Jimin kendini dün gece kaldığı odaya kapatmış ağlıyordu. Yoongi onun sakinleşmesini bekliyordu. Onun ağlayışlarını duyabiliyordu. Jimin'in şu an sağlıklı düşünemiyor olması normaldi.Acaba Woosung da böyle tek başına ağlamış mıydı hep? O da bu kadar ölmek mi istemişti? O yüzden mi canına kıymıştı? Bu sorular kafasına dolunca elinde duran kaşığı bırakmıştı. Alnını ovalayıp derince iç çekmişti.
Jimin'i kurtardığı için iyi hissediyordu ama onun burada olması Yoongi'ye sürekli Woosung'u hatırlatıyordu. Jimin'in ağlayan sesi kulaklarına doldukça daha da kötüleşiyordu Yoongi. "Efendim! İyi misiniz?"
"Yeonjun, bana ilaçlarımı getir."
*
Jimin içi çıkana kadar ağlamıştı. Saatlerdir orada kapalıydı. Gücü, nefesi, gözündeki yaşlar... Hepsi tükenmişti. Kendini zorla kaldırmıştı yerinden. Duvardaki saate bakınca saatin oldukça geç olduğunu fark etmişti. Etrafı dinlemişti ama ses yoktu. Belki de uyumuşlardı.
Sessizce kapısını açıp etrafa bakınmıştı, kimse yoktu. Merdivenlerden çok yavaş bir şekilde inmişti, yine kimse yoktu. Fırsat bu fırsat diyerek kapıya koşmuştu hemen. Tam açacakken birileri yine onu tutmuştu. "Efendim nereye gidiyorsunuz?"
"Bırakın beni!" Gitmek istiyordu. Kolunu onun elleri arasından kurtarsa da yine kaçamamıştı. "Bırakın beni ne olur!? Sadece ölmek istiyorum." Jimin kendini yere, dizlerinin üzerine bırakmıştı. Elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başlamıştı.
"Neler oluyor burada?" Yoongi gelmişti. Jimin ellerini yüzünden çekip ona bakmıştı. Gözlerinden hala yaşlar akıyordu. Yerinden hızla kalkmış ve yine Yoongi'nin yakasına yapışmıştı. Ama bu kez güçlü değildi, tüm bedeni titriyordu.
"Bırak beni! Ölmek istiyorum görmüyor müsün? Yalvarırım bırak beni!" Jimin alnını onun göğüsüne dayamıştı. Dayanamıyordu artık. Bu adam onu neden anlamıyordu? Neden gitmesine izin vermiyordu?
"Jimin." Yoongi ona sıkıca sarılıp saçlarını okşamaya başlamıştı. "Ne yaşadın bilmiyorum. Neler düşünüp hissediyorsun bilmiyorum. Ama öldürmek istediğin şey kendin değilsin. Sen içindeki o hisleri öldürmek istiyorsun. Yaşadığın kötü şeyleri unutmak istiyorsun." Saçlarını okşamaya devam ederken Jimin sakinleşiyor gibiydi.
"Jimin, bundan üç yıl önce...Senin intihara kalkıştığın o yerde ben her şeyimi kaybettim." Yoongi yutkunmuştu. Hayır şu an ağlayamazdı. Bir başkası varken olamazdı.
"Senin gitmene izin veremem. Sana baktıkça onu görüyorum. O da senin gibi acı çekmiş miydi merak ediyorum. Onu kurtaramadım Jimin. Ama seni kurtaracağım. Geçmişini unutturamam ya da hislerini anında yok edemem. Ama sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Her ne olursa olsun seni koruyacağım."
Geri çekilmiş ve Jimin'in omuzlarından tutmuştu. Jimin dolu gözlerle ona bakıyordu. Yoongi tek eliyle onun akan gözyaşını silmişti. Jimin biraz da olsa sakinleşmiş görünüyordu. Jimin'in saçlarını tekrar okşamıştı nazikçe. "Artık uyumalısın. Yarın yeni hayatının ilk günü olacak." Yoongi ona gülümsemişti.
"Biliyor musunuz, gülünce kediye benziyorsunuz."
*
Jimin nihayet uyumuştu. Yoongi iki saattir onun başında bekliyordu. Uyuyan çocuğa bakıyordu uzun uzun. Henüz çok küçüktü, çok narindi. Güzel bir yüzü ve minicik bir bedeni vardı. Yoongi onu sevimli bulmuştu.
Gözlerini ovalayıp saate bakmıştı, çok geç olmuştu. Sabah şirkete gitmesi gerekiyordu ama düzgün uyuyamamıştı. "Efendim." Kapıdan başını uzatmış Yeonjun'a doğru dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
d-day | yoonmin ✔️
Fanfic𝘋-𝘥𝘢𝘺 𝘣𝘺 𝘈𝘨𝘶𝘴𝘵 𝘋 𝘧𝘶𝘵𝘶𝘳𝘦 𝘪𝘴 𝘨𝘰𝘯𝘯𝘢 𝘣𝘦 𝘰𝘬𝘢𝘺 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘺𝘰𝘶 ####### Hem şirket sahibi hem de ünlü bir idol olan Min Yoongi, üç yıl önce en yakınının intihar ettiği yerde intihar etmeye kalkışan Park Jimin'i son anda durd...