Bölüm 12 "Sütyen teli"

8.5K 527 61
                                    


Kız içeriye girdi ve beni o koca poposuyla ittirip kollarını güzel gözün boynuna doladı. O da dün bolca iltifata boğduğum kollarını kızın kalın beline koydu. Her hareketlerini gözüm istem dışı takip ediyordu. Gördüğüm tabloyla kalbimin acıdığını hissettim. Elimi kalbime götürdüm. Meğer sütyen teliymiş. Diğer iki çocuğu hatırladığımda geçmeleri için hafifçe yana çekildim. Evet en az benden beş yaş büyüktüler ama yine de çocuk diyordum. Şu an ki tek derdim onların çocuk sınıfına mı yoksa adam sınıfına mı girdiğine karar vermek çünkü (!) Kız, güzel gözü götürdü be götürdü!

"İçeriye geçelim. "

Uraz Bey sonunda sevdiceğinden ayrılıp misafirlerini hatırlamıştı. Salona geçtiğimizde tanışma merasimi bizi ayakta dikmişti. Tanışma faslarından nefret ediyordum. Ya da en azından karşımda duran ve Uraz'a yapışan şahsiyet ile tanışmayı içeren tanışmalar için geçerliydi bu. Uraz beni işaret etti.

"Arkadaşım Asel, bu Ecem. "

Ece'm bak bak nasıl da sahiplenmiş kızı. Ona gelince Ece'm bana gelince arkadaşım. Ece zarif olduğunu sandığı hareketle elini uzattı. Büyük eline baktım ve karşımdakini sinir eden gülümsemeyi takındım.

"Temasa gerek yok. Malum bir çok bulaşıcı hastalık var."

Elini çekti. Gülümsemeye çalışırken başarısız oldu. Hafifçe yüzü asıldı. Ardından kendini toparladı.

"Karşındakini koruman ne kadar da güzel. "

Sinirlerim birden tepeme çıktı. Tabi 1.65 boyum olunca sinirlerim çabuk tepeme ulaşıyor. Sinirle iki yanımda duran ellerim yumruk halini aldı ve onun meymenetsiz suratına kavuşmak için yalvarmaya başladılar. Uraz anında aramıza girip beni omzumdan iki çocuğa doğru çevirdi.

"Bunlarda Arda ve Hakan. "

Yer yer sarıya çalan kumral saçlı ve bal rengi gözlü olan elini kaldırdı. Hafifçe gülümsediğinde sağ yanağında ki gamze bağırarak kendini belli etti.

"Ben Arda."

Onun aksine siyah saç ve koyu renk gözleri olan başıyla selam verdi.

"Ben de Hakan oluyorum. "

Gülümsedim ve başım ile onayladım. Uraz koltuğun ucuna oturdu. Meymenetsiz surat da hemen onun dibine oturdu. Kalçaları resmen birbirlerini okşuyordu. L koltuğun diğer ucuna oturdum. Kollarımı bağlayıp arkama yaslandım. Arda da bir kaç metre mesafe ile yanıma, Hakan ise tekli koltuğa oturdu. Meymenetsiz surat kedi gibi Uraz'ın kolunun altına girdi. Bacak bacak üstüne attığım bacaklarımdan üstte olan sallanmaya başladı. Zar zor gözlerimi onlardan çektim. Kıskanıyor muydum? Tabi ki hayır.  Sadece meymenetsiz suratı sevmemiştim. Ne diye sırnaşıp duruyordu benim güzel gözüme? Benim derken yani... ben bulmuştum bu sıfatı!

"Pek sevmedin galiba. "

Önce Ardaya sonra işaret ettiği çiftimize(!) baktım. Meymenetsiz surat hemen Uraz'ın koluna sarmıştı kollarını. Aşk 40 derece hava dinlemiyordu işte.

"Aa hiç sevmez olur muyum? Bayıldım. "

Güldü oysa ben doğruyu söylemiştim. Tabi ki o moda katliamı olan ve Uraz'ın yanağında iz bırakan mor dudaklarını duvara vura vura parçalamak istemiyordum. Ve elbette o çıt çıtlı kahverengi saçlarını elime dolayıp bağırta bağırta yolmak için avcumun içi kaşınmıyordu. Ortam bir süre ölüm sessizliğine büründü. Arada meymenetsiz suratın Uraz'a hitaben konuşmaları haricinde tabi. Uraz konuşmaya başladı sonrasında herkes açılmış sohbet eder olmuştu. Halimden pek memnun olmasam da neredeyse bir ayın sonunda insan yüzü görüyordum. Bu da meymetsiz surata rağmen burada oturmamı sağlıyordu. Şey bir de ben yokken ne yaptıklarını merak ederdim. Belki...

"Bir keresinde Kuran kursuna gitmiştim. Hocaya Allah'ın nerede olduğunu sorduğumda hoca sessizce yukarıyı işaret etmişti. Üç gün avizeyi Allah sanmıştım. "

Esprisine kendi kendine gülmeye başladı. Suratım ifadesizleşti. Allah'ım çarp bir şunu da görsün avizeyi, lambayı.

"Haha. Desene insan yedisinde neyse yetmişinde de odur diye. Sen mal gelmişsin mal gideceksin. "

"Şakacı şey seni."

Zoraki bir şekilde gülümsedi.

"Ciddi olduğumu anlamayarak beni haklı çıkardın. Teşekkürler."

Uraz hafifçe meymenetsiz surattan uzaklaştı ve elini saçına attı. Gerilimi hissetmişti. Gergin miydik? Yoo... çok harikaydık. Evet aynen öyle.

"Film mi izlesek?"

"Süper olur."

Diye atıldı Arda bir bana bir meymenetsiz surata bakarak.

"Ben seçerim filmi. "

Çığırıp yerinden fırladı ve filmlerin olduğu kutuya koştu. Yarım saat sonra anca filmi seçebilmişti. Yerine -Uraz'ın dibine- oturdu ve Uraz filmi başlattı. Filmin yarısına kadar saçma sapan komedi başlığı altında iğrenç filme meymenetsiz surat hariç kimse gülmemişti. O artık Uraz'dı. Başkasının Uraz'ı. 

"O kadar komik film seçmek için uğraştım kimse gülmedi ama."

Dudağını büzdü. Bak bak yine kendince insan taklidi yapıyor; ağzını kırıp gözünü oyduğumun kendini tatlı sanan tornavida kılıklı kepçük ağızlı estetik burunlu silikon beyinli tırıvırısı.

"Olur mu hiç çok komik. "

Dedi Hakan bıkkınca televizyona bakarken.

"Gülmekten koltuktan düştüm. "

Dedim Hakan gibi bıkkınca televizyona bakarken. Daha fazla bu işkenceye dayanamayıp yerimden kalktım.

"Ben mısır patlatayım. "

Uraz da hemen kalktı yerinden.

"Aman mutfak da mısırla birlikte patlamasın. Yardım edeyim. "

"Çene kocaman ama beceriksizin tekisin demek ki. "

Sinirlenmiş ve ilk kez birisinin sözlerine gözlerim dolmuştu. Uraz'ın beni düşürdüğü durum gururumu kırmıştı. Dudağımı yaladım ardından dişlerimi yaladığım yere batırdım.

"Seni anlayamıyorum çünkü kaltakça bilmiyorum. Ha bu arada keşke doktorun becerikli olsaydı da o estetikli burnunu yamultmak yerine düzeltseydi. Gerçi mal bozuksa adam ne yapsın değil mi?"

Öfkem hüznümü gizlemeye çalışıyordu.  Tabi ki meymenetsiz surata değildi kırgınlığım. O her şeyi söyleyebilirdi beni üzen Uraz'dı. Beni insan içinde rezil etmişti. Hem de şu zıttırıpırvık tipin yanında.

"Geldiğimizden beri bir afra bir tafra. Nefretini sebebini anlayamadım gitti. "

"Benim senden nefret edecek zamanım yok ki sen şimdi neden kendini bu denli önemsedin?"

Tam ağzını açmış cevap verecekken Uraz elini kaldırıp susturdu. 

"Ama."

"Yeter Ecem. "

Önümdeki Uraz'ı itip salondan çıktım. Odaya girip kapıyı çarptım. Uraz'ın beni küçük düşürüşünü unutmayacaktım. Canımı yakmıştı ve şimdi ki acı sütyen telinden değildi.

Kısacık Not: Biliyorum kısa ve kötü bir bölümdü. Dün bölümün yarısından çoğunu yazdığım da bölüm bilgisayarın birden kapanmasıyla silindi ve bu hem üzdü hem de yazma şevki mi kırdı. Ortaya da anca bu bölüm çıkabildi.

KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin