"Sen, sen ciddi misin? Namjoon bunları bana nasıl anlatmazsın!? Kaç yıl seni suçladım? Sana bir sürü kötü şey söyledim! Tanrım! İnanamıyorum!"Seokjin tüm hikayeyi öğrendiğinde büyük bir şok geçirmişti. Yıllarca onu terk edip gittiğini sandığı adam meğer bunu onu korumak için yapmıştı. Kendini çok suçlu hissediyordu. "Özür dilerim, gerçekten özür dilerim." Hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.
"Ah Seokjinnie ağlama lütfen! Ağlaman daha çok canımı yakıyor." Sıkıca Seokjin'e sarılmıştı. "Hem artık hepsi geçti değil mi?" Namjoon hiçbir şeyin geçmediğini biliyordu ama şimdilik bunu Seokjin'e söylemeye gerek yoktu. "Ama, ama-"
"Bebeğim ağlama artık. Ben yanındayım, seni seviyorum. Ayrıca senin saçının tek teline dahi zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Bunu çok iyi biliyorsun. Korkma ve endişelenme. Bundan sonra seni asla yalnız bırakmayacağım, işin ucunda ölümüm olsa bile."
*
Jimin ve Yoongi ise günün geri kalanını evin salonunda geçirmişlerdi. Beraber yemek yedikten sonra Yoongi tekrar bilgisayarıyla ilgilenmişti. Ama bu kez Jimin de yanındaydı.
Yoongi çalışırken onun dizine yaslanmış ve tüm akşam televizyon seyretmişti. Jimin için dünyadaki en huzurlu anlarıydı. Yoongi ara sıra onun saçlarını okşuyordu. Bu onun kelebeklerini iyice coşturuyordu. Jimin, net bir şekilde Yoongi'yi sevdiğini söylebilirdi. "Jimin, saat geç oluyor. Uyumalısın. Yarın yine iş başına geçeceğiz."
"Ama ben şu an çok mutluyum Bay Min. Sizin yanınızda olmak bana iyi hissettiriyor. Gidersem kötü hissedeceğim." Jimin utangaç bir gülümsemeye bürünmüştü. Yoongi tekrar onun saçlarını okşamıştı. "Ama uyumalısın Jimin."
"Bay Min şey, bir şey isteyebilir miyim?
"Sorma ve sadece iste Jimin. Her ne olursa olsun yerine getireceğim."
"Dizinizde uyuduğum o gece hayatımda uyuduğum en iyi uykuydu. Yine yaşamak istiyorum."
"Dizimde mi uyumak istiyorsun?"
"Diziniz olması şart değil. Ah sadece yanımda uyuyun işte Bay Min." Yoongi bu kadar açık söylemesini beklemiyordu. "Bundan emin misin?"
"Elbette eminim! Lütfen Bay Min, beni kırmayın!" Jimin'i kırmak Yoongi'nin isteyeceği son şeydi. Bu yüzden kabul etmişti. "O zaman gel bakalım, içeri gidelim." Yoongi onu kucaklamış ve kendi odasına yönelmişti. "Sizin odanızda mı uyuyacağız?"
"Evet. Benim yatağım daha büyük." Odaya girip onu dikkatle yatırmıştı. Jimin bir bebek misali ona bakıyordu yattığı yerden. Yoongi ona dalıp gitmekten kendini alıkoyamıyordu. "Hadi siz de yatın!" Yoongi onu ikiletmemiş ve yanına uzanmıştı. Kalbi yine çok hızlı atıyordu. Jimin ile birbirlerine dönük duruyorlardı ve sadece bakışıyorlardı.
"Teşekkür ederim Bay Min. Yine beni kırmadınız." Elini Yoongi'nin yanağına götürmüştü. Yoongi gözlerini kapatmış ve gülümsemişti. Jimin'in minik elini yüzünde hissetmek güzeldi. "Jimin lütfen hep böyle uyuyalım olur mu? Daha iyi hissetmeme sebep oluyor."
*
Sabah ilk Yoongi uyanmıştı. Jimin ona sarılmış bir şekilde koynunda uyuyordu. Gördüğü en tatlı şey olabilirdi. Ona bakmayı sürdürürken kalp atışlarının ne kadar arttığını fark etmişti. Galiba gerçekten ona aşık oluyordu.
Onu uyandırmadan yanından kalkmıştı. Zaten tüm gün beraber olacaklardı. Hızlı bir duş alıp bornozuyla çıkmıştı. O esnada Jimin yeni uyanmıştı. Yoongi dolabı açmış kıyafet çıkarıyordu. "Günaydın Bay Min!"
"Günaydın Jimin." Jimin, Yoongi'nin bornozlu olmasına rağmen belli olan fiziğini izlemeden duramamıştı. Yoongi bakışları üzerinde hissedince başını ona çevirmişti. "Ne oldu Jimin?"
"Hiç. Sadece her halinizle iyi görünüyorsunuz. Sizin gibi iyi görünen biri gerçekten görmemiştim Bay Min."
"Kendini göremediğin için böyle düşünüyorsun." Yoongi ona gülümsemiş ve elindeki kıyafetlerle tekrar lavaboya girmişti. İçeri girince kalbini tutmuştu. Gerçekten Jimin'in her söylediği onun kalp krizi sebebi olacak gibiydi. Jimin'e aşık olmuştu. Artık bunu kabul ediyordu.
Hızlıca giyinip çıkmıştı. Bu sırada Jimin onun dolabındaki kıyafetlere bakıyordu. Yoongi'nin geldiğini fark etmemişti. Bir tişörtü üzerine tutuyordu. Yoongi tam arkasından ona yaklaşmıştı. "Beğendiysen senin olabilir." Jimin hemen ona dönmüştü. Bu kadar yakın olup onu öpemiyor olmak onu deli ediyordu. "Çok güzel kıyafetleriniz var Bay Min. Ama bu tişörtü ben çok iyi biliyorum."
"Öyle mi? Nereden biliyorsun?"
"Hayatımda sadece bir kez konsere gittim ve o da sizin de sahne aldığınız bir festivaldeydi. O gün bunu giymiştiniz." Yoongi hafızasını yoklamıştı. Jimin doğru söylüyordu. "Haklısın, hatırlıyorum. Demek konserime geldin."
"Evet çok iyiydiniz. Sahi, neden buna devam etmiyorsunuz? Sahnedeki enerjiniz çok güzeldi. Asla unutamıyorum." Yoongi buruk bir gülümseme sunmuştu ona. "Woosung'un gidişiyle konser ve şarkı çıkarma işlerini bıraktım Jimin."
"Bay Min, hayat devam ediyor. Kendinizi yine kısıtlıyorsunuz. Müzik sizin için hayat demek değil mi? Bir idolsünüz, bir söz yazarı ve yapımcısınız. Müziksiz yaşamak zor oluyor olmalı. Lütfen Bay Min, eski yaşantınıza geri dönmelisiniz. Ya da eskiye değil de yeni bir hayata başlamalısınız. Woosung hyung, böyle demem doğru mu bilmiyorum ama, sizin böyle üzülmenizi ve hayatta en sevdiğiniz şey olan müziği kendinizden uzak tuttuğunuzu görmek istemezdi."
Jimin yine ve yine haklıydı. Yoongi üç yıldır ertelediği ve her şeyiyle hazır olan 'D-Day' albümünü çıkarmayı düşünebilirdi. "Jimin bugünkü kayıt işimiz bitince sana bir şey göstereceğim. Bana hatırlat olur mu?"
"Peki Bay Min!" Beraber kahvaltı yapıp şirkete gitmişlerdi. Jimin, sabah bakıyor olduğu ve Yoongi'ye ait olan tişörtü giymişti. Bu hoş hissettiriyordu.
Arabadan inip şirket binasına doğru yürümeye başlamışlardı. Bu sırada önlerini biri kesmişti. "Vay! Park Jimin! Seni gökte ararken yerde buldum." Yoongi adamın tabirinden rahatsız olmuştu. Jimin'e dönmüştü. "Bu adamı tanıyor musun?" Jimin de oldukça rahatsız görünüyordu. Yoongi bunu net bir şekilde görebiliyordu. Jimin sadece başını sallamıştı.
"Yoksa bu para için altına yattığın adam mı?" Yoongi duyduğu şeyle afallamıştı. Bu adam ne cüretle Jimin ile böyle konuşuyordu? "Ne dediğinize dikkat edin!" Sesi yüksek çıkmıştı. "Hayır öyle bir şey olmadı." Jimin adama cevap vermişti. Yoongi bunu istemiyordu.
"O halde borcu nasıl kapattın Park? Madem bu kadar kolay para kazanabiliyordun neden daha önce yapmadın da bizi uğraştırdın?" Yoongi kim olduğunu o an anlamıştı. Jimin'in ailesinin borçlu olduğu iğrenç insanlardan biriydi karşısındaki. Jimin'i arkasına alıp adama dönmüştü. "Sözlerinize dikkat edin. Sizi son kez uyarıyorum."
"Ben seninle değil, o küçük sürtük ile konuşuyorum. Çekil şuradan!" Yoongi'nin Jimin'e söylenen hakaret ile birlikte gözü dönmüştü. Adamın yüzüne bir yumruk geçirmişti. Adam çoktan yere yığılmıştı. "Bir daha söylemeye cüret et!" Yoongi ona bağırmıştı ve yerde yatan adamın üzerine gitmişti. Jimin onun kolundan tutup durdurmaya çalışmıştı.
Yoongi yere eğilip adamın yakasını tutmuş. "Bir daha benim olana yaklaşmaya cüret etme bile. Seni bir kez daha onun etrafında görürsem bu sefer olduğu gibi rahat bırakmayacağım."
"Bay Min, lütfen bırakın, gidelim!" Jimin'in sesi ağlamaklı çıkıyordu. Yoongi ona dönmüştü. Üzüldüğünü görmek istemiyordu.
Kapıda dikilen korumalara adamı işaret etmiş ve Jimin ile birlikte odasına gitmişti. Jimin ona sarılmış ağlıyordu. Yoongi onu bozmuyor ve ağlamasına izin veriyordu. Ağlamak bazen o kadar da kötü değildi. Jimin'in güzel gülüşünün ardına gizlediği acılarının dışarı dökülmesiydi şu an yaşanan. Yoongi bu yüzden ağlamasına izin vermişti saçlarını da okşamayı ihmal etmeden.
#######
Bay Min bebeğini koruyor 🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
d-day | yoonmin ✔️
Fanfic𝘋-𝘥𝘢𝘺 𝘣𝘺 𝘈𝘨𝘶𝘴𝘵 𝘋 𝘧𝘶𝘵𝘶𝘳𝘦 𝘪𝘴 𝘨𝘰𝘯𝘯𝘢 𝘣𝘦 𝘰𝘬𝘢𝘺 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘺𝘰𝘶 ####### Hem şirket sahibi hem de ünlü bir idol olan Min Yoongi, üç yıl önce en yakınının intihar ettiği yerde intihar etmeye kalkışan Park Jimin'i son anda durd...