Alya'sız koca üç hafta. Onsuz kendimi yalnız ve boşlukta hissediyordum. Sanki bir parçam kayıp ve onu arıyormuş gibi.
Newt ve Klaus'un tartışma sesini duyunca gözlerimi devirdim. Üç haftadır her fırsatta birbirlerine laf sokup kavga için yer aradılar.Klaus umursamıyordu. Ama Newt her seferinde ona bulaşıyor du.
"Alya'yı bulacağını söyledin." öfkeyle bir ileri bir geri yürüyordu.
"Newt ölmüş anneannem gibi söylenmeyi kes."
New ağzını açıp elini kalbine koydu. Bana bakıp gördün mü bana ne dedi diyor gibi şaşkın şaşkın baktı.
"Seni de ölmüş annenannenin yanına gönderelim o zaman." dedi Newt. Bak bu iyiydi.
Klaus'un dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.
"Tarih öncesi laf sokman bittiyse biraz sessiz ol çocuk." dedi Newt. Tanrım bu daha da iyiydi. Al işte yine yapıyorlardı.
Üç haftada üç yıl yaşlandım. Resmen bazen bilerek birbirleri ile uğraştıklarını düşünüyordum.
Newt gözlerini devirdi.
"Büyük mükemmel Klaus acaba neden hala Alya'yı bulamadı?" dedi Newt tekrar dan laf sokarak.
Klaus koyu renk saçlarını geriye atarak önündeki Isabella Islay Whisky'den bir yudum aldı.
"Alya bulunmak istemiyor. Jessi'yi nasıl sakladığını hatırlayın. Tek bir iz bırakmadan kızı ortadan kaybetmişti." dedi.
"Ya öldüyse.." dedim. Sesim kısık çıksada İkiside duymuştu.
Klaus oturduğu yerde kıpırdamadan bana baktı.
"Onu sen bile bulamıyorsun... Ya bir daha geri dönmezse." dedim tekrardan.
Klaus içkiden bir yudum daha aldı. Gözleri duygusuzca elinde tuttuğu Isabella Islay Whisky'e dikmişti. Mavi gözlerinde endişe vardı. Ama mimikleri sanki ifadesizdi. Duygularını saklamak konusunda profesyoneldi.
" İstiyorsanız gidebilirsiniz." dedi. Sanki gittiğini itiraf edemiyor gibiydi.
Newt kararlı bir şekilde ayağa kalktı "Alya'yı bulmadan şuradan şuraya gitmem" dedi.
"Bende." dedim ona katılarak.
Klaus bardağı masaya bıraktı ve kapıya doğru yöneldi. Geniş omuzları umutsuzca düşüktü. Korkuyor du. O da Alya'nın geri dönmeyeceğin den korkuyordu. Kapının önünde durdu ve omzunun üstünden bize baktı.
"Size göstermek istediğim bir şey var." dedi.
Merak ile arkasından gittik. Klaus hiçbir açıklama yapmadan yürüdü, sanki onun arkasından gidip gitmememize aldırmıyor du.
Sadece hislerimiz ile hareket ediyorduk. Bize ne gösterecekti? Asansör ile zemin kata indik. Spor salonu ve kapalı yüzme havuzunu geçtikten sonra mor kilitli bir kapının arkasında durduk.
Boynundan bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Duvardaki düğmeye bastı ve ışığı açtı. İçeri geçmemiz için kenara çekildi.
Merak içinde açık kapıdan içeri girdik. İçeriye göz atmaya başladım. Her yer boydan boya Alya'nın tabloları ile doluydu.
Her bir tablo sanki ruhunu simgeliyor du. Gülmesi... Üzüldüğü anlar... Hatta uyuduğu gecelerin bile tablosu vardı.
Hayretle tabloları incelemeye başladım. Hepsinin altında tek bir harf vardı.
"K"
"Bunları sen mi yaptın?" diye sordum.
"Evet." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Siyah Tonu
Teen Fiction(Smut var.) Geçmişin den kaçmak için ülke değiştirip bir kasabaya yerleşen Alya ve onu gölgesi gibi izleyen gizemli bir adam. Güçlü, zeki, kurnaz ve herkese diz çöktürecek bir kişiliğe sahip. Tüm kadınların sahip olmak isteyeceği bir adam en ünlü m...