Giriş

17.5K 615 304
                                    

"Bugün kaçıncı gün olduğunu saymayı bıraktım artık sevgilim .Çünkü sayılı gün ve sayılan zaman biter. Ben seni unutmak istemiyorum .Benim sana olan sevgim her daim devam edecek. En yakın zamanda sana kavuşmam dileğiyle .Bulut elbet bir gün Baharına kavuşacak .Belki geç olacak ama kavuşacak."

08.04.2018 Adana


İçimdeki huzursuzluğa daha fazla dayanamadan yatakta doğruldum. Bugün Adana oldukça sıcaktı, her zamanki gibi aslında. Ama içimde başka bir sıcaklıkta vardı, bu sıcaklık hiç hayra alamet değildi. Telefonumu alıp saate baktım. Saat sabah ona geliyordu. Sabaha karşı hastaneden nöbetten dönmüştüm sonrasında da uykuya teslim etmiştim kendimi. Burnuma gelen patates kızartması kokusuyla ufak bir tebessüm yer edindi yüzümde.

Ayağa kalkıp odamın kapısına doğru ilerledim. Önce lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Sonrasında mutfağa girecekken Mehmet babamın seslenmesiyle duraksadım.

"Günaydın oğlum da niye kalktın sen? Sabaha karşı geldin zaten hadi git biraz daha uyu ."dedi her zamanki babacan sesiyle.

"Mehmet baba çok bile uyudum. Aysel anneme yardım edeyim dedim ."diyerek yanıtladım beni evladından ayırmayan Mehmet babamı.

"Peki, oğlum sen bilirsin. "dedi ve salondaki gazete köşesine çekildi. Günlük rutini hiç şaşmazdı. Kahvaltı öncesi mutlaka günlük gazeteler bir bir taranır, kahvaltı sonrasında ise bulmacalar çözülürdü.

Benim ne bir yuvam vardı ne de bir ailem. Aslında bir ailem vardı dört yıldır. Mehmet babam, Aysel annem ve Bahar'ım. Bahar aileden de öteydi benim için her şeyimdi. Eksik kalmış neyim varsa tamamlamıştı.

İki gün sonra Bahar'ım ile nişanımız vardı. Kalbimde kurduğu taht beraber takacağımız yüzüklerle de sonsuzlaşacaktı. İçimde inanılmaz bir heyecan vardı ama bunun yanında korku da eşlik ediyordu heyecanıma.

Bahar bir haftadır görevdeydi ilk günler fırsatı oldukça beni arıyordu. Son günlerde telefonu kapalıydı, timdeki herkesin telefonu kapalıydı. Son çareyi Çetin Albay'ın yanında almıştım. "Doktor bey tim iyi. Telsizlerle haberleşiyoruz, nişan gününe kadar dönecekler evham yapma. "diyerek içimi biraz olsun rahatlattı. Ama ne olursa olsun Bahar'ımın kokusunu almadan içim asla rahat etmeyecekti.

İçimdeki hoşnutsuzlukla mutfağa girip, Aysel annemin yanaklarından öptüm.

"Oğlum yatsaydın ya biraz daha elden ayaktan düşeceksin bak. Doktor da değiliz ki bakalım sana. "dedi Aysel annem cıklayarak.

"Annem olsun sen çok yoruldun nişan hazırlığıydı falan derken. Biraz olsun yardımım dokunsun. Bahar'ıma hiçbir şey bırakmayalım, yorgun dönecek zaten. "dedim elime aldığım domatesleri keserken.

"Peki, oğlum sen bilirsin. Aradı mı seni hiç asi kız? "dedi Aysel annem masaya servis tabaklarını yerleştirirken.

"Görevin ilk günleri konuştuk annem ama son günlerde ulaşamadım. Çetin albayla görüştüm iyiler dedi. Nişandan önce dönmüş olurlar dedi. "diyerek Aysel annemin yüzünün rahatlamasını izledim.

"Çok şükür yavrum. Kızım dönsün sağ salim mutluluğunuzu taçlandıralım ."dedi Aysel annem. Ardından evin zili çaldı. Gülümseyerek ilerledim kapıya ama kapıyı açınca gülümsemem soldu. Tuncay vardı karşımda Bahar'ın komutanıydı, aile dostumuzdu. Üzerinden bambaşka bir üniforma vardı bu sefer. Hiç bir zaman bu üniforma ile görmemiştim ne onu ne Bahar'ımı. Bir kaç dakika bekledim arkasından Bahar'ım çıkar diye ama çıkmadı.

"Başımız sağ olsun. "dedi Tuncay yüzünde gram mimik oynamadan. Dünyam yıkıldı başıma dediği cümlenin gerçekliğini kavrayabilecek durumda değildim. Akıl sağlığımı yitirmiş gibiydim.

"Bahar nerede Tuncay? "diyerek haykırdım.

Ardından kulağımı Aysel annemin "Yavrumm..."haykırışları doldurdu. Askerler evin içine girip salon camına bayrağımızı astı ama bu sefer öylesine asılmadı o bayrak. Bir şehit bayrağı olarak asıldı. Her şey bitti o an acı gerçek yüzümüze vurdu. Ağlayamadım, haykıramadım sadece sustum. Bir ailem var demiştim ya artık yoktu. O gün ocağımıza bir ateş düşmüş bir daha da söndüren olmamıştı.

Adana bir şehit vermişti bugün ama ben hayatımı, her şeyimi vermiştim. Bundan sonrasında sadece şehadet şurubunu içip Bahar'ıma kavuşmayı bekleyecektim. Ve o gün gelene kadar fırsatım oldukça Bahar'ıma mektup yazacaktım. Çünkü benim dilimden bir o anlardı. Şimdi lal olup kaldım bir başıma koca dünyada. Ne kimseyi dinleyecektim, ne de kimse beni dinleyecekti.


 Ne kimseyi dinleyecektim, ne de kimse beni dinleyecekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İNZİBAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin