Bölüm 21 "Aşk"

8.2K 515 9
                                    



''Sonra ne oldu?''

''Sonra... ışıklar açıldı. Film araya girdi. O seste zaten benim söylediğim de kaynadı gitti. E bir nevi büyü bozuldu da diyebiliriz.''

''Çıktınız mı salondan?''

 ''Beklememi söyledi. Gitti kontrol etti sonra çıktık sinemadan. Tabi alışveriş merkezinden çıkana kadar kaç kez öldüm dirildim. Hala bile dünün dehşetini içimde hissediyorum. Ya bir kaç saniye onu geç fark edip yakalansaydım? Daha doğrusu yakalansaydık.''

''Bazen bu işin peşine eskisi gibi düşmediklerini düşünüyorum Asel. Yani sanki bir ay ses çıkmayınca onlarda eskisi kadar yoğun bir şekilde aramıyorlar. İlk başlarda beni bile takip ettiriyorlardı.''

''Vazgeçmiş olma ihtimalleri var mı Allah aşkına Elis? Tamam babamın siniri belki bir nebze geçmiş olabilir ama Selim bu işin peşini hayatta bırakmaz.''

 Alaycı bir gülümseme Elis'in yüzünde belirdi. Gözlerimi kısıp ona baktım.

''Selim gününü gün ediyor hayatım. Birkaç kez barda kızlarla olduğunu duymuştum da geçen bizim şu genç ve cins hocaya projeyi vermek için peşinde koştururken bara gittim. Ay adam son gün diye bara kadar sürükledi resmen.''

Bahsettiği Hakan hocaydı. Elis'in bölümü benimkinden farklıydı ve o durmadan eğitimine devam ediyordu. Bahsettiği hoca yaş olarak anca otuzlarında bir adamdı. Gerçekten yakışıklı ve cins birisiydi. Elislere kök söktürüyordu. Tabi ilk senesinden beri Elis de adama gıcık oluyordu.

 Hanımefendi anca asıl anlatma amacını hatırladı ve hocaya olan nefretini dudaklarını büzerek son verdi. Onun bu haline gülerken elimdeki kahve bardağını sehbanın üstüne bıraktım. Elis daha fazla dayanamayacağını söyleyip beni görmeye gelmişti. Uraz da çok anlayışlı(!) olduğu için arkadaşlarının çağırmasıyla bizi yalnız bırakmıştı. 

''Neyse işte o zaman kendi gözümle gördüm. Bir kızla ciddi ciddi yiyişerek bardan çıktılar. E sonrası da gayet açık zaten.''

 Selim'in hislerinin hiçbir zaman güçlü bir aşk olmadığını biliyordum zaten. Ulaşamadığını istemeydi o . Şimdi birilerine koşması elbette ki garip değildi zaten ona göre var olan -ama aslında olmayan- ilişki sürecinde bile kızlarla olduğunu biliyordum. Erkeklik gururunu anca öyle tatmin edebiliyordu. 

''Bunun konuyu kapatmak için yeterli olduğunu sanmıyorum. Ha eğer öyleyse ne mutlu bana. Gerçi isterse aşık olsun yine de bana işkence çektirecek o. Zaten hayatımdan kaçmam bile bir işkenceydi ya.''

 Kendini bilmiş bir sırıtış -ki benim adlandırdığım gıcık sırıtışı- yüzüne yerleştirdi ve o da benim aksime kaldırabildiği kaşını kaldırdı.  Evet başlıyoruz.

''İşkence? Hımm görmeyeli işkence türlerin ne kadar da değişmiş. Çocuk taş. ''

 Boğazımı temizledim ve etrafa gözlerimi diktim.

"Üstelik halinden pek şikayetçi olduğunda söylenemez."

 Gözlerimi devirdim ve baygın bakışlarımı Elis'e diktim.

"Hiç göz devirme Asel. Sen burada mutlusun. Daha eve girer girmez anladım bunu. Tamam inatçısın ama yine de normal şartlarda sen bir aydan fazla süreyi geç bir haftadan fazla dayanamazdın. Dönerdin. Bir hafta oldu tamam dedim bir hafta daha dayanacak. Böyle saya saya beş hafta geçti. Babanın bir şekilde yumuşayacağını biliyordun Asel. Kızacaktı, sinirlenecekti ama dünyadaki tek gerçek şeyini yeniden kabul edecekti. Bunu benden daha iyi biliyorsun. Ama sen dönmedin. Eve dönmedin ama başka bir yere de gitmedin. Hiç itiraz etmeye kalkma. Sen burada kalmak istediğin için buradasın. Ve burada kalmak istemenin nedeni de eminim ki Uraz. Fark etmesen bile onunla konuşurken sırıtıyorsun. Telefonla konuştuğu kişiyi merak ediyorsun. Oysa umursamazdın bunları. Kardeşim sen o çocuğa bir şeyler hissediyorsun. Onu anlatırken gülümsüyorsun, gözlerin parlıyor ve onu ince ayrıntısına kadar hafızana kazımışsın. Eve de alışmışsın, benimsemişsin."

 Soğumuş olan kahveyi yeniden avuçlarımın içine alıp içtim. 

"Saçmalıyorsun. Sevmek ya da aşka hiç bağlama konuyu. Gerçekten alakası yok. İki karşı cinsi aynı odanın içine koyduğunda on beş gün sonra birbirlerine çekilmeye başlamaları kanıtlanmış bir şey. Bu da öyle bir şey en fazla. Sonuçta her sağlıklı kadının ve erkeğin yapacağı gibi bir ayda ondan etkilenmiş olabilirim. Aynı evin içindesin, bazen yedi gün yirmi dört saati paylaşıyorsun. Ama bunlar sevgi veya aşk değil."

"Neden kabul etmiyorsun?"

"Kabul edecek bir şey yok çünkü. Tamam Uraz benim için önemli. Sonuçta çoğu insanın yapmayacağını yaptı beni evine aldı, bana zarar vermedi, iyi davrandı. Ama daha fazla bir şey hissetmiyorum."

 Sorgulayıcı bakışları gözlerimi bulurken. Gözlerimi kaçırdım. Ben anne sevgisini bilmeyen bir insandım. Gözlerimi dünyaya açtığım zamandan itibaren bir anneye sahip olmamıştım. İnsanların sonsuz bulduğu anne sevgisini tatmamıştım. Karşılıksız sevmeyi bilmiyordum. Evet babalarda çocuklarını çok severler. Fakat hiç bir baba da bir anne gibi olamaz. Yani olamazdır herhalde öyle diyorlar. Babam bile ben bir şeyleri başardıkça, onun istediğini yaptıkça saçımı okşardı, sevgisini gösterirdi. Aynı şekilde her kötü şey de cezalandırılırdı. Ben karşılıksız sevgiyi hiç tatmadım. Bilmediğim bir şeyi birisine veremezdim. Birisini sevemezdim, sevgiye inanmıyordum. Aşk ise zaten tanımlayamayacağım kadar uzaktı bana. Aşk kitaplarını bile pek okumazdım. Sonsuz sevgilere inanmıyordum. Hayatın bile sonu varsa sevginin de sonu vardır.

"Kendin anlattın Asel. Onun bir öpüşü yanaklarını al al etmiş, onun bir ''güzel'' diyişi kalbinin hızını arttırmış, onunla mutlusun, onun için endişeleniyorsun, belki de ilk kez kendini birisi için harcamayı göze alıyorsun, ona sığınıyorsun, onu kıskanıyorsun, onu önemsiyorsun ki onun söylediği şeye kırılabiliyorsun. Bunlar aşk Asel. Sende biliyorsun senin kalbin de herkesin ki gibi var ve atıyor. Attıkça da sevgiyi arayacak. Ta ki bulana kadar. Sen sevgiyi buldun kardeşim. Sen Uraz'ı seviyorsun."




KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin