Bir ay önce tanıdığım ve bir ay sonra bir daha görmeyeceğim adamın dediği neden bu kadar umrumdaydı? Ya da neden bu kadar yaralıyordu? Belki de sadece gururumdandı. O kızın karşısında beni küçük düşürdüğü için gururum kırılmıştı. Kendimi inandırmaya çalışmama güldüm. Duygularından kaçan bir insan değildim. İnsanın sadece kendini kandıramadığına inananlardandım. Ve bu gurur değildi. Şimdiye kadar birçok kişi beceriksiz olduğumu söylemişti. Yapabildiğim kısıtlı şeyin yanında yapamadığım çok şey vardı. Sınıfın ortasında, arkadaş grubunda, dışarıda beceriksizsin denmişti ve ben sadece gülmüştüm. Kırıldığımı saklamak için de değil gerçekten umursamadığım içindi. Babam bile karşıma geçip sert sözlerle beceremediğim şeyleri yüzüme vurmuştu. O söylerken ben onun çıkan sakallarına kafayı yormuş, en sonunda da onaylayıp odama çıkmıştım. Onun dediği şeyler bile üzmemişti. Şimdiyse Uraz'ın bir cümlesi yaralamıştı. Tek tattığım duygu bununla da sınırlı değildi. Kıskanmıştım. İlk kez birisini bu kadar derinden kıskanmış, sevgilisi olduğunu öğrendiğim de ufakta olsa hayal kırıklığına uğramıştım. Kızı sevmediğimin arkasına saklanmam yanlıştı. Çok iyi bir kız diyemezdim. Ama kötü de diyemezdim. Laf dalaşlarını ben başlatmıştım. Gerçi o da beni itip Uraz'a sarılmıştı. Sevgilim demişti. Sevgilisiydi ve ben ne kadar kabul etmek istemesem de yaptığı şey normaldi. Normal olmayan bendim işte. Arkadaşıydım ben onun belki o kadar bile yakın değildim. Ama o? O da benim için en fazla ev arkadaşı olmalıydı. Gözlerimi sıkıca yumdum. Akşam üstü odaya girer girmez uyumuş, hava aydınlanırken uyanmıştım. Aşağı yukarı iki saattir uyanıktım. On, on beş dakika önce de Uraz uyanmış, evde sesler başlamıştı. Kapıya tıklatıldığını duydum."Sakar kahvaltı hazır. "
Sesimi çıkarmadım ve gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Hâlâ sakar diyordu ama benim içimden güzel göz demek gelmiyordu. Dünden beri o Uraz'dı. Güzel göz özel bir şeydi benim için ama Uraz bana özel değildi. Hoş şurada sonradan hayatına giren bendim. Onlar, kendi hikayelerinde hep vardı. Benim yolum sonradan denk düşmüştü.
Bir kez daha kapıyı tıklattı sonra adım seslerinden uzaklaştığını anladım. Onunla karşı karşıya gelmek istemiyordum. Kırgındım, kızgındım dahası adlandıramadığım duygular da vardı. İşin ucunda aç kalmak da olsa odadan çıkmamak benim için daha iyiydi. Elbet evden çıkacaktı. O zaman açlığımı giderebilirdim.
Seslenişinden çok geçmemişti ki kapı açıldı.
"Hadi uykucu kalk. "
"Aç değilim. "
Diye mırıldandım. Gözlerim kapalıyken.
"Sen her zaman açsındır."
"Şimdi değilim. "
"Asel. "
Sesimi çıkarmadım.
"Küs müyüz?"
"Evet."
Gözlerimi açtığım da şaşırdığını gördüm. Genel olarak 'Yoo.' Ya da 'Hayır.' cevabı verilirdi. Ama ben saklamazdım. Çünkü bu cevaplardan sonra insanlar irdelemez , onaylayıp geri çekilirdi. Ben üzüldüyse vicdan azabı çeksin. Boşuna mı üzüldüm dünden beri, hiç canım.
"Bak ne yaptım bilmiyorum. Eğer mutfak patlatma olayıysa ben alınacağını düşünmedim."
Yatakta oturur hale geçtim.
"Niye alınamazmışım? "
Tek omzunu silkti.
"Çünkü sen umursamıyorsun. Daha önce anneme de söylemiştim bunları. "
"O farklı o farklı. Ama tabi ki sevgilinin yanında beni yerin dibine sokmak önemli değil senin için."
"Sevgilim mi?"
"Saçma sapan itirazlarda bulunmayacaksın değil mi? Sevgilim dedi işte. Kulaklarım 70 yaşındaki nineler gibi yanlış anlamıyor. "
"Sevgilim değil sadece o böyle düşünüyor."
"Ece'm demeler, sahiplenmeler filan hıhı kesin öyledir. "
Bir anda içten içe sinirlenivermiştim. Bir de itiraz ediyor. En azından sevgilinin arkasında dur be! Kaç yaşına gelmişsin.
"Adı Ecem. Orjinali bu yani doğuştan sahiplik eki var. "
"Haa."
Tepkime güldü.
"Ben senin sakarlıklarını, beceriksizliklerini seviyorum. Onlar olmasa neye güleceğim ama değil mi?"
"Yaa."
Yanımda ki yastığı ona fırlattım. Gülüp yakaladı. Diğerini de attım o da göğsüne çarpıp düştü. İkisini eline alıp şeytani gülümsemeyle baktı. Başıma geleceği anlayıp kollarımı başıma siper aldım. İlk attığı kafama çarptı. Kafamı acıtmıştı. Dudağımı büzdüm ve o yastığı alıp ayağa fırladım. Ona vurmaya başladım. Oda gülüp eliyle kendini korumaya çalıştı. Boyumdan dolayı en fazla göğsüne vurabiliyordum. Oda elindeki yastık ile hafifçe karşılık vermeye başladı. Benim hırsla vurmalarım yanında onunkiler çok hafif kalıyordu. Bir süre daha ben hırsla vurmaya devam ederken elimde ki yastık patladı ve elyaflar etrafa saçıldı. Uraz eliyle durdurdu ve yerde duran elyaf pamuklara baktı. Gülümsedi ve burnumu sıktı.
"Masal bitti. Temizlik zamanı sakar. "
Omuzlarımı düşündüm.
"Diziler de böyle olmuyordu ama. "
"Ne biz oyuncuyuz ne de dizideyiz. Hadi topla, mutfağa gel."
Kendi yastığını yatağa bırakıp odadan çıktı. Yerdekilere baktım ve dudağımı sarkıttım. Kilerden torba alıp toplamaya başladım. Burnuma kaçan elyaflar hapşırmama sebep oluyordu. Art arda hapşırarak işimi bitirdim ve elimde tuttuğum torbayı tekmeleyerek mutfağa gittim. Torbayı çöpe attım. Hala hapşırıyordum. O kara benzeyen şeylerde nefret ediyordum. Hapşıra hapşıra masaya oturdum. Uraz da son tabağı getirip oturdu. Yemeye başladık. Yemek yemeyi seven iki insan olarak konuşmaktansa ağzımızı doldurmayı tercih ettik. Yemekten sonra kendimi koltuğa attım ve masa toplaması her zaman ki gibi Uraz'a kaldı. Ayaklarımı uzatıp kafamı koltuğun sırt kısmına dayadım. Yine canım sıkılıyordu. Bu sakin hayat benlik değildi. Koltuğun çökmesi ile Uraz'ın oturduğunu anladım.
"Hazırlan pazara gidiyoruz. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIK GELİN (Devam ediyor)
Humor"Arabamda ne yapıyorsun? " "Düğünümden kaçıyorum ve sen yakışıklı beni kaçıran beyaz Bmwli prens oluyorsun." İşte bu hikaye böyle başladı. ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ Kovayı yere koyduktan sonra bir kovaya birde temizlik malzemesine bakmaya baş...