36

439 54 74
                                    


Yoongi ayağa kalkmış ve herkes gibi ağzı açık kalmış bir şekilde sahneye bakmaya devam ediyordu. Kanlı ve canlı bir şekilde oradaydı işte. Bu imkansızdı. Onu kendi elleriyle defnetmişti. Yoongi dönüp Yeonjun'a baktığında onun da şok içerisinde olduğunu görmüştü.

Kimse inanamasa da Kim Woosung şu an kanlı canlı şekilde karşılarında, sahnede, duruyordu. "Biliyorum, kafanızda çok soru işareti olmuş olmalı! Fakat ölmedim ve buradayım. İşte geri döndüm!"

Yoongi baygınlık geçirecek gibi hissediyordu. Elleri titremeye başlamıştı. Yıllarca onun yüzünden acı çekmişti. Kullanmadığı ilaç, gitmediği doktor kalmamıştı. Ne uyuyabilmişti ne de mutlu olabilmişti. Onu yalnız bırakıp travmalara yol açan o adam şimdi karşısında gülümseyerek ona bakıyordu.

"Özellikle de ardımda bıraktığım güzel sevgilim için geri döndüm!" Hayır bunu yapmamalıydı. Cümleyi devam ettirmemeliydi. Yoongi'nin eli ayağı daha çok titremeye başlamıştı. Jimin her şeyi bu şekilde öğrenmemeliydi. Jimin'e dönüp bakmıştı. Jimin ona endişeyle bakıyordu. "Jim-"

"Min Yoongi!" Woosung yapmıştı yapacağını ve herkese söylemişti. Yoongi, Jimin'in değişen yüz ifadesine şahit olmuştu. Jimin de ayağa kalmıştı ve ona hayal kırıklığına uğramış gözlerle bakmaya başlamıştı. Bu sırada salonda da fısıldaşmalar oluyordu. Jimin de olabilecek en kısık sesle ona doğru konuşmuştu. "Yanlış duyduğumu söyle bana." Yoongi ne yapacağını bilemiyordu. Yalan söylemek istemiyordu. Söylemeyecekti de ama şu an tüm dünyası başına yıkılıyordu.

"Yoongi! Seni çok özledim sevgilim!" Woosung durmuyordu. Yoongi dönüp ona bakmıştı. Bu kez sinirliydi ama şoku atlatamadığı için bir şey yapamıyordu. Jimin'e tekrar döndüğünde onun gözünden bir damla yaş aktığını görmüştü. "Sanırım yanlış duymamışım." Jimin bunu söyledikten sonra oradan ayrılmıştı. Yeonjun ve Seokjin hemen onun peşinden gitmişlerdi. Yoongi öylece orada kalmıştı. Bu sırada fısıltılar çoğalıyordu.

Tekrar Woosung'a dönmüştü. Woosung elinde o lanet olası ödülle onun yanına doğru geliyordu. "Yoongi." Woosung ona sarılmıştı ama Yoongi hiçbir şey yapmıyordu. Gözleri doluydu ama bu Jimin'i düşündüğü içindi. "Neden sarılmıyorsun? Yoksa beni özlemedin mi?" Ona daha sıkı sarılmaya çalışan Woosung'u tek hamleyle ittirmişti. İçindeki hislerin tarifi yoktu. Sinir, üzüntü, korku her şey iç içe girmişti. Titreyen ellerine bakmıştı. Nefesi daralıyordu. Şu an burada olmamalıydı. Ama gidecek gücü de yoktu.

"Sen... Sen nasıl..." Cümle kuracak ya da konuşacak gücü bile yoktu. İmkansızdı ama karşısındaydı. Belki de bir rüyaydı. Evet bir rüya olmalıydı, hatta korkunç bir kabus. Namjoon ve Hoseok'a dönmüştü. "Bu gerçek değil, değil mi!?" Avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Hoseok ve Namjoon birbirlerine bakmışlardı. Yoongi için çok endişelilerdi.

"Lanet olası, iğrenç bir kabusun içindeyim şu an değil mi!? Tanrı aşkına biri bir şey desin!" Tüm sesi salonda yankılanmıştı. O da biliyordu şu anın gerçek olduğunu ve şunu da biliyordu ki Jimin gitmişti. Bunun farkına varınca kendine gelmişti. Şu an burada olmamalıydı.

Woosung'a ya da diğerlerinin bakışlarına aldırış etmeden salonu terk etmişti. Namjoon ve Hoseok da peşinden gelmişti. Woosung onlar çıktıktan sonra gülmüştü. Evet amacı buydu ve ulaşmıştı. Jimin'i Yoongi'den uzak tutmak için yapabileceği en iyi şeyi yapmıştı. Yoongi onundu, onun kalacaktı. En azından o öyle sanıyordu.

"Daha sonra hepinizle görüşmek üzere!" Bunu dedikten sonra çıkışa yönelmişti. Kameramanlar bile şoktan onu doğru düzgün çekememişlerdi. Fakat canlı yayın her şeyi her yere taşımıştı ki bu Woosung için yeterliydi.

d-day | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin