Bölüm 34 "Hikayemiz"

6.9K 487 8
                                    



Önce bakışları üzerimde dolaştı. Belki bir kaç saniyeden fazla değildi geçen süre. Ancak bana çok uzun gelmişti. Kabul etmeyeceğini biliyordum. Ama yine de denemiştim. Belki bir daha şansım olmayacaktı. Dudağımı dişleyerek ona baktım. Yavaş yavaş kanın tadını hissetmeye başlamıştım. Dudağımı kanatmıştım. Ama hissetmiyordum bile hiçbir acıyı. En büyük acım karşımdaydı.

 Gözleri gözlerimi bulduğunda zaman dursun istedim. Oysa şu an gözleri olması gerektiği yerde, gözlerimdeyken zaman az öncekinin aksine çok hızlı geçti ve bakışları arkamda bir yere sabitlendi. Düşünüyor muydu? Düşünecek ne vardı ki? Artık bana sarılmalıydı. Buna ihtiyacım vardı. Bizim daha önce bile sıkı sıkı sarıldığımız an yoktu ki hatırası hafızamda yer etsin. Aslında bizim hikayemiz de o kadar çok yapılamamış şey vardı ki... Bunların tamamlanması gerekiyordu. Yaklaştı. Şimdi ayakkabısının ucu, ayakkabımın ucuna değiyordu. Onlar kavuşmuştu, biz de kavuşabilir miydik?

 Aramızda ki mesafe kokusunu duyabileceğim kadar azdı. Gözlerimi kapatıp bu kokuyu solumak istiyordum ancak onu bir daha göremeyeceğimi bilmek bunu yapmama engel oluyordu. Nasıl olsa koku, yüzünden daha önce silinecekti hafızamdan. Kokunun hatırlanma imkanı yoktu ama şimdi canlı canlı duyumsarken bu güzel kokuyu hayatımın belki de en güzel saniyelerini geçiriyordum. Şu an ölsem gam yemezdim.

Gözlerinin içine bakarken birden belimden tutulup öne doğru çekildim ardından ise o sıcaklığı hissettim. Aşkın sarmaladığı, güzel kokunun üstüne tuzu biberi olduğu sıcaklığı kalbimde hissettim. Ben de ona sıkıca sarıldım. Gözlerim dolarken dudaklarım da buruk bir gülümseme vardı. Birbirimize sıkıca sarılıyorduk. Bu anı o kadar uzun süredir beklemiştim ki... Gerçek olmamasından deli gibi korkuyordum. Belki de artık kafayı yemiştim.

"Asel. " Diye mırıldandı saçlarımın arasına.

Kafamı biraz kaldırıp yüzüne baktım.

"Uraz." Diye mırıldandım.

Sesim onun aksine kısık olduğu kadar titrek ve güçsüzdü. Saniyeler geçerken hala birbirimize bakıyor ve sarılıyorduk. Bundan önce söylemediğim ve geçen sürede söylemediğim için pişman olduğum iki kelime dudaklarımdan firar etmek istiyordu. Etti de.

"Seni seviyorum."

Dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrıldı.

"Biliyor musun sakar? Geçen süreye, bir gün koca evde yapayalnız kalmama, hayatımda ilk kez birisi tarafından terk edilmiş olmama rağmen ben de seni seviyorum. Sen en büyük sakarlığını yapıp kalbime düştün. Ve bir daha oradan çıkamadın."

Duyduğum kelimeler ancak bir bütün olup beynime işlediğinde dudaklarım aralandı. Gülümsemem büyürken yanaklarına dokundum. Ve yavaşça okşadım. Yüzlerimiz yavaş yavaş yaklaşırken dudakları, dudaklarım gibi aralanmıştı. Ve çok geçmeden birbirlerini buldular. Öpüşü yavaş ve bir o kadar hassastı. Yanaklarında ki ellerim durmuştu. Hızlı geçen zamanın aksine öpüşmemiz yavaştı. Belimde duran elinin baş parmağı bulunduğu yeri okşuyordu. Titrememek için kendimi zor tuttum. Bu sefer saçmalamayacaktım. Eğer bu son öpücükse hafızamızda iyi kalmasını istiyordum. Hayatımın en güzel öpücüğüydü. Tek dileğim ise onun içinde böyle olmasıydı.

 
Nefes almak için ayrıldığımız da alnını, alnıma yasladı. Yanaklarında elim tekrar harekete başlayıp yanaklarını okşadı. Aklımı kurcalayan sorular içinden bir tanesi dile geldi.

"Bundan." Duraksadım. Ve derin bir nefes alıp verdim.

Soruyu sorarken duyacağım cevaptan çok korkuyordum. Ama sormadan da yapamazdım. Ufacık bir umut ışığı yanmıştı içimde. Ve ben o ışığa tutundum. Onu karşımda görmek bile mucizeydi benim için. Bu gerçekleştiyse ötesi de gerçekleşebilirdi belki de. 

"Bundan sonra ne olacak?"

Gülümsedi.

"Hikayemize devam edeceğiz."

Gülümsedim. Hikayemiz klişeleri yaşamak için kaldığı yerden devam edecekti.

KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin