Bölüm 27 "Kalbine düşüş"

7K 492 22
                                    


"Ben kazandım! Alkışlayın ablanızı."

 El çırptım. Uraz baygın bakışlar atarken, Arda ellerini iki yana açtı.

"Kendi takımını vurarak kazandın resmen."

"Karşı takımın kafasını karıştırıp birbirlerini vurdurdu dahası mı var?"

 Zig zag çizerek koşarken karşı takımda kalan son iki kişi beni vurmaya çalışıyordu. Benim aradan çıkmam ile ikisi aynı anda beni vurduklarını sanıp birbirlerini vurmuştu. Önemli olan nasıl kazandığım değil kazandığımdı. 

"Bu yönden bakarsak kesinlikle alkışı hak ediyor."

"Eee hadi bana ödül verin."

Uraz çarpık bir gülümsemeyi bahşetti. Kolunu omzuma atıp yürümesine devam ederken;

"Yüzsüz." dedi. 

"Yüzsüzlüğüm sayesinde bugün buradayım."

"Doğru." diye mırıldandı.

 Eğer o gün iki saat dil döküp, yüzsüzlüğün dibine vurmasaydım muhtemelen bugün Uraz'ın kolunu altında değil, Selim'in emri altında olurdum. 

"Ne istiyorsun bakalım."

Dudağımı büzüp düşündüm.

"Tatlı ısmarlayın."

"Ben ev filan ister diye düşünüyordum." dedi Arda yüzünü garip şekillere sokarken.

Güldüm.

"Ben ufak şeylerle yetinebilen insanım."

"Ya tabi." 

En azından bir aydır öyle olma yolundaydım. Bu da bir şey. Arabalara binip, bir kafeye gelmiştik. Daha önce gelmediğim bir yerdi. Kafeye girdik. Arda yanımdaki sandalyeye oturmak üzereyken sandalyeyi çektim. Arda yeri boylarken ben kahkaha atıyordum.

"Lan!" 

Bir kaç saniye etrafına bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştı. Kahkaha atan beni ve ardından gülmemek için kendini zor tutan Hakan'a baktı. En son dayanamayan Hakan'ın kahkahası da benimkine karıştı. Arda ayağa kalkıp kalçasını ovuşturdu. 

"Gitti güzel popom."

"Elin kolun durmuyor Asel."

Uraz Arda'yı karşıya geçirip çektiğim sandalyeyi düzeltip yanıma oturdu. Ay sanki ebeveynimdi.

"Benim ne suçum var şimdi?"

Tatlı olduğumu umarak son kelimeyi uzatmış ve gözlerimi büyütmüştüm.

"Elini kolunu bağlayacağım en son."

Dil çıkardım. Kafasını sallayıp hafif güldü önüne döndü. Arda karşıdan ters ters bana bakıyordu.

"Geçmiş olsun canım biraz dikkat et ya."

"Geçiricem ben." diye söylendi.  Hakan ve ben bakışıp sırıttık. Garsonun gelmesi ile siparişleri verdik. Uzun zamandır bir kafeye gelmemiştim. Hoş dışarı bile çıkmamıştım. Ortam eğlenceliydi. Arda ve Hakan iki sevgili gibi sürekli didişiyordu. Birbirlerini yerin dibine sokup çıkarıyorlardı. Ve buna gülerek tepki veriyorlardı sadece. Biz Elis ile böyle bir şey yapsak en son ya benim kafamda ya da onunkinde saç kalmazdı. 

"Bir gün pes oynuyoruz. İki iki eşitiz. Sonra bu yanımdaki mal gol diye bağırıp sevinmeye başladı. Kalktı dans ediyor filan. Ben gülüyorum. Döndü yenilmek çok zevk verdi herhalde dedi. Ekranı gösterdim. Salak kendi kalesine gol atmıştı."

 Kahkaha attım. Arda, Hakan'ın söylendiğine alınmak bir yana güldü. 

"Sen çok zekisin zaten."

"Tabi oğlum."

"Sen zeka küpünü iki hafta uğraşıp yapamayan sonra duvara atıp kıran insansın. Sanmıyorum zeki olduğunu."

Burun kıvırdı. 

"Ne kadar renkli bir ilişkiniz var sizin ya."

"İlişkimiz renkli mi bilmem ama sen bugün hepimizi baya renklendirdin boyayla."

"Sonuçta kazandım."

"Şikeci."

"Fenerbahçe miyim ben?" Burun kıvırdım.

"Galatasaraylı mısın?"

Hıhı diye mırıldandım. 

"Valla tuttum ben bu kızı ya. Arda'yı da yere düşürdü ne kadar ortak yanımız var."

Uraz ve Arda yüzlerini buruşturdular.

"Neden Galatasaray anlatsana biraz." dedi Arda.

"Renkleri güzel."

Elini kalbine koyup arkasına yaslandı.

"Fazla kadın mantığı koktu sanki burası."

"Sus. Biz en azından kendi kalemize gol atmıyoruz."

"Siz diğer kaleye de gol atamıyorsunuz."

"Tamam konumuz bu değil."

Tatlılar geldiğinde herkes tabaklarına saldırmıştı. Arda herkesten önce bitirip bizim tabaklarımıza saldırmaya çalışıyordu. Elini benim pastama uzattığında çatalı eline batırdım.

"Ah."

Kötü kötü baktı. 

"Çek elini."

Dudak büzüp elini yavaşça çekip diğer eliyle elini tuttu.

"Sağlam bir yerimi bırakmadın."

  Arabaya yürürken hala söyleniyorlardı.

"Ucuz bir şey istedi mi demiştik?"

"Az daha cüzdanımı bırakıyordum lan."

"Bok vardı da çarptın garsona. Geçirdiler bize bardak ve tabak fiyatlarını. Sanki altın kaplama anasını satayım."

"Bir kere." Diye atıldım yüksek bir sesle. Üçü birden bana dönerken ufaktan sesim içime kaçmıştı. Boğazımı temizledim.

"O bana çarptı."

"Sakarlık yapmadan duramıyorsun değil mi?"

Cıkladım. 

"Doğamda yok."

Uraz yüzünü buruşturdu.

"Valla abi kalbine düşerken hiç şikayetçi değildin sakarlığından." 






KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin