53

350 42 58
                                    


"Hyung! Lütfen şirkete gidelim. Yoongi ile konuşmam gerek. Ne olur!?" Jimin bir saattir Seokjin'e yalvarıyordu. Seokjin en sonunda kabul etmeye karar vermişti. "Tamam tamam! Hadi gidelim."

Kai onları şirkete götürmüştü. Jimin arabadan inmiş ve koşarak Yoongi'nin ofisine doğru ilerlemişti. Kapıyı çalmadan içeri girmişti. İçeride Yoongi ve birkaç personel evrak işleri ile  ilgileniyordu. Onun geldiğini gören personeller gülümsemişti.

Fakat Yoongi ona o kadar ifadesiz ve boş gözlerle bakıyordu ki Jimin gerçekten çok gerilmişti. "Dışarıda bekle. İşim bitince çağıracağım." Yoongi bakışlarını ondan kaçırarak söylemişti bunu ve sesi o kadar soguk çıkmıştı ki Jimin'in içi titremişti. Başını sallamış ve kapıyı kapatıp çıkmıştı.

"Jiminie! Neden koştun öyle!?" Seokjin sonunda ona yetişmişti. Yanında Kai de vardı. Fakat Jimin onu duymuyordu. "Hyung, galiba artık beni sevmiyor."

"Ne diyorsun Jiminie!? Yoongi seni sevmez olur mu hiç?" Jimin'in dolan gözlerini silmişti. "Bana o kadar boş gözlerle baktı ki içim bir kötü oldu hyung. Ya gerçekten bittiyse her şey? Ya sahiden de onu aldattığımı sanıyorsa? Ama ben öyle bir şey yapmadım ki!" Seokjin ne diyeceğini bilemiyordu. Sadece sıkıca minik bedene sarılabilmişti.

"Yoongi seni dinleyecektir Jiminie. Yanında personel var diye öyle yapmıştır. Konuşunca her şey düzelecek eminim." Jimin de öyle olmasını umarak gözyaşlarını silmişti.

Birkaç dakikanın ardından odadaki personeller çıkmıştı ve Jimin'i selamlamışlardı. "Buyurun efendim. Girebilirsiniz." Jimin başını sallamış ve hızla içeri girmişti. Yoongi bu kez de bilgisayarına bir şeyler yazmakla meşguldü. "Evet?"

"Yoongi ben-" Fakat Yoongi onun sözünü kesmişti. "İş saatleri içinde Bay Min diye hitap etmelisin. Burası resmi bir kurum ve ben de buranın patronuyum." Jimin duyduğu şeylere inanamıyordu. "Lütfen yapma Yoongi. Beni bir dinle!"

"Jimin, kurallara uyumanı tekrar istemek zorundayım. Ayrıca programını yapman gerekiyor. Sana gönderildi. 'Filter' performansı için çalışmalısın." Yoongi ona bakmıyordu. Eğer bakarsa ağlardı çünkü. "Yoongi hayır! Lütfen yapma bunu bize! Beni dinlemelisin." Yoongi ayağa kalkıp onun yanına gelmişti. "Sen bize bunu yaparken ben neden yapamıyorum? Beni öldürdün Jimin. Ben göreceğimi gördüm. Dinleyeceğim bir şey yok."

Yoongi bunu dedikten sonra onu odada bırakarak çıkmıştı. Nefesi daralıyordu. Şirketin en üst katı terastı ama havalar soğuk diye pek kimse gelmiyordu. Bu yüzden hızla oraya gitmişti. Kapıyı açtığında yüzüne çarpan soğuk hava içini titretmişti.

Terasın kenarına kadar gelmişti. Sırtını oraya yaslayarak yere oturmuştu. Gücü yoktu. Eli ayağı titriyordu. Jimin'e öyle şeyler demeyi hiç istemezdi ama işte olan durum bunu gerektiriyordu.

"Özür dilerim sevgilim." Ondan neden özür diliyordu bilmiyordu ama ona her ne olursa olsun kıyamıyordu. Ancak belki de kıymalıydı çünkü şu an bambaşka bir haldelerdi. Başını dizlerine yaslamış ve ağlamaya başlamıştı.

Jimin hâlâ odada duruyor ve boş gözlerle yere bakıyordu. Yoongi gerçekten gitmişti. Seokjin ne diyeceğini ne yapacağını bilemiyordu. "Artık beni sevmiyor." Seokjin onun omuzlarından tutup kendine çevirmişti. "Hayır Jiminie! Bu doğru değil! Yoongi şu an çok kötü hissediyor olmalı. Seni çok seviyor, biliyorum."

"Hayır hyung." Sesi çok sakin çıkmıştı. Ama bu vücudun olaya verdiği tepkiydi. Tüm yaşamsal fonksiyonlar minimuma inmiş gibiydi. "O gitti. Her şey bitti. Ben onun için şirketindeki idollerden biriyim sadece." Seokjin onun yanaklarını okşamıştı. "Hayır Jiminie. Böyle olmadığını biliyorsun."

d-day | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin