"ÖFKE"

650 54 67
                                    

Günlerdir zorla dinlenilmeye zorlanıyordum. Babam ve annem yoğun ilgiden beni bunaltmışlardı. Üçüncü defa yemek istemediğim brokoliyi itinayla iterek, "Bana işkence etmeyi bırakın." dedim sitemle.

Annem bıkkın bir şekilde tabağı masadan kaldırdı. "Tatlım yemek yemeden gücünü toplayamazsın."

"Anne iyiyim ben. Lütfen sizde artık gidin."

Babam yanağıma sulu bir öpücük kondurup masaya oturdu.

"Bizden ne çabuk sıkıldın böyle?"

"Sizden sıkılmadım yoğun ilgi beni bunalttı. Sağ kolumu kaybetmişim gibi davranıyorsunuz. Sanki hiçbir şeyi sizsiz yapamaz gibi?"

"Hayır tatlım bizi yanlış anladın. Biz sadece seninle ilgilenmek istiyoruz. Az kalsın..." babam devamını getiremedi. Elinde tuttuğu çatalı tabağa geri koydu. Yaklaşarak elini tuttum.

"Bakın sizi anlıyorum ama sizde beni anlayın. Herşey geride kaldı ben alıştım bu halime. Üzülmüyorum. Artık önüme bakmak istiyorum."

Annem arkamdan sarılarak, "Biliyoruz canım sen her zaman güçlüsün. İşte bizde ebeveynlik iç güdüsü."

"Biliyorum ama artık gördüğünüz gibi iyiyim. Sizde geri dönün lütfen. İşleriniz birikmiştir. Söz veriyorum her hafta arayacağım."

"Her hafta mı? Olmaz her gün." dedi babam.

"İki günde bir ararım."

"Olmaz."

"Her gün ararım tamam."

Gülümseyerek elimi tuttu. "Bak sen karışma dediğin için karışmıyorum canım ama eğer bu olay tekrar yaşanırsa işte o zaman kimse tutamaz beni haberin olsun."

"O zaman kendim söylerim babacığım merak etme."

Anneme bakıp, "İyi o zaman bu akşama bilet alıyorum."

"Olur hayatım."

Derin bir nefes alıp hava almak için dışarı çıktım. Serin hava ve esen rüzgar tenimi gıdıklıyordu. Kulaklığımı takıp şarkı açtım ve yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm.

Kalabalık insanların arasından geçerken kendimi çok küçük hissettim. Takım giymiş insanların işe yetişmek için koşuşturmaları, öğrencilerin okula gitmek için acele etmeleri ve yaşlıların ağır çekimde karşıdan karşıya geçmeleri.

Ben ise öylece durup izledim. Yorgundum. Çok yorgun ve umutsuz. Artık yarım bir insandım ben. Sağ kolum felçliydi. Geçecekmiydi yada iyileşecek miydim bilmiyorum. Babam en ünlü doktordan randevu almıştı ve iki gün önce amerikaya gitmiştik. Oradaki doktor bunun geçici olduğunu söyledi.

Ama ne kadar zaman geçer kimse bir şey bilmiyordu. O zamana kadar yarımdım. Bundan bir yıl önce çok değil şu hale düşeceğimi söyleseler asla inanmazdım. Ama işte şuan tam da böyleydim.

Birinin kolumu dürtmesiyle irkildim.

"Affedersiniz yarım saattir sizi izliyorum. Bir sorununuz mu var?"

"Hayır bunu nerden çıkardınız?"

Adam utanarak, "Yarım saattir trafik lambasının yanında bekliyorsunuz. Kaç defa yeşil ışık yansa da kıpırdamadınız bende iyi olup olmadığınızı sormak istedim.."

"Siz beni neden izliyorsunuz? "

Adam karşıdaki cafeyi göstererek, "Ben oranın sahibiyim. Kahve içerken dikkatimi çektiniz. Özür dilerim sizi rahatsız ettiysem."

Aşkın Siyah TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin