Bölüm 6 "Kalp kırıkları"

12.3K 686 13
                                    



 Ot gibi yaşıyordum. Hatta ottan bile sıkıcı bir hayatım vardı. Uraz gündüzleri gidiyor akşama doğru geliyordu. Bazen akşam gelip gece yine gidiyordu. Bense evin içinde tıkışıp kalmıştım. İş arayışlarım olumsuz sonuçlanmıştı. Çalışmak bana göre değildi. Bir kaç yeri aramıştım konuşmanın sonunda ya ben küfrediyordum ya da karşımdaki. Çok şey istiyormuşum gibi isteklerimi söylediğim an yüzüme kapatıyordu bazıları. Hayır tek istediğim yalnızca sabah 12 akşam 5 tarifesiyle çalışmaktı. Öyle sabahın köründe horozlar gıkını çıkarmadan kalkmak bünyeme tersti. Benim felsefem belliydi ''Hayattaki en önemli şey uykudur!'' Adamlar kalkmış 20 yıllık felsefeme karşı çıkmaya çalışıyor. Sonra akşamın köründe işten çıkmamı istiyorlardı. Abi kışın o saatte hava zifiri karanlığa dönüyordu. Hayır istedikleri tecavüz ettikten sonra gelinlik giydirilip ormana bırakılmamsa anlardım. Birde "Eee akşam yedide işimiz biter ama sonrasında bir, iki bazense beş saat mesaiye kalabilirsiniz." diye mırın kırın etmeler yok mu? Ama maaş desen hepsi tutturmuş bir asgari ücret. Ben onun ne olduğunu yeni öğrenirken şimdi günde yirmi kez duyuyor ya da okuyordum. İş bulma da yaş olunca saldım kendimi. Geçen güzel gözden rica edip(!) -tehdit etmişte olabilirim- kıyafet aldırmıştım. Piç uyduruktan aldığı şeyler için dört yüz liramı almıştı. Elimdeki para suyunu çekmek üzereydi. Şimdiler de tek dostum vileda sopamdı. Boyu boyuma huyu huyumaydı. Güzel göz temizliği iyice üstüme yıkmıştı. Yemek vermemekle tehdit edince el mahkum yapıyordum ben de. Bir kaç gündür günümü bilgisayardan film izlemeye, takip ettiğim dizilerin bölümlerini izlemekle geçiriyordum ama bu sabah bilgisayarı elime aldığım an hayat bir kez daha bana poposuyla güldü. İnternetin kotası dolmuştu. Sınırsız yaşayan bir insan olarak sınırla karşılaşmak böğrüme acayip oturmuştu. Güzel göz bugün kahvaltı bile hazırlamadan çıkmıştı evden. Ben de ikinci kez -yine güzel göz yüzünden- yiyeceklere elimi sürmüş kendime sandviç yapmıştım. Sonrasındaysa her gün tozlanan eşyalara saydırmaya başlamış, koltuğu tekmelemiştim. 

"Hayır anlamıyorum ne oluyor bu eve. Üstünüze süpürgenin torbasını mı boşaltıyorlar? Gece çocuklar parktan çıkma kıyafetleriyle mi sürtünüyor? Ne oluyor bu evde ben uyurken?"

Saymak boşa aldım elime kader dostumu. Bezle bakışıyoruz gülüyorum göz kırpıyorum filan eşek tepki vermiyor. Oflayıp bezi yıkadım ve sehpa ile kitaplığın tozunu aldım. Güzel göze göre ben okşuyormuş muyum yoksa toz mu alıyormuşum belli değilmiş. Çok biliyor diyeceğim de çocuk benden iyi biliyor. Televizyonunda tozunu alınca koltuğa attım kendimi. 

"Biliyorum iyi bir kız değilim. Dinime düşkün de değilim. İşim düşünce eller havaya filan ama bu kadarlık bir şey yapmış olamam. Beni pembe odama ışınlar mısın lütfen?"

Bezgince tavana bakıp güya yukarıdakilerle iletişim kuruyordum.

"Işınlanmayı daha icat etmediler."

"Tövbe!"

Bağırıp yerimden kalktım. Resmen zıplamıştım. Elimi kalbime koyarken güzel gözü görmemle koltuğun yanında ki sevgilim olan vileda sopasıyla kafasına vurdum.

"Gerizekalı geldiler sandım."

Gülüp kafasını korumaya çalışıyordu.

"Kimler geldi sandın?"

"Cinler!"

Sopayı bırakınca elini kafasından çekti.

KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin