"Çocuğun kafasını ısırıyordun Asel."
Gözleri inanamazlık ile büyümüştü.
"Ama o da yüzüme işedi."
Diye yakındım. İçimden geçen çocuğun o sarı kafasını ısırmak değil koparmaktı. Dua etsin Uraz elimden almıştı. Yoksa var ya o sarı çakiye ne yapacağımı bilirdim ben. Yüzüme işemişti ya yüzüme!
"O daha bebek. "
"Hah bebekmiş canavar be o."
Dudağım istem dışı büzülürken kollarımı bağlayıp arkama yaslandım. Uraz ise gözlerini devirdi. Eğer göz devirme sanatı diye bir şey olsaydı eminim Uraz 'Yılın en iyi göz devirmeni' ödülünü alırdı. Çocuğun göz devirmesi bile ayrı bir havalıydı. Benimki mi? Hah benim ki gözüme kirpik kaçması ile sonuçlanıyordu. Uraz kalkıp mutfağa geçti. Dolabı açıp içinden bir şeyler çıkardı. Can sıkıntısı ile oflayıp kanalları gezmeye başladım. Her açtığım kanalda evlendirme programı çıkarken televizyonu kapatıp kalktım ve Uraz'ın yanına mutfağa gittim.
"Ben de yardım edeceğim. "
"En son köfteye tarçın mı atmıştın ne?"
"O senin suçun bir kere. Niye karabiber ve tarçını aynı şeylerin içine koyarsın ki."
"Sen niye bakmadan yemeğin içine koyarsın ki."
Kendimi dil çıkarmamak için zorlarken yanına yaklaştım. Kesmek için çıkardığı bir biberi kaptım.
"Ya izin verirsin ya da biber ölür. "
"Biber zaten ölecek Asel."
Oflayıp biberi ısırdım Uraz'ın gözlerine bakarken. O ise sırıtıyordu. İki saniye sonra ağzıma yayılan acı ile niye sırıttığını anladım. Ağzımdakini tezgaha tükürüp hemen su doldurdum. Tek dikişte suyu bitirdim. Sanki su daha çok acı olmasına sebep olmuştu. Hay Allah!
"Hain insan acı olduğunu söylemez mi ya?"
Omzunu silkti. Hay omzu kopasıca.
"Kendin kaşındın."
Bir bardak daha su içip mutfaktan çıktım.
"Çabuk pes ettin. "
Sen öyle san Uraz Bey. Odama gidip saçımı topladım. Geri geldim mutfağa.
"Ee ne yapıyoruz Uraz Bey?"
"Vazgeçmeyeceksin değil mi?"
"Hayır. "
Yıkadığı domatesleri gösterdi.
"Rendele. "
Hemen alıp rendelemeye başladım oda malzemeleri kesti. Sonra ocakta birleştirdik ve karıştırdım.
"Güzel oldu sanki. "
Dedim mutlulukla. Uraz da gülümsedi.
"Güzel oldu. "
Tencerenin kapağını kapattı. Sonra tezgahın üstendeki diğer malzemelere baktım.
"Bunlar ne için? "
"Pasta. "
Ellerimi çırptım. Mikseri taktı sonra bir kap çıkardı. Elime mikseri verdi. O da yavaş yavaş kek malzemelerini koymaya başladı. Unu burnuma sürdü ben de gülüp kek harcından parmağıma aldım ve onun burnuna sürdüm. Gözlerini şaşı yapıp burnuna bakmaya çalıştı. Onun bu haline kahkaha attım. Omzum ile omzuna vurdum o yerinden kıpırdamazken ben ileriye gittim. Ayıptır söylemesi kaslı güzel vücudu vardı. Ne ayıbı ya benim ev arkadaşımdı istediğimi söylerdim. Biraz da yakışıklıydı. Sonra keki biraz daha çırpıp kalıba koyduk ve fırına attık -kendimi yakacağımı düşündüğü için Uraz koydu- o kremasını hazırlarken bende çilekleri kestim. Kek pişince bana izin vermeden Uraz aldı arasını kesti.
"Kremayı sürebilirsin."
Kremayı sürdüm Uraz da çilekleri yerleştirdi sonra üst katına da aynılarını yapıp dolaba koyduk. Yemeğin altını da kapattık ve salona geçtik.
"Yemek yapmak çok eğlenceliymiş. "
"Öyledir tabi karabiber yerine tarçın koymadıkça."
"Vur yüzüme zaten sürekli. "
Burnumu sıktı. Eline vurdum .
"Ne derdin var senin benim burnumla. "
Göz kırptı.
"Hoşuma gidiyor. "
♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Selim dış kapıyı geçip direk salona girdi. Sonunda olmuştu işte. Sonunda amacına ulaşmıştı. Bundan sonrası kolaydı.
Etrafta ki hoş geldiniz diyen yardımcıları duymadı bile. Salonda oturan Hakan Bey'in karşına geçti. Ceketi kenara çekip ellerini beline koydu.
"Asel'in yerini bulmuşlar. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIK GELİN (Devam ediyor)
Humor"Arabamda ne yapıyorsun? " "Düğünümden kaçıyorum ve sen yakışıklı beni kaçıran beyaz Bmwli prens oluyorsun." İşte bu hikaye böyle başladı. ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ Kovayı yere koyduktan sonra bir kovaya birde temizlik malzemesine bakmaya baş...