Bölüm 26 "Severek öldürmek"

8.1K 475 10
                                    

Hayatımızda değişen ne mi olmuştu? Araya büyük itiraflar girmiş bile olsa biz hala aynı sakar ve güzel gözdük. En büyük kanıt ise lavaboya girmek için itişen ikiliydi. Kaslarının verdiği güce dayanarak beni belimden tutup kaldırdı ve kedi yavrusuymuşum gibi iki üç adım öteye bıraktı. Zaferle gülümseyip lavaboya girdi. Ama bu haksızlıktı!

"Bu hiç adil değil ama!"

İçeriden kahkahası geldi. Dudak büzüp tıpış tıpış salona gidip oturdum. Bitirdiğimiz filmin sonu hala televizyondaydı. Korku filmiyle aramın olmaması sonucu romantik komedi izlemeye ikna etmiştim. Film çok güzeldi. Kahkahalara boğulmuştuk. Bir türlü boğazımızı tutamayıp yediğimiz cips gülerken Uraz'ın boğazında kalmıştı. Ben gülerken koltuktan düşmüştüm. Bana bakarken kahkahası artan Uraz'da dengesini kaybedip yanıma düşmüştü. Dakikalarca yerde gülmüştük. Onun yanında ağzımı özgürce doldurup yemek yiyebilmiştim, kahkaha atarken nasıl göründüğümü umursamamıştım, düşünce rezil olduğumu hissetmemiştim. Ve yavaş yavaş fark ediyordum ki her şey Uraz ile güzeldi. Bundan sonrasını düşünmeyi bırakmıştım. Önemli olan ne kadar değil nasıl zaman geçirdiğindi. 

Ben kahkahaları arasında acılarını saklayan insanlardandım. Her şeye pozitif bakıp saçmalamalarım hep içimdeki eksiklerdendi. Ben kendimi mutlu etmeyi öğrenmiştim çünkü. Beni mutlu edecek insanların olmadığını acı şekilde anladığımda, kendi kendime mutlu olmam gerektiğini de anlamıştım. Ve o günden sonra gösterdiğim çocuk kişiliğin aksine içimdeki çocuğu büyütmüştüm. Böyle davranıyorsam tek sebebi hayatımdaki eksik ve acılardı. Bundan sonra ise bu konuları tekrar açmayacaktım. Bundan sonra Uraz ile mutlu olacaktım. Bundan sonra Uraz ile olacaktım. Aramızdaki ilişkinin adı yoktu ama her şey böyle daha güzeldi. İlişki olmayınca ayrılık da yoktu.  

Yanıma oturan Uraz'a gözlerimi kısıp baktım ve omzuna vurdum. 

"Beni kediymişim gibi tutup kaldıramayacağını öğrenmelisin."

Güldü.

"Sen de benimle güç konusunda yarışmamayı öğrenmelisin."

Dil çıkarıp kalktım ve lavaboya gittim. Salona geldiğim de Uraz televizyonu kapatmış ayağa kalkmıştı. Beni görünce;

"Hadi hazırlan gidiyoruz." dedi.

"Nereye?"

"Çocuklar aradı paintballa gideceğiz."

Son babama yakalanmak üzere olmamızdan sonra açıkçası yemiyordu. Fakat paintballun oynanacağı yer genellikle merkez dışı olurdu ve oradaki kıyafetlerle babasının oğlu gelse tanımazdı. O yüzden karşı çıkmayıp odaya gittim. Giyinip saçlarımı düzelttim ve çıktım. Ben hazırlanıncaya kadar Uraz çoktan hazırlanmış, kapının önünde bekliyordu.

"Şükür."

"Çok konuşma." diyip dil çıkardım. Gülerek kafasını salladı ve ayakkabısını alıp kapıyı açtı. Bende yoldaş converselerimi alıp kapının önüne çıkıp giydim. Uraz kapıyı kitlerken ben de asansörü çağırdım. Aşağı inip arabaya bindik. Açık havayı özlemiştim. Balkona bile çıkmaya korkar olmuştum. 

Radyoyu açtım. Çıkan şarkıya eşlik etmeye çalışırken hepimize olan nakarata yanlış girmeyi yaşadım. Uraz gülerken ben dudağımı büzdüm. Hadi bakalım en yeteneksiz ödülü kime gidiyor tahmin edin? Çok zor değil. 

Yaklaşık bir saatlik yolun ardından oraya varabilmiştik. Hakan ve Arda otoparkta arabaya yaslanmış bizi bekliyorlardı. Uraz arabayı park edip indiğimizde bıkkınca bize bakış attılar.

"Beklemekten ağaç olmayı bırak kendi besinimizi üretmeye başladık."

"İstanbul trafiği lan boru mu?"

"He he işimiz vardı evden çıkamadık demiyorlar da."

"Kes lan."

Uraz uyarırken ben ayağına tekme attım. Ahlayarak sekti. Ağzımı oynatarak "Oh." yaptım. Dudak büzüp oyun alanına yürüdü. Yirmi dakika içinde kıyafetleri almış, hazırlanmış ve sayıca az olduğumuz için başka bir grupla birleşmiştik. Bizim grupta Hakan, ben, Uraz ve adını unuttuğum üç kişi vardı. İkisi kız biri erkekti. Kızların özellikle Uraz'ın olduğu gruba geçmeye çalışması dikkatimden kaçmamıştı. Ve birbirleri ile fısıldaşarak Uraz'a bakmaları. Ben her ne kadar onları gruba almamaya çalışsam da sonuç olarak mavi takım bizdik. Arda diğer gruptaydı. Onlarda da aynı şekilde üç kız üç erkek vardı. Oyun alanına çıktık ve herkes bir tarafa dağıldı. Bense kızların Uraz'a yaklaşıp yaklaşmadığını takip etmeye çalışmaktan şaşı olmuştum. İlk defa yaşadığım duygulara birde kıskançlık eklenmişti. Gerçi bunu Ecem ile de yaşamıştım ama sonuç olarak ilk kıskandığım insan Uraz'dı. Bir kere o kızlara gıcık olmuştum. Hiç bir şey bunu değiştirmeyecekti. Yakın arkadaş oldukları belli olan kızlar birlikte saklanıyordu. Ben de oyunu, karşı tarafı bırakmış onların peşinden gidiyordum. Köşeden çıkmamla karşılaştığım insanı direk vurdum. Karşımda ki maskesini çıkardı. Hakan'dı. 

"Beni vurdun. Oyunu doğru anladığına emin misin?"

Kendi grubumdan birisini vurmuştum. 

"Ay pardon ben öyle birden karşıma çıkınca vuruverdim."

Ellerini açıp söylenerek oyundan çıktı. Hayır o da karşıma çıkmasaydı. Koşmaya devam ettim. Daha karşı takım ile hiç karşılaşmamıştım. Tek vurduğum kişi de kendi grubumdan Hakandı. Hah bir beceriksizlik daha. Hadi hadi itiraf edelim hiç şaşırmadık. 

Uraz'ı ve ona yaklaşmış, konuşmaya çalışan kızı fark etmemle biraz daha hızlı koşup yaklaştım ve maskesinin arkasından sonra da sırtından vurdum.

"Vuruldun çık."

Kız şaşkınca bana döndü.

"Ama biz aynı gruptaydık."

"Ama sen oyun oynamanın değil Uraz'a kuyruk olmanın peşindeydin."

Kız dişlerini sıktı ofladı ve ayaklarını yere vura vura oyundan çıktı.

"Bizim grubu resmen sen temizledin Asel."

Omzumu kaldırıp indirdim.

"Benim suçum değil ki."

Diye savunmaya geçtim. Alayla gülmesinin ardından konu uzamaması için koşarak Uraz'dan uzaklaştım. Artık oyun karşı tarafı vurmayı geçmiş, benim kendi grubumu temizlememe dönmüştü. En son köşe de sıkıştırdığım bizim grubun kızını da vurdum. O da isyan edip bağırarak oyundan çıktı. Hah sürtükler sıfır Asel iki. Tüm parazitler temizlendikten sonra diğer takımı aramaya çıkmıştım. Silahım tutukluk yapınca art arda basmaya başladım. Ve çıkan tek ve son boya, karşıda diğer takıma koşmakta olan Uraz'a isabet etti.

Sanırım severek öldürmek bu oluyordu...



KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin