaktım.
"Hala eksik bir şeyler var.. Bana anlatmadığın."
Sesini duyunca ona baktım.
"Hak etmiyorsun. Ailen sana hiç hak etmediğin bir şeyi istememini söylemedimi."
O an gözlerime baktı. Bana bunu o söylemişti. Karnımı parçalamadan önce veya sonra..
"Böyle olmasının tek suçlusu sensin."
Sinirle yakasına yapıştım. "Ben mi? Nasıl hala böyle düşünürsün nasıl?"
Ellerimi yakasından tutup çekti. Acıtmadan kibarca.
"Jessi'ye hala ne olduğunu anlatmadın. Hala eksik parçalar var." hiçbir duyguyu göstermeyen delici bakışları beni yakıp geçti.
"O yaşıyor." dedim.
Gözleri parladı. O bakmaya kıyamadığım gözleri şafkate,merhamete dönüştü.
"Nerede? Neden ortalıktan kayboldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Siyah Tonu
Teen Fiction(Smut var.) Geçmişin den kaçmak için ülke değiştirip bir kasabaya yerleşen Alya ve onu gölgesi gibi izleyen gizemli bir adam. Güçlü, zeki, kurnaz ve herkese diz çöktürecek bir kişiliğe sahip. Tüm kadınların sahip olmak isteyeceği bir adam en ünlü m...