Bölüm 23 Part 2 "Seviyorum"

7.8K 545 14
                                    



"Hadi yeter artık ver bardağı."

Omuzlarını havaya kaldırıp indirdi. Uzun, açık sarı saçları da dalgalandı aynı zamanda.Ve neredeyse bitmek üzere olan paketten bir çikolata daha alıp ağzına attı. İç çektim. On dakikadır olduğu gibi yine laf anlatamayacağımı bildiğim için kendi haline bıraktım.

 Dirseğimi sehpaya kafamı avcuma yasladım ve onu, sakarı izledim. Pembe dudaklarında sarhoşluğun verdiği şapşal bir gülüş vardı. Çoğu zaman olduğu gibi bir şapşala benziyordu. Gülmeden edemedim yüzüne bakarken. Gülmeyi severdim ama o hayatıma, evime girmeden önce bu kadar gülmezdim. Bazen durduk yere bile aklıma yaptıkları geliyor güldürüyordu. Neşe gibiydi. Yaşına rağmen çocuktu hala. Sakardı. Şapşal ve komikti. Bunları yaparken ise doğaldı. Böyle olmak için uğraşmıyordu çoğu insan gibi. O buydu işte. Vileda sopası ile konuşup, duvarla sohbet eder ve düşerdi. Benim gözlerimi sürekli överdi ama kendi gözleri sönük bir renkte olmasına rağmen sürekli parlardı. Farklı bir parlaklıktı bu. Hain diyemeyeceğin kadar masum durur, neşe diyemeyeceğin kadar kendi bile fark etmese de hüzün taşırdı içinde. Eksikti. Kabul etmese de, nefret ettiğini söylese de anne sevgisini arıyordu. Herkesin ilk görüşte seveceği biri değildi Asel. Onu tanımak ve anlamak gerekirdi. Kimseye kendini anlatmak için uğraşmazdı ama. Onu tanırken bir sakarlık daha yapıp bu sefer kalbime düşmüştü. Belki çok zaman geçmemişti onunla tanışalı ama aşk ve sevgi için yıllara gerek yoktu ki. Hayat dediğin neydi ki zaten? Bir insanı yıllarca, asırlarca tanımaya hakkın ve zamanın var mıydı?

Ona olan hislerimi ne zaman fark ettiğimi düşünsem bile bulamıyordum. Arabamın arkasından bir anda çıkıp dikiz aynasında göz göze geldiğimiz ve sırıttığı an mıydı? Yoksa sakarlık yapıp yere yapıştığında mı? Ya da vileda sopasıyla dertleşirken miydi? Bilmiyordum. Onu düşününce parça parça gelmiyordu hiç bir şey aklıma. Her şeyiyle bir bütün olarak yerleşiyordu kafama. Yakınımdaydı. Her an yanımdaydı. Ama bir o kadar uzak hissediyordum. Ya da hissetmek zorundaydım. Bana gelmiş, tanımamasına rağmen güvenmiş bir insanı sevemezdim ki. Bu hangi erkekliğe yakışırdı? Yanlış anlaşılmaya müsait bir durumdu hatta yanlıştı. Onun durumunu kullanmış gibi olmaz mıydı bu?

Gidecekti. En fazla iki haftası kalmıştı. Gidecek bir yeri olmadığını da biliyordum aslında. Gidecek bir yeri olsaydı tanımadığı birine gelmezdi ki. Başta anlaşmıştık. Ama o zaman bugün o sarhoş sarhoş gülümserken iç çekerek ve hayranlıkla onu izleyeceğimi bilemezdim ki. Gidecek miydi bilmiyordum. Hiç bu konuyu açmamıştık. Ne düşünüyordu bunu da bilmiyordum. İlk kez birisinin içini, aklını bilmeyi bu kadar istiyordum. Gideceğim demesinden korkuyordum. Gitmesini istemiyordum. Bize ait olan sonsuzluğa kadar kalabilirdi yanımda. Başta gerçekten beni korkutan babası bile umrumda değildi. Varsın tehlike de olayım ama o yanımda kalsındı. Bunu bile kabullenmiştim artık. Hiç evden çıkmayabilirdik. Ben çıkar çalışır ona da bakardım. Dışarda bir şeyler yapmak bile istemezdim. Sıkılmazdım evin içine hapis oldum diye. 

O gidince oluşacak boşluğu şimdiden tahmin edebiliyordum. O gidince, evim, aklım, kalbim boş kalacaktı. O bu kapıdan çıkınca hiçbir bağımız kalmayacaktı. Belki iyi bir ev arkadaşı olacaktım onun için sadece. Aramaya bile değer bulmayacaktı. Belki yüzünü bile göstermeyecekti. Bitecektim onun için aynı olması gerektiği gibi. Gitme demeye de hakkım yoktu. Gitmek isterse tutamazdım. Ne bunun için elimde bir bahanem ne de gücüm vardı.

Lisedeyken okuldan sıkılıp, okulumu değiştirmiştim. Üniversite çağına geldiğimde babamın baskılarından sıkılıp şehir değiştirmiştim. İşimden sıkılıp bırakmıştım. Sevgilim ile sürekli aynı kıskançlık muhabbetlerinden sıkılıp ayrılmıştım. Şimdiye kadar hayatımda sıkılmadan tutunabileceğim bir şey olmamıştı. Ama Asel... Asel farklıydı işte. Ondan sıkılmazdım. Her gün bugün ne yapacak acaba diye gözlerimi açarken ondan sıkılmam imkansızdan da öteydi. Hatta o yokken sıkılacaktım. Adım kadar emindim bundan.

İlk kez sarhoş olduğum akşam Arda ve Hakan ile içerken itiraf etmiştim ortaya birden bire. Sarhoş olunca gerçekten yapmak istediğini yapardı ya insan hani. İşte bende yanlış bulup içimde tuttuğum şeyi dökülüvermiştim birden. "Ulan Asel'i seviyorum." Diye bağırmıştım. Kesik kesik aklımda olan gecede ki en net şey buydu belki de. Arda ve Hakan'ın şaşkınca bana bakan gözleri de ardından geliyordu hatıralarda. Dökmüştüm içimi o zaman. Sonra da zaten bir daha toplayamamış çareyi düşünemeyecek kıvama gelene kadar içmekte bulmuştum. Sarhoş olmuştum. Çocukların sonra söylediğine göre beni eve bırakmışlardı. O gece Asel'i karanlıkta bile net seçen gözlerimin gördüklerini de hatırlıyordum. Karanlığa rağmen gözüm değil gönlüm görmüştü aslında. Onu uzun uzun izlemesem bile ezberlemiştim. Saçını hep ortadan ayırırdı mesela. Kirpikleri uzun ama gür değildi. Makyajın saklamadığı yüzü, gözlerimi kapattığımda bile canlanıyordu kafamda. Yüzü hafif topluydu. Dudakları ise dişlemekten hep pembeleşirdi. Gözünün kenarında su çiçeği izi vardı. Kaşları doğaldı mesela. Kuaför eli değmediği belliydi. Saçları sarıydı ama açıcı kullanarak açtığı belliydi. Saçlarının ucunda kırıklar olmasına rağmen kesmeye kıyamayanlardı muhtemelen. Bunları Ceylin sayesinde öğrenmiştim daha önceleri. Elmacık kemiğinde çok ufak ben vardı. Saçları genelde kapatırdı ama. Burnu küçük ve biraz kalkıktı. Kafamı iki yana salladım. Hayalleri bir kenara bırakıp belki de çok nadir elime geçen onu canlı canlı izleme şansıma odaklandım.

Kafasını bana doğru çevirip gülümsedi kocaman. Elimde olmadan bende gülümsedim.

"Gözlerin, gözlerin çok farklı parlıyor."

Diye mırıldandı. Kafamı eğerek gülümsedim. Sarhoştu. Ağzından çıkan harfler bile karışıyordu.

"Odağı sensin çünkü."

Hıçkırdı ve kıkırdadı.

"Ay hıçkırdım."

Seslice güldüm.

"Çok tatlısın ve çok güzel."

"Biliyorum güzel olduğumu."

Bir hıçkırık daha lafını böldü. Kaşlarını çatıp hıçkırdı sonra biraz bekleyip dudaklarını yalayıp devam etti.

"Sarhoş olduğun zaman da söylemiştin."

"Ah doğru insan sarhoş olunca bir çok şeyi içinde tutamıyor değil mi?"

Onaylarca kafasını salladı ve dudaklarını hafifçe büzdü. Bir süre halıya baktı. Bende ona baktım. Çok tatlıydı. Hiç elime geçmeyen ve belki de bundan sonrada geçemeyecek olan yanaklarını sıkıp, istediğim kadar öpmeyi o kadar çok istedim ki. Kafasını kaldırdı. Yine gözleri parlıyordu ama bu sefer kısık bakıyordu.

"Sanırım seni sevdiğimi de içimde tutmam gerekiyor. Gerekiyor mu güzel göz?"


KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin