"Elis, benim Asel"
Karşıdan gelen yutkunma sesine ve ardından onu takip eden çığlığa gülümsedim.
"Asel gerçekten sen misin?"
Gözlerimi devirdim.
"Hayır Asel'in sesini dublaj yapıyorum"
"Ya dalga geçme. Nasılsın? İyi misin? Ne yapıyorsun? Neredesin? Kızım cevap versene!"
Art arda hızlıca sorduğu sorulardan sonra bağırmıştı. Ah deli arkadaşım benim. Her ne kadar içimdeki özlemi biliyor olsam da şimdi sesini duyduğumda özlemimin tahminimden kat kat fazla olduğunu anlıyordum.
"Sakin ol, iyiyim. Beni merak etme. Kendime saklanacak bir yer buldum. Asıl sen nasılsın?"
Titrek sesi kulağıma ulaştı.
"İyiyim ben eşek sıpası. Seni nasıl merak ettim haberin var mı?"
Haklıydı. Aynı şey onun başına gelse ben de çok merak ederdim. Elis ve benim aramda ki bağ arkadaşlıktan öte kardeşlikti. İkimiz de tek çocuktuk ve ikimizin de kolu kanadı kırıktı. Bizi bir araya getiren acımasız çocukluğumuzdu.
"Telefonumu kırmak zorunda kaldım. Ortalık sakinleşene kadar da haber veremedim özür dilerim."
İçini çekti. Ağlamaya başladığını sesi titreyince anlamıştım.
"Ortalık sakinleşti mi sence Asel? Her şey daha da karıştı. Her yer mahşer yeri. Evimin etrafında dolanan adamlar var. Senin buraya gelmeni bekliyorlar. Çevrende ki tüm insanların evleri arandı. Baban hem üzgün hem öfkeli. Selim'den bahsetmiyorum bile. Zaten deliydi, şimdi zırdeliye döndü. İstanbul'un altını üstüne getirdiler resmen. İlk başta kaçırıldığını düşünmeye başlamışlardı fakat bir haftadır ses çıkmayınca kaçtığına emin oldular. Seni bulduklarında..."
Sesi kesildi ve ofladı. Acı bir tebessüm dudağıma oturdu. Her şeyi en başından beri biliyordum. Eninde sonunda canım yanacaktı.
"Asel senin için kötü olacak. Senin için korkuyorum kardeşim."
Bu yolun sonunu biliyordum. Bulduklarında beni bu yaptığıma pişman edeceklerdi.
"Korkma. Ben bir yolunu bulurum her türlü. Kendine iyi bak tamam mı? Benim için endişelenme biliyorum kafayı yemekten yemek yiyememişsindir. Ama seni sağlıklı bulmak istiyorum. Ben güvendeyim kardeşim."
"Asel bak gel birlikte bir yolunu bulalım. Birlikte kaçalım."
Artık saklamadan ağlamaya başlamıştı. Ben de yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Onun güven veren sesini en az güven dolu kolları kadar özlemiştim. Tek gerçek dostumdu o benim. Ve benim için kendi hayatını tehlikeye atmaya hazırdı. Bunu yalnızca lafta söylemediğini biliyordum. O bir anne gibiydi...
"Seni tehlikeye atmayacağımı biliyorsun Elis. Ben iyiyim ve güvendeyim. Seni kısa süre sonra arayacağım tamam mı? O zamana kadar bana ulaşmaya çalışma bu numara benim değil zaten. Seni seviyorum pikaçu."
"Bende seni seviyorum eşek sıpası."
Telefonu kapatıp yerden kalktım ve gözlerimi silip odadan çıktım. Telefonu Uraz'a verip yanına oturdum.
"Rica ederim."
"Teşekkür ettiğimi hatırlamıyorum."
"İnsanı çıldırtırsın sen."
''Evet insanları çıldırtırım bu yüzden sen güvendesin.''
Gözlerini kısıp bakarken sinir edici bir gülümsemeyle ona bakıp mutfağa geçtim. Buzdolabını açıp bir süre bakıştıktan sonra kapattım. Arkamı dönerken su almayı unuttuğumu fark edip tekrar açmaya çalıştım ama açılmadı. Çekiştirmeye başlarken ayağım kaydı ve yere düştüm. Uraz başımda durup kahkaha atarken üzerimden atlayıp buzdolabını açtı ve su şişesini alıp tekrar üstümden atlamak için hareketlenirken bacağından çektim ve o da yanıma düştü. Elindeki su şişesi açılıp yüzüne dökülürken kahkaha attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIK GELİN (Devam ediyor)
Humor"Arabamda ne yapıyorsun? " "Düğünümden kaçıyorum ve sen yakışıklı beni kaçıran beyaz Bmwli prens oluyorsun." İşte bu hikaye böyle başladı. ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ Kovayı yere koyduktan sonra bir kovaya birde temizlik malzemesine bakmaya baş...