Çaresizlik ne?
Bir umut kırıntısı mı?
Cebinde kalan son kuruş mu?
YOKSA GERÇEKLER ELİNDEN KAYIP GİDERKEN, AYNANIN KARŞISINDA YOK OLUŞUNU İZLEMEK Mİ?
Çaresizlik nedir size kelimeyle anlatamam ama..
Beni bu hale düşürenleri çaresiz bırakabilirim. Alya Drive...Kahvemi yudumlarken, kitabımın son sayfasını açtım. Bir haftadır Luna hanımın evinde kalıyordum. Akşam işten sonra benimle konuşuyor ve tavsiyeler veriyordu.
Akşamları bir saatlik randevu.. Bana iyi geliyor muydu bilmiyorum? Sadece yatıştırıyordu. Acı mı.. Bardağın dibinde kalan su damlacığı kadar az.
Acımı dindirmek zamanla kolaylaşırdı evet ama öfkem. Onun tadına bakmadan kimseyi rahat yaşatamazdım. En büyük çaresizliği gösterecektim onlara.
Acımı ve öfkemi paylaşacaktım.
Peki ya Klaus?
Kalbimin sızladı. İsmini sesli söyleyince gözlerim doldu. Onu bu kadar özlemişken onsuzluğa nasıl alışacaktım?
Bardağı masanın üstüne koydum. Ona da acı çektirebilecek miydim? Kıyabilir miydim ona?
O mavi gözlerini sonsuza kadar uzaklaştırabilir miydim kendimden?
Hayır Alya hayır. Önce acı çekmeli. Beni kaybetmenin pişmanlığını yaşamalı. O acımadı bende acımayacaktım.
Pencereye çarpan yağmurun sesini duyunca paytak paytak yürüdüm. Camın önünde durup yağan yağmuru izledim.
Bir haftadır beni bulmasını bekledim. Onun için çok kolaydı. Ama beklentilerimi karşılamadı. Şaşırmam mı gerekiyor du yoksa farklı mı düşünmeliydim? .
Kafam da bin bir türlü soru vardı. Uçuruma düşen duygularım ile boğuşuyordum bütün gün. Gerçekleri duyduktan sonra ne yaptı? Hiç üzülmedi mi? Özlemedi mi? Bir kez olsun gelip görmedi beni.
Bekledim. Saatlerce telefonu izledim. Aramasını.. Mesaj atmasını.. Lanet olsun öyle bir duruma geldim ki neredeyse maskeyle çıkmasını özleyecek kadar bekledim.
(Arkadaşlar ufak bir konuşma yapayım. Alya bu duygularını asla ama asla Klaus'a yansıtmayacak. Merak etmeyin. Affetmeye başlamadı tabi. Sadece bu duygularını siz değerli okurlarım görecek ve o herşeyi içinde yaşayacak. Unutmasını bir anda bekleyemeyiz. Alya'ya kızmayın olur mu? Neyse ben yazmaya devam. 🥹)
Camın önünde beliren yüz ile çığlık atıp popomun üstüne düştüm. Newt gözlerini dikmiş bana bakıyordu.
Yağmurdan sırıl sıklam olmuştu. Titreyerek kapıyı işaret etti. Koşarak kapıyı açtım.
Hemen kollarını boynuma doladı.
"Beni korkuttun."
"Korkunca tatlı oluyorsun bebek."
Titreyerek içeri geçti. Koltuğa otururken hapşuruyordu. Hemen yukarı çıkıp battaniye getirdim ve sıcak bir çay yaptım.
"Beni nasıl buldun?"
Çaydan bir yudum daha alıp hapşurdu ve burnunu çekti. Burnunun ucu kızarmıştı.
"Klaus buldu."
İsmini duyunca oturduğum yerde rahatsız oldum. Kalbimin ritmi değişti ve hızlandı.
"Yeni mi buldu?"
"Hayır sen ortadan kaybolduktan yarım saat sonra bulmuş tabi benim yeni haberim oluyor." dedi.
Yani bir haftadır yerimi biliyordu ve bir kez yanıma gelmedi. Özür dilemeye çalışmadı. Pislik. Adi pislik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Siyah Tonu
Teen Fiction(Smut var.) Geçmişin den kaçmak için ülke değiştirip bir kasabaya yerleşen Alya ve onu gölgesi gibi izleyen gizemli bir adam. Güçlü, zeki, kurnaz ve herkese diz çöktürecek bir kişiliğe sahip. Tüm kadınların sahip olmak isteyeceği bir adam en ünlü m...