Bölüm 25 "Rezil kız"

7.7K 510 18
                                    


Daha önce öpüştüğüm olmuştu belki ama hiç için de bu kadar yoğun hisler hissettiğim olmamıştı. Bu duygular bana yabancıydı ama bu duyguyu sevmiştim. Kirli sakallarını bulan elim onları hafifçe okşadı. Dudaklarımız kısa ve bir o kadar da uzun gelen birleşmenin ardından ayrıldı. Ne zaman kapattığımı bile fark etmediğim gözlerimi yavaşça araladım. Utanma gibi hislerden yoksun olan ben, onun yanağımı bile öpmesi ile utanmışken, şimdi tenimin yandığını hissediyordum. Gözlerim açılır açılmaz onunkilerle buluştu. Ne yapacağımı bilemiyordum ki bu da çok nadir olan şeylerdendi. Ve bu ne yapacağını bilememezlik canımı sıkıyordu. Onun ne hissettiğini merak ediyordum. Benim kadar bu öpücükten etkilenmiş miydi? Yoksa onun için bir daha tekrarlanmayacak kadar berbat mıydı? Ve önemli bir nokta daha ağzım kokuyor muydu?

 Saçma saçma düşünceler beynimde cirit atıyordu. Düşünceleri durduramıyordum. Kalbim, beynim gibi bağımsız çalışıyordu. Çok hızlı atıyor, göğüs kafesimi zorluyordu. Salıncakta çok hızlı sallanmış gibiydim. Ben hem beynimi hem de kalbimi anlamaya çalışırken acaba Uraz ne hissediyordu? Birbirimizin hayatına damdan düşer gibi girmiştik. Ecem sevgilisi değildi ama bu başka bir sevgilisi olmadığı anlamına gelmiyordu. Onun hakkında yalnızca onun söylediği kadar şey biliyordum.

 Daha fazla göz göze gelmeye dayanamayıp kafamı hafifçe eğdim. Gözlerine bakamıyordum. Öpüşmekten pişman değildim ama bundan sonra ne olacağını bilmemek beni rahatsız ediyordu. Artık bazı şeyleri kendimden saklamıyordum. Onu seviyordum ve onun da beni sevmesini istiyordum. Belki de buna ihtiyacım vardı. Sevilmeye özellikle de Uraz tarafından sevilmeye ihtiyacım vardı. Çünkü o beni hiç bir şeyim yokken hayatına almıştı ve sevse de hiç bir şeyim olmadan sevecekti. Pahalı kıyafetlerim, kaliteli makyaj malzemelerim, param ya da havam yokken seviyor olacaktı. Uyumaktan şişen yüzümle, kızarmış gözlerimle, arada selam verip çıkan ve yüzümde ki fondötenle kapatılmayan hafif kusurlarımla, pijamayla hatta benim seçme şansım olmadığı ismimin aksine kendi koyduğu lakapla kabul edecekti. Beni ben olduğum için seven ve benim tarafımdan sevilen insana ihtiyacım vardı. 

 Elini çeneme koyup başımı kaldırdı. Çarpık bir gülümseme dudakların da yer edinmişti. Daha çok utandığımı ve heyecanlandığımı hissettim. 

"Asel."

Diye mırıldandı. Zorla gülümsemeye çalıştım.

"Uraz."

Dedim onun gibi. Hala zoraki ve beceriksiz bir gülümseme vardı yüzümde. Duygularımı kontrol etmek istiyordum fakat aynı onu sevdiğim zaman o duyguyu kontrol edemediğim gibi şimdi de edemiyordum. Üstelik bu kadar yakınken bir kez daha öpmek istiyordum. Kafamı hızlıca sağ sola salladım. Böyle durmak bana iyi gelmiyordu.

"Iıı şey vardı ya."

Tek kaşını kaldırdı. Anlamayan gözlerle baktı.

"Ne vardı?"

"Ocakta yemek vardı."

Hızlıca onu itip tezgahtan indim. 

"Ocakta yemek vardı." Diyerek tekrar etti beni. Emin olmasına rağmen gözü yine de bir kaç saniye ocağa kaymıştı.

"Şey diyecektim aslında of dilim şey etti makinede çamaşır vardı."

"Makinede çamaşır vardı? Hani şu dün kurcalarken bozduğun makine de mi?"

Ağzımı açtım. Diyecek bir şey bulamayınca tekrar kapattım. Bahane bulma konusunda en beceriksiz ödülünü kendime veriyorum. İyice batıyordum.

"İşte bozuk şeyin içinde şey etmesinler dedim ben bir onu şey edeyim. Tamam mı?"

 Gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı. Dudağı kıvrıldı. Ah o güzel dudakları... Öpseydim ya tekrar.

"Tamam sen onu şey et."

Koşarak koridora giderken hayat bana bir kez daha bir yeriyle güldü ve parkede kayan çorabım ile yeri boyladım. Hah tam da benlik gösteri!

Uraz az önce ki saçmalamalarım da kendini gülmemek için zor tutarken gördüğü uçup yere konan Asel ile gülmesini bastıramayıp bir kaç kahkahayı serbest bıraktı. Hala yerde karaya vurmuş balina gibi dururken elimle yüzümü kapattım. Bir kez daha batmıştım. Bu rezil kızı sever miydi?

Yanıma gelip belimden tutup kaldırdı. Ellerimi tutup yüzümden çekti. Kahkahası hafif bir gülümsemeye dönmüştü.

"Bu kadar heyecanlanmana gerek yoktu."

Gözlerimi kaçırdım. Hah ben mi heyecanlanmıştım? Ben? 

"Ben heyecanlanmadım."

Kaşlarımı çattım. İşaret parmağı ile kaşlarımı düzeltti.

"Tabi canım."

"Evet."

Diye çıkıştım. Adeta suçlu psikolojisi..

"Kaçmana gerek yok. Benim söylemek istediğim. Sadece..."

Durdu. Derin bir nefes verdi.

"Sadece... Asel ben seni seviyorum."



KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin