Boş boş bakarken, Uraz Arda'yı itip kapının önüne çıkarmıştı. Kapıyı kapatıp zoraki bir gülümsemeyle bana döndü. Resmen çocuğu kapının önüne koydu.
"Salak işte. "
Kafa sallayıp salona gittim. Kendimi koltuğa attım. Uraz'da ayak ucuma oturmuştu. Arda'nın yenge lafının altında bir şeyler aramak istiyordum ama çoğu zaman karşılaştığım hayal kırıklığına bir yenisi eklenmemesi için düşünmekten uzak duruyordum.
Elis gideli iki gün olmuştu. Gitmesine rağmen düşüncelerini benimle bırakmıştı. Yüzleşmekten kaçmaktan öte ortada yüzleşecek bir şeyin olduğunu bile düşünmüyordum. Elis ile konuştuktan sonra ise hep söylenenleri irdelemeye başlamıştım. Uraz'dan gözlerimi kaçırır olmuştum. Utandığım için değil de göz göze gelip, en başından beri güzel bulduğum gözlerinin daha fazla etkisinde kalmamak için. Şimdi Arda yenge dediğinde Uraz'ın bir şey söyleyip söylemediğini ya da hissedip hissetmediğini düşünüyordum. Belki yine kendi kendime gelin güvey olacaktım ama yine de durduk yere böyle bir kelime kullanılmazdı ki. Gerçi bu Arda'ydı beyni ile ağzı bile bağımsız çalışıyordu. Durduk yere söylemiş ya da birlikte kalmamızı buna yormuş olabilirdi. Şimdiye kadar uğramayan umut şimdi bağırıyordu adeta. Uraz da belki bir şeyler hissetmiş Arda ile konuşmuş olabilirdi. Ofladım. Uraz göz ucuyla bana baktı. Sırıtıp önüme döndüm. Koltuğun kırlentini kollarımın arasına alıp sarıldım. Ne zaman düşünür olmuştum ki ben? Düşünmeyi sevmeyen birisi olarak kendimi düşünürken buluyordum. Elis'in dediği gibi sevmiş, aşık olmuş olabilir miydim? Bu kadar süre de ya da bu şartlar altında olabilir miydi? Başımı yastığa gömdüm. Kendi duygularım ile yüzleşsem bile Uraz'dan karşılık alabilir miydim ki?
"İçki filan yok mu?"
"Bira var. Likörlü çikolata ve viski de var galiba. Dur bakayım."
Kalktı bir iki dolabı açtı. Viski ve çikolatayı alıp sehbanın üstüne koydu. Gidip bardakları da getirdi. Bende sehbanın etrafına oturdum. Uraz da yanıma oturdu.
"İçki merağı nerden çıktı?"
"Hep sen mi sarhoş olacaksın?"
Gülüp göz ucuyla viskileri koyan Uraz'a baktım.
"Ben ne zaman sarhoş oldum ki?"
Göz devirip bardağı aldım. İki yudum da içtim. Likörlü çikolatadan da bir tane ağzıma attım. Bardağı bir kez daha doldurdum. Uraz benim aksime yavaş yavaş içiyordu. Biten bardak dolu olan ile yer değiştirirken Uraz'ın yandan profiline baktım. Sert ama kalem ile çizilmiş gibi duran yüz hatları vardı. Burnu öyle mükemmel değildi, kemiği biraz belli oluyordu. Kaşları düzgündü ve kuaförün elinden geçtiğini düşünüyordum. Saçları çok nadir zamanlar dışında geldiğimden beri aynıydı. Elmacık kemikleri kendini belli ediyordu. Gözlerine diyecek bir şeyim bile yoktu zaten. O gözler benim için o kadar güzel ve önemliydi ki... Cesurlaşan iç sesim o gözlerin sadece bana bakmasını istiyordu. Ben sanırım artık duygularımla yüzleşiyordum. Ben galiba... galiba bir şeyler hissediyordum. Hem de hayatımda ilk defa.
İkinci part Uraz'ın ağzından olacaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIK GELİN (Devam ediyor)
Comédie"Arabamda ne yapıyorsun? " "Düğünümden kaçıyorum ve sen yakışıklı beni kaçıran beyaz Bmwli prens oluyorsun." İşte bu hikaye böyle başladı. ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ Kovayı yere koyduktan sonra bir kovaya birde temizlik malzemesine bakmaya baş...