Bölüm 11 "Beyaz çoraplı prens"

9.7K 570 25
                                    


 Yorucu , güzel ve güzel olduğu kadar korkutucu bir akşamdan sonra eve dönmüştük. Korku treni şoku ardından iki kez çarpışan arabalara binmiş, sanki başka oynayan yokmuşçasına birbirimiz ile uğraşmıştık. Kazananı olmayan bir yarışa girmiş ve yenilen olmasa da sözde birbirimize pamuk şekeri ısmarlamıştık. Tabi ki ikisini de güzel göze aldırtmıştım. Sömürüldüğüm yetmişti şimdiye kadar zaten.

Üzerimizi değiştirip salona geçtik ve kahvelerimizi içmeye başladık. Kahve uykumu kaçırmazdı aksine uykum kaçınca içer oyalanırken ise uykuya yenik düşerdim. Dirseğimi koltuğa başımı elime yasladım. Güzel göz zekilik yerine deliliğe yol açan zeka küpüyle oynuyordu. Şekilden şekle giren yüzüne gülümsemeden edemedim. Olgun gibi görünse de o da hâlâ bir nebze çocuktu. Belki babasının otoritesinden belki de çevresinden dolayı çok aktif bir çocukluğu olmamıştı. Ortak yan bulma derdine girince babalarımızı benzetebilirdik. Sonuçta onun babası da silah kullanıyordu benimki de. O da hep tetikteydi benim babam da. Daha derine inersek onun babasına burnundan nefes alıyordu benimki de... Zihnim örnekleri çoğaltma derdindeydi. Bugün ki dönmeli oyuncakların zedelediği kafama vurdum. Buda benim resetlenme biçimimdi.

"Adı üstünde o zeka küpü senin için değil. Boşuna uğraşıyorsun."

Kafasını kaldırıp baktı ve dil çıkardı. Kahkaha attım. Tatlılığı içimde ısırma isteği doğurmuştu. Sonunda onu da kendime benzetmiştim işte. On dakikanın sonunda zeka küpü fırlatılmış ve duvara çarparak eşyaların altında kaybolmuştu. Biten iki bardağı mutfağa bırakmaya giderken uyku hazırlığına girişmişti. Korku treninin etkisi hâlâ üzerimdeydi. Dudağımı dişleyerek esnemeye başlayan güzel göze baktım. Uyku gözümde hiç bu kadar korkunç olmamıştı. Hemen yerimden kalkıp koşarak mutfak kısmına geçtim ve tezgaha oturdum. Koşmaktan hızlanan kalbimin getirdiği sık nefeslere güzel göz garipseyerek baktı.

"Alt komşuyu rahatsız edeceksin. "

Tekrar yıkadığı bardaklara döndü. Dediğini umursamadım.

"Uyuyacak mısın? "

Gayet normalmiş gibi "Evet" dedi.

"Olmaz. "

Diye atıldım. Tek kaşını kaldırıp baktı.

"Niye olmazmış. Saat 2 oldu."

Tırnaklarımı tezgaha vurup ritim tutarken ne diyeceğimi bilemedim. Korkuyorum desem dilinden kurtulamazdım. Uykum yok desem banane diyecekti.

"Çünkü..."

"Eee?"

"Fok Balıklarının soyu tükeniyor. "

Gözlerini devirip ellerini kuruladı. Saçma mı olmuştu? Aslında bu dünyanın sorunuydu! Sen, ben, biz ilgilenmezsek kim ilgilenecekti değil mi?

"Ciddi ciddi soruyorum sakar. Mal mısın?"

Baktın yeni bir şey bulamıyorsun bahaneni haklı çıkarmaya çalışacaksın.

"Ama onlar yavaş yavaş ölürken, yavruları için endişelenirken, gözlerine uyku girmezken biz nasıl uyuyabiliriz ki?"

Bir kaç iç çekiş ve acılı ses tonu ekledim. Kısacık ters bakıştan sonra mutfağın çıkışına doğru yürümeye başladı. Kalbim hızdan değil korkudan atarken ışıkları kapatmasıyla bir Usain Bolt edasıyla koşturdum. Koridorun loş ışığı altında biraz daha rahatlamış hissederken güzel gözün kapısını açmasıyla o rahatlama hissi yok oldu. Dudağımı büzüp odama girdim. Hemen gece lambasını açıp diğer ışığı kapattım. Yatağa uzandığım da beni asıl korkutanın korku tünelinden çok küçüklüğümde izlediğim film ve sonrasında filmdeki şeylerin gerçekleştiğini sanmamı sağlayan arkadaşlarımdı. Uyuma çabasına girip sağa sola dönerken uyuyamayacağımı anladım. İşin kötü yanı ise uykunun artık gözlerimi ağrıtıyor oluşuydu. Ağrıyan ve kapatmam için yalvaran gözlerimi kapattığım anda önüme gelen korkunç sahneler ile tekrar gözlerimi açtım. Oflayıp yatağa oturdum. Kulağıma çalınan tıkırtıları normalden fazla çalışan hayal gücüm yorumladı ve birden kendimi güzel gözün odasının kapısında dikilirken buldum. Karanlığın ürkütücülüğü hemen odaya girmemi sağladı. Şans bana bir kez daha kıçıyla güldü ve oda koridordan da karanlık çıktı. Gözüm karanlığa alışınca yatağın ortasında yatan güzel gözü görebildim. Küçük adımlarla yatağa yaklaştım ve yatağa oturdum. Hep yapılan masum tatlı tanımı güzel göz için uygun değildi. Sert yüz hatlarıyla daha çok tehlikeli ve çekici havası vardı. Dağılmış saçları ve yanağına gölge düşüren kirpikleri, hafif aralık dudakları , yastığa dayalı yanağı, kafasının üstünde duran kaslı kolu, yere düşmüş örtünün ve sıyrılmış t-shirt ünün açıkta bıraktığı kaslı karnı ile fazlasıyla... baş döndürücüydü. İstem dışı iç çektim. Gözlerini çok seviyordum ama kapalı halini ve gölge düşüren kirpiklerini sanki daha çok sevmiştim. Sapık gibi onu izlemeye dalmışken gelen tıkırtılarla yerimden sıçradım. Ve dudaklarımın arasından hafif bir çığlık kaçıverdi. Avucumu ağzıma bastırmakta geç kalınca güzel göz , gözlerini kırpıştırarak açtı. Kısık gözleri beni bulunca bir kaç kez daha kırpıştırdı. Gülümseyip el salladım tam bana karşılık verip sallamak için elini kaldırırken birden duraksadı ve elini dağınık saçlarına attı. Acaba jetonu kaç köşeliydi?

KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin