Bölüm 37 "Benim sakarım"

6.1K 374 24
                                    


 Hayatın hiç bir zaman masallardaki gibi gitmeyeceğini babamın çizdiği güvenli sınırların dışına çıktığımda ve birilerinin hayatımda dolmayacak eksiklerin olduğunu, annesizliğimi, yüzüme vurduğunda öğrenmiştim. Ve aynı şekilde hayatın hiç bir zaman kötü gitmeyeceğini Elis ile tanıştığımda ve hayat ile anca gülerek mücadele edebileceğimi öğrendiğimde öğrenmiştim. Geriye baktığımda aynı zamanda hayatın içinde mucizelerin gerçekten saklı olduğunu anlıyordum. Çünkü ben günlerce ölüm günü ilan ettiğim günde aslında gerçekten gülüşlerimi paylaştığım kişiyi tanımıştım. Ve asıl ölüm günüm güzel gözü bıraktığım gün olmuştu. Hayat beni yine yanıltmış kayıp günüme yeni bir kazanç eklemişti. Ve o kazanç aslında benim çocukluğumdaki kötü günlerimin sebebiydi. Nefretim ve kızgınlığım bir balon gibi söndüğünde annemin -artık bunu daha rahat dile getirebiliyordum- gelişinin benim mucizem olduğunu kabullenmiştim. Hayat mutluluğun ve hüznün dostuydu. Kapıyı ne zaman hangisinin çalacağını bilemezdin. Mutluluk ve hüzün hayata çat kapı gelecek kadar yakındı her an.

Güzel gözün artık o evde kalmadığını öğrendiğimde üst üste geçecek kötü zamanların başlayacağını anlamıştım. Ve üstünden geçen koskoca iki yılda bu tezimi doğrulamıştı. Bunlar benim deneyimlediğim şeylerdi, yanılmazdım. İki yıl boyunca hiç bir erkeği arkadaştan öte belki de arkadaş olarak bile görmemiştim. Güzel gözün gözlerini kimsede bulamayacağımı biliyordum. Aramamıştım da. Duygularımı özgürce dile getirdiğimde artık geçti belki ama en azından duygular dilimin esiri olmaktan çıkmıştı. Onu seviyordum. Fark etmiyorken bile seviyordum. O çok sevilesiydi. Mükemmel değildi. Ancak biliyordum ki ben de mükemmel değildim. Çok nadir egom benden koşarak uzaklaştığında eksiklerimi dile getirebiliyordum. Mesele sadece güzel görmekteydi. Ben onun gözlerini güzel görmüştüm. Yoksa kimse de mavi veya yeşil renk göz yok muydu sanki? En önemlisi onun kalbi de, benim kalbimin onu güzel bulduğu gibi beni güzel bulmuştu. Bundan sonrası biz güzel görmek istedikçe güzel olacaktı. Onun eşsiz sözleri içimde bir şeyleri takla artırmaya başladığında güzelliğin yalnızca insanların içinde açığa çıkmak için beklediğini anladım. Resmen sırıtıyordum. Dönüp Arda'ya dil çıkardım.

"Uf çok çirkinsiniz gidin aşkınızı ötede yaşayın ya da daha iyi bir fikir ölün siz bence direk."

Hakan, Arda'nın ensesine vurdu.

"Saplığını bu kadar belli etme. Kıskanç."

"Hıh kıskanıyormuşum."

Burnunu havaya dikip kafasını çevirdi. Yanındaki Elis'den medet umarak ona baktı. 

"Başlama yine yavşamaya. Biz farklı IQların insanlarıyız."

"O ne demek be."

Hakan, dostane görünüşlü olsa da çıkan ses ile sert vurduğunu belli ederek Arda'nın omzuna vurdu elini.

"Yani kardeşim demek istiyor ki sen gerizekalısın bense zeki."

Arda kendini Küçük Emrah moduna aldı.

"Öyle demek istememişsindir bence. İstemedim desene."

Elis'in kolunu dürttü. Yanlış yoldaydı. Elis kişisel alanı koruma taraftarıydı hep. Ve ona dokunmak çok tehlikeliydi. Tam da tahmin ettiğim gibi oldu ve Elis sert bir tokadı Arda'nın koluna vurdu.

"Gerizekalısın Arda."

Arda dudağını büzerken son umut Uraz'a baktı.

"Eee sana yıllardır herkes gerizekalı olduğunu söylüyor Arda daha yeni mi anlıyorsun?"

KAÇIK GELİN (Devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin