45

428 47 34
                                    


"Yoongi!" Woosung günlerdir aksatmadan ofisine gelip duruyordu. Yoongi her defasında onu kovuyordu ama bir gün gerçekten dayanamayacak ve onu parçalayacaktı. "Ne var yine!?"

"Seni özledim!" Woosung gelip yine koltuğa atmıştı kendini. "Yeter artık, işimiz yokken ne diye geliyorsun?"

"İşimiz olmasını mı istersin? Aaa Yoongi neler duyuyorum!" Woosung başka şeyleri ima ediyordu. Yoongi sabrının son sınırına gelmek üzereydi. "Sus ve terk et ofisimi!"

"Hayır hayır! Sen gideceksin." Yoongi gözlerini devirmişti. "Ne saçmalıyorsun yine?" Woosung sırıtmış ve bakışlarını ona dikmişti. "İki şirketin de ortak olduğu yabancı şirketlerden biri ile görüşmeye gideceksin Amerika'ya. Normalde ben gidecektim ama zaten yeni geldim değil mi?"

"Ne!? Bundan neden yeni haberim oluyor?" Woosung gülmüş ve buna cevap vermeyi reddetmişti. "Uçak biletin ve kalacağın yer hazır. Gece uçuşu olacak. Bu gece."

"Günlerdir geliyorsun, bunu söylemek yeni mi aklına geldi? Tanrım! Beni neyle sınıyorsun?" Yoongi yüzünü elleri arasına almıştı. İçinden biraz sayıştırdıktan sonra kendine gelip ayağa kalkmıştı. "Tamam, diyeceklerin bitti. Çık ofisimden!"

*

"Ben de gelmek istiyorum Yoongi!" Jimin ufak bir bavul hazırlayan Yoongi'ye yardım ediyordu. Daha doğrusu Yoongi hazırlıyor, o da yatağa oturmuş onu izliyordu. "Bebeğim ben de gelmeni çok isterdim ama Seokjin'i yalnız bırakma lütfen. Namjoon işteyken tek başına kalmamalı." Jimin dudaklarını büzmüştü. Yoongi haklıydı, Jimin, Seokjin hyungunu yalnız bırakmamalıydı.

"Ama sensiz ne yapacağım kedicik?" Yerinden kalkmış ve ona sıkıca sarılmıştı. Yoongi onu kucağına alıp yatağa oturdu. Saçlarını okşayarak mis kokusunu içine çekmişti. Birkaç günlük bir iş seyahati de olsa Jimin'den ayrı kalmak istemiyordu. Özellikle de hepsi Song Joong Ki denen herif yüzünden tehlikedeyken uzakta olmamalıydı ama elinden bir şey gelmiyordu.

"Bebeğim, inan ben de gitmek istemiyorum. Ama buna mecburum. En çok iş yaptığımız şirketlerden biri." Jimin başını sallamış ve daha sıkı sarılmıştı. Yoongi onun ağlamak üzere olduğunu hissedebiliyordu. Jimin bu tarz konularda çok duygusaldı. Yoongi onun ağlamasını istemese de duygusal oluşunu seviyordu.

"Hyung, gitmeliyiz." Kapının dışından seslenen Yeonjun, gitme vaktinin geldiğini bildirmişti. Yoongi kucağında Jimin ile ayağa kalkmıştı. Bir elini onun beline daha sıkı sarmıştı, diğer eliyle de bavulunu almış ve odadan çıkmıştı. "Hyung! Alayım." Yeonjun bavulunu elinden alınca Jimin'e daha da sıkı sarılmıştı.

"Gitme Yoongi." Sesi ağlamaklı çıkıyordu. Yoongi gidecek olmasından nefret etmişti ama dediği gibi buna mecburdu. "Bebeğim sakin ol. Ağlama ama." Boynuna birkaç öpücük bırakmıştı.

"Birkaç gün sadece, tamam mı? Seni her gün arayacağım. Sürekli mesaj atacağım. Habersiz kalmayacaksın. Yokluğumu fark etmeyeceksin. Hatta o kadar çok mesaj atacağım ki bana 'yeter Yoongi' diyeceksin."

Jimin başını kaldırıp buna gülmüştü. Onun gülüşünü görmek Yoongi'yi rahatlatmıştı. "Hiçbir zaman 'yeter Yoongi' demeyeceğim! Hep daha fazlasını isteyeceğim bir kere!" Yoongi de onun bu tatlı hallerine gülmüştü. Ama artık kısa bir süre için de olsa veda zamanıydı.

Jimin'i yavaşça yere indirmişti. Namjoon ve Seokjin ile sarılmasının ardından tekrar Jimin'e dönmüştü. Tehlikede oldukları gerçeği sürekli gözüne batıyordu ama güvende olmaları için elinden geleni de yapıyordu. Namjoon için endişeliydi. Namjoon koruma istememişti ve bütün korumalarını Seokjin ile tutuyordu. Yoongi de belli etmeden onu korumaya devam ediyordu. Bunu söylemeyecekti de.

d-day | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin