Üstüme doğru yürüdü ve beni duvarla arasına sıkıştırdı.
Titreyen sesimle "Duş alıcaz derken?"
"Bunu istemiyor musun?"
Gerildim. Sonra yumuşak bir şekilde, "Hayır. İstediğim bu değil?" dedim
Memnuniyetle gülümsedi "Yani benden istediğin bir şeyler var?" dedi. Her zaman köşeye sıkıştırıyordu. Bunun için ödül verseler ilk kazanan Alex olurdu.
Ama bir şey beni ona çekiyordu. Açıklaması olmayan bir şey. Zamanla daha da hislerim kuvvetleniyor du. Ama Alex. Onun kimseye bağlanabileceğini sanmıyorum. O benimle sadece oynuyor.
Beceriksizce onu ittim. Yüzümü görmemesi için arkamı döndüm.
"Bana neden yapıyorsun bunları? Bir iyi bir kötü olmandaki amaç ne? Duygularımla oynaman daki amaç ne söylesene?"
Bir dakika kadar cevap gelmeyince arkamı döndüm. Onunla göz göze gelince korkudan geri çekilmek istedim ama belimden tutup göğsüne bastırdı.
" Seni seviyor muyum yoksa seninle oyun mu oynuyorum? "baş parmağını dudağımda gezdirdi. Nefes almayı bırakmıştım. Nefesini dudaklarıma verdi.
" Seni seviyor olmamı düşünmen bile çok komik. "aniden elini belimden çekti. Boşluğa düştüğümü hissettim o an. Söylediklerinin acısı kalbim de bir şeyleri parçalamıştı. Yatağa otururken onun banyoya gitmesini bekledim. Su sesini duyunca tuttuğum göz yaşlarımı bıraktım.
Beni asla sevmeyecekti ve benimle sadece vakit geçiriyordu. Ona bağlanan bendim. Hiçbir zaman bana kendisi gelmedi. Bugün hariç. Onun sonucunun böyle olacağını bilseydi kesin gelmezdi.
Gözyaşlarımı silip gitmek için ayağa kalktığım da Alex'in küfür ettiğini duydum ve düşme sesi geldi. Düşünmeden banyoya daldım.
Dikişleri açılmıştı ve kanıyordu. Neyseki üstünde bornozu vardı.
"Ne oldu, düştün mü?"
Acıyla kanayan koluna bastırdı.
"Siktir. Kolumu çarptım."
Elime geçen havluyu hemen kanayan yerin üstüne koydum.
"Hemen hastaneye gidiyoruz." ve üstünü giydirmek için dolaptan elime geçen ilk tişörtü aldım. Bornozuna dokununca ellerimi tuttu.
"Beni çıplak görmek istiyorsan söyleyebilirsin." o dalga geçiyordu. Ben ise canı yanıyor diye ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Yüzümdeki ifadeyi görünce oda ciddileşti.
"Olmaz." dedi hemen.
"Sana sorduğumu hatırlamıyorum." dedim. Canı yanıyordu şuan bana kızması umrumda değil di.
Kanını durdurmak için tuttuğum elimi hızlıca itti ve bağırdı"Sana beni yönlendirme yetkisini kim verdi?"
"Canın acıyor ve dikişlerin patlamış."
Yüzüme eğilerek, "Canı acıyan benim sana ne bundan. Sen kim oluyorsun?"
Elimde tuttuğum havluyu yere fırlattım. Sabrımın sonuna gelmişti. "Yeter. Bugün benim yüzümden vuruldun. ?" göğsünden ittirdim ve bu sefer de ben bağırdım.
"Ve senin her canın yandığın da benim de canım yanıyor artık. Bunu istemiyorum birisi yüzünden canım yansın istemiyorum. Artık benim yüzümden kimsenin canı yansın istemiyorum."
Elimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım. Onu umursamadan sadece ağladım. İlk defa bir erkeğin yanında ağlıyordum. Hemde hayatımda ilk defa hoşlandığım birisinin yanında. Şuan bana tiksinerek baktığını biliyordum. Nefret ediyordu, iğreniyordu benden. Eziktim onun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Siyah Tonu
Teen Fiction(Smut var.) Geçmişin den kaçmak için ülke değiştirip bir kasabaya yerleşen Alya ve onu gölgesi gibi izleyen gizemli bir adam. Güçlü, zeki, kurnaz ve herkese diz çöktürecek bir kişiliğe sahip. Tüm kadınların sahip olmak isteyeceği bir adam en ünlü m...