40

454 52 44
                                    


Yoongi adımlarını eve çevirmişti. Uzaktı ama yürümek iyi gelecekti biliyordu. Telefonunu da kapatmıştı.

Woosung onu tamamen keyfi bir şekilde bırakmıştı ve hayatının üç yılına mal olmuştu. Sinirli hissediyordu ama şu an ne yapsa boştu. Birkaç günde hayatındaki her şey birbirine girmişti.

Kafasındaki düşüncelerden kurtulmak için etrafı incelemeye başlamıştı ama net göremiyordu. Sürekli gözleri doluyordu. Yürümek zor gelmişti o an.

Yürüdüğü kaldırımın kenarına oturmuş ve başını öne eğerek gözlerini kurulamıştı. Maskesini hafifçe indirip biraz nefes almaya çalışmıştı.

"Affedersiniz? Siz iyi misiniz?" Başını çevirip sesin geldiği tarafa bakmıştı. Tanımadığı küçük bir çocuk ona bakıyordu. Yedi yaşında ya vardı ya yoktu. "İyiyim küçük adam." Yoongi onu sevimli bulmuştu.

"Ah hayır efendim! Kesinlikle iyi görünmüyorsunuz." Yoongi'ye yaklaşmış ve akan gözyaşını silmişti. "Ağlamayın lütfen. Hayat bunun için çok kısa."

"Sen bunu söylemek için çok küçük değil misin?" Çocuk bu sırada onun yanına oturmuştu. "Bilmiyorum bayım. Büyükannem ölmeden önce bunu söylemişti bana. Ben de size söylemek istedim." Yoongi bunu duyduğuna üzülmüştü. "Efendim neye ağladığınızı bilmiyorum ama bence size iyi gelen bir şey yapmalısınız."

"Ne önerirsin bana?"

"Hmm. Mesela ben ne zaman üzülsem anneme sarılırım, annem benim saçlarımı okşar ve bana iyi gelir ya da annem işte olursa kedim ile oynarım. Sizin kediniz var mı?"

"Hayır. Benim küçük bir civcivim var. O kadar tatlı ve güzel ki onu çok seviyorum."

"O halde ona sarılıp öpebilirsiniz bayım! Bu size iyi gelecektir."

"Ama sanırım onun kalbini kırdım. Benimle durmak istemiyor."

"Bu gerçekten üzücü. Ama sizi sevdiği için affedecektir ve yine yanınızda olacaktır."

"Minho! Buraya gel bebeğim!" Çocuğun annesi onu çağırmıştı. "Ah şimdi gitmeliyim bayım. Annem beni çağırıyor. Lütfen civcivinizle barışın ve artık ağlamayın." Çocuk ona el sallamış ve gitmişti. Yoongi onun arkasından öylece bakakalmıştı. Son birkaç dakika içinde konuşulanlara anlam vermeye çalışmıştı. Bu küçük çocuk haklıydı. Civcivine sarılmalı ve öpmeliydi.

Hemen yerinden kalkmıştı ve eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı. Jimin'in yanında olmalıydı. Evet ait olduğu yer orasıydı. Hızını alamayıp koşmaya başlamıştı.

Evinin önüne geldiğinde panik halinde olan adamlarıyla karşılaşmıştı. Yeonjun onu görünce hemen yanına gelmişti. "Hyung! Neredeydin? Aklıma o kadar kötü şeyler geldi ki!" Yeonjun o an kimseyi umursamadan sıkıca ona sarılmıştı. "Buradayım Yeonjun. Bir şeyim yok, merak etme." Yeonjun başını sallamıştı ama endişeli bakışları geçmemişti. "Jimin evde, değil mi?"

"Evet, evde. Namjoon ve Seokjin hyung da yanında." Yoongi ile asansöre binmiş ve yukarı çıkmışlardı. Eve girince Namjoon hemen dibinde bitmişti. "Aptal kedi! Neredeydin? Telefonun neden kapalıydı? Ne kadar endişelendik biliyor musun?" Yoongi, Namjoon'un kızması bitene kadar beklemişti. "Bir şey yok Namjoon. Sadece yalnız kalmalıydım."

"Woosung ile yemek yerken oldukça yalnız gözüküyorsun evet!" Jimin henüz yeni gördüğü fotoğraflara bakıyordu. Yoongi hiçbir şekilde yalan söylemeyecekti. Jimin'in oturduğu yerin önüne, yere oturmuştu. "Bebeğim, lütfen dinle tamam mı? Sonrasında beni kovmak istersen kov ama önce dinle lütfen." Jimin ona cevap vermeden sadece bakıyordu. Yoongi hızlıca olanları anlatmıştı.

d-day | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin