"Jimin nerede Namjoon? Nerede benim güzel sevgilim?" Tüm gün odasında ağlamıştı ve akşam üzeri Namjoon gelmişti. Onu elinde içki şişesiyle ağlarken bulmayı beklemiyordu. "Sakin ol koca kedi. Sevgilin iyi. En azından sabaha göre biraz daha iyiymiş." Namjoon da Woosung olayını bilmiyordu. Seokjin söylemek istese de Jimin ısrarla reddetmişti.Namjoon odadaki koltuklardan birine oturmuş tavanı izlemeye başlamıştı. Yoongi için bir şeyler yapamıyor olmak çok canını sıkıyordu. Sabah olan olayları bilse büyük ihtimalle Woosung bu kez gerçekten ölmüş olacaktı.
"Jimin'i getir bana Namjoon. Onu
istiyorum. Öpmek istiyorum, sarılmak istiyorum. Neden gelmiyor? Beni unuttu mu yoksa?" Yoongi gerçekten kendinde değildi. Masada ve yerdeki şişelere bakılırsa iki büyük şişe kadar içmişti. Şu an ayık olması da mucizeydi.Namjoon onu yerinden kaldırıp eve götürmeye karar vermişti. Belki Jimin onun bu perişan halini görür ve affederdi. Elinden başka bir şey gelemiyordu. Woosung'u alıp geldiği mezara gömmeyi çok isterdi ama yapamıyordu maalesef. "Hadi koca kedi. Civcivine gidiyoruz." Arabaya zar zor bindirmişti. Yoongi sızlanıp duruyor ve sürekli ağlıyordu. "Ben o olmadan yaşayamam Namjoon! Belki kendimi balkondan atmalıyım ne dersin?"
"Yoongi kapa çeneni." Namjoon onun dediklerinin şaka ya da sarhoşluk etkisiyle olmadığını biliyordu. Yoongi, Jimin bunu istese tereddüt etmeden bunu da yapardı, emindi. "Yürü hadi, geldik." Namjoon ona destek olarak yürümesine yardım etmişti. Onları gören Soobin de ona yardım etmişti. "Efendim! Sonunda geldiniz!" Fazla gergin gibiydi. "Ne oldu Soobin? Bir sorun mu var?" Namjoon merakla sormuştu. Woosung'un gelişinin söylenmeyeceğini Soobin biliyordu ama söylemezse olmazdı. "Bay Kim, sabah o buraya geldi."
Eve çıkmadan her şeyi onlara anlatmıştı, tabii Yoongi hatırlamayacak olsa da. Namjoon buna inanamıyordu. Seokjin ona söylememişti. En çok da bu üzmüştü onu. "Efendim, Bay Park özellikle bilinmemesini söyledi ama en azından sizin haberiniz olmalı diye düşündüm. Lütfen bildiğinizi belli etmeyin."
"Tamam anladım. Belli etmeyeceğim. Tanrım! Woosung'u gerçekten tekrar gömeceğim!" Sonunda eve çıkabilmişlerdi. "Joonie!" Seokjin onu görünce mutlu olmuştu. Ama Yoongi'yi kötü bir halde görünce hemen gülümsemesi gitmişti. "Tanrım! Yoongi! Ne oldu ona böyle!?"
"Fazla alkol aldı ve tüm gün ağladı." Onu salondaki koltuğa oturtmuşlardı. Yoongi, Jimin'in eve sinmiş kokusunu almıştı. Tüm evden yayılıyordu bu güzel koku. "Bana civcivimi ver Seokjin!" Hâlâ ağlıyordu. Gerçekten trajikomik bir görüntüydü. Jimin duştan henüz çıkmış ve sesleri duyunca hızla giyinip ıslak saçlarıyla salona gelmişti. "Ne oluyo-" Yoongi'yi görünce durmuştu. Gerçekten kötü görünüyordu. Saçları birbirine girmiş, kravatı gevşek duruyor, gözleri ağlamaktan şişmiş ve üstünden buram buram alkol kokusu geliyordu.
Jimin onu öyle görmeye dayanamıyordu. "Sonunda! Yanına gittiğimden beri bana Jimin'i getir diyip duruyordu. Al koca kedi! Civcivin burada!" Yoongi bunu duyunca kapalı olan gözlerini açmıştı. Jimin'i görünce de oturduğu yerden kalkıp hızla yanına gelmişti. Sanki ilk kez görüyormuş gibi mutlu görünüyordu. "Bebeğim! Lütfen affet beni!" Ellerinden tutup dizlerinin üstüne oturmuştu yine. "Yalvarırım affet! Beni vur kır istediğini yap ama gitme nolur! Ben sensiz yaşayamam! Seni göremediğim her an nefessiz kalıyorum sanki!"
Jimin ona karşı koymak istiyordu ama Yoongi gerçekten mahvolmuş görünüyordu. Şu an oldukça sarhoştu. Zaten hatırlamayacaktı bu yüzden o da karşısına, dizlerinin üzerine, yere oturmuştu. "Ağlama kedicik. Bir yere gitmiyorum." Kendi gözlerinden de yaşlar akmaya başlamıştı. Ona her ne olursa olsun kıyamıyordu. Uzun süre öylece birbirlerine sarılmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
d-day | yoonmin ✔️
Fanfic𝘋-𝘥𝘢𝘺 𝘣𝘺 𝘈𝘨𝘶𝘴𝘵 𝘋 𝘧𝘶𝘵𝘶𝘳𝘦 𝘪𝘴 𝘨𝘰𝘯𝘯𝘢 𝘣𝘦 𝘰𝘬𝘢𝘺 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘺𝘰𝘶 ####### Hem şirket sahibi hem de ünlü bir idol olan Min Yoongi, üç yıl önce en yakınının intihar ettiği yerde intihar etmeye kalkışan Park Jimin'i son anda durd...