Bölüm 39 "Oynaşmak"

4.6K 336 23
                                    

Uraz'a baktığımda gülmemek için dudağını ısırıyordu. Bana yardımcı olacağı yerde daha çok bu durumdan eğleniyordu. Ama gün gelir ödeşirdik beyefendi! Stresten terleyen ellerimi dizlerime sürdüm. Yapamayacağım diye bağırarak ayağa kalkmak ve çığlık atarak kaçmak istiyordum. Resmen gün, korku filmine dönmüştü. Yemek konusundaki beceriksizliğimi test edip onaylamış olan Mediha Teyze tereddüt ile bana baktı. Dudağımı büzerek ona baktım. Yapacağı bir şeylerin olmadığını belli eder şekilde omuzlarını kaldırıp kalktı. Mutfağa gittiğinde bu durumdan Uraz kadar hatta daha fazla eğlenen Ceylin gülerek bana bakıyordu. Pis görümce. Derin bir nefes alıp etrafa baktım. Münevver Hanım Teyze ve iki yanına oturmuş bir ayağı çukurda olan kardeşleri beni süzüyordu. Şu an gidip emniyette suçlu eşgalimi net şekilde çıkarabilirlerdi. Gözlerimi kırpıştırıp karne ardından azar yiyen çocuklar gibi yere bakmaya başladım. Hava çok mu sıcak olmaya başlamıştı sanki. Yüzümü yelledim. 

  Mediha Teyze elinde büyük bir tabakla geldi ve bana uzattı. El mecbur alıp tabağı dizlerime koydum. Annemin evinde hizmetçiler yoktu ama o bana iş yaptırmazdı. Babamın evinde ise hizmetçiler vardı. Yani Uraz'ın evinden ayrıldıktan sonra hiç iş yapmamıştım. Bana meyve soyacak biri yoksa yemekten vazgeçen biriydim ben. 

 Erkekler kendi arasında sohbete devam ederken hanımlar pür dikkat bana bakıyordu. Uraz kendini erkek olarak görmüyor olacak ki o da beni eğlenen bakışlar eşliğinde pür dikkat izliyordu. Ben ki üniversite sınavında bu kadar stres olmayan insandım. Ah şu aşkım beni ne hallere dönüştürmüştü. Şu an hayatımda en azından salata yapmış olmayı diliyordum. Ceylin sessiz gülüşlerine son vermiş kıkırdamaya başlamıştı. Olmayan konsantrasyonumu bozunca ona baktım. Daha beter kaynanası olurdu inşallah!

"Onlar uzaylı değiller Asel. Hayatında ilk kez görüyor gibi bakma." dedi gülerek.

 Yutkundum. İşlenmemiş halde çok kez de görmüş halim yoktu aslında. 

"Aa ne nazlandın sen de." dedi Mavi Hanım yanımdan. 

Saçımı kaşıyıp bıçağı elime aldım. Resmen burada kan çıkacaktı çünkü ben birazdan elimi 123434 yerden kesecektim. Eğer kan kaybından ölürsem mezar taşıma yazın a dostlar. "Asel Akça aşkı yüzünden karşılaştığı nemrut kadın sayesinde öldü" İbret olsun tüm genç kızlarımıza. Tanışma adı altında olacak işkenceye gitmesinler. Diğer kan çıkma ihtimali de aileyi toplu kıyımdan geçirmek olabilirdi. Tepemin tası attı atıyordu.

 Derince nefes aldım ve sakince patatesi elime aldım. Bir kaç saniye patates ile bakışıp tanıştım ve soymaya başladım. Karşımda duran saat ile bakıştığımda bir patatesi tamı tamına on üç dakikada soyduğumu anladım. Gözlerim yavaşça Münevver Hanım'a kaydığında hala ters bakışları ile beni izlediğini gördüm. Soyulmadan önce büyükçe olan ancak şimdi avcumun ortasında minik kalan patatese baktım ve yavaşça onu tabağa bıraktım. Diğer patatesleri de soyup tabağa koyduktan sonra alnımda biriken terleri elimin tersiyle sildim. Allah'ım hayatında hiç bu kadar ter dökmemiş kıza niye bu işkenceyi müba görüyorsun. Şöyle büyük kaynanın başına şimşek filan düşürsen de değişse keşke. Elmayı elime aldığımda bunun daha zor olduğunu fark ettim. Zaten soyduğum patatesleri beğenmedikleri yüzlerinden belli oluyordu. Tabağı atıp ağlamak istiyordum. Derin derin nefesler alıp soymaya başladım. Şu an ince soyamadığıma üzülmek yerine elimi kesmediğim için seviniyordum. Elmayı soyup tabağa koydum. İçerisinin ısısı gittikçe artıyordu. Bana belki biri yardım eder diye etrafa baktım ama sadece izliyorlardı. Ah çok teşekkürler. Domatesi soymaya başladığımda beklenen şey gerçekleşti ve bıçak parmağıma geldi. 

"Ah!" 

Uraz hemen kalkarken Mediha Teyze tabağı elimden aldı. 

"Gel yıkayalım." dedi Uraz elimi tutup. 

"Bir şey soymayı beceremiyor bari tek başına elini yıkayabiliyor olsun."  dedi Münevver Hanım, artık teyze demek istemiyordum, burun kıvırarak. 

Burnumu çekip kalktım. Banyoya yürüdüm. Uraz'da babaannesine bakıp arkamdan geldi. Ben banyoya girdikten bir kaç dakika sonra o da girdi. Domates kesilen yeri daha çok yakarken hemen suya tuttum. 

"Çok mu acıdı canın? Kıyamam."

Omzumu öptü. Kıymıştı işte. Ne diye izin vermişti onlara?

"Yok canım hiç acır mı?"

Nefesini verdi. 

"Tamam babaannemin yaptığı çok mantıklı ve modern bir hareket değil kabul ediyorum."

"Hadi canım. İzlerken çok eğleniyordun."

Burun kemerini sıktı.

"Yok canım eğlenmek değildi o."

"Hadi ya. Neymiş?"

Dudağını yaladı. Dikkatini dağıtmasına izin verme Asel. 

"Sana güven vermek istiyordum?" dedi emin olamayarak. Elini ensesine atmıştı.

"Ah çok yardımcı oldun. Sana minnettarım."

Güldü ve belime sarılıp kendine yasladı.

"Aman da aman. Benim sakarım bana kızmış mı?"

 Burnumu sıktığında eline vurdum.

"Kızdım tabii ki. Senin için bu hallere düştüm ama Uraz Bey dalga geçsin."

Dudağı kıvrıldı. Ensemi öptü. Ayna da göz göze geldik.

"Dalga geçmiyorum."

Baygınca baktım."

"Tabii canım. Güven veriyordun değil mi?"

Gülüp kafasını salladı.

"Beni anlaman çok mutlu etti."

Yapmacık şekilde sırıttım.

"Canım benim IQlarımdan sorun yok zaten anlamayan sensin. Keşke kırk yılda bir sen de beni anlasan da ben de mutlu olsam."

Bayıkça baktı. Hala huysuz bir çocuk gibi hissediyordum işte. Beni kendine çevirdi.

"Demek anlamayan benim."

 Gıdıklamaya başladığında kahkaha attım. Boynuma nefesini vererek daha çok gıdıklarken elinden kurtulmaya çalışıyordum.

"U- Uraz."

Gülerek gıdıklamaya devam etti.

"E- Efendim." diyerek beni taklit etti. Elinden kurtulmaya çalışırken iyice lavabo ile arasında sıkışıp kalmıştım. Zar zor nefes alıyordum. 

 Kapı aniden açılıp içeriye çocuk daldı. Elini ağzına kapatıp bize baktı ve sonra bağırdı.

"Hiii Uraz ağabey yeni gelinle oynaşıyor!"


KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin