29- Sebastian'a ev beğendirme çabaları

119 13 32
                                    

Altay'dan.

Sabah ilk uyandığımı sanıyordum. Mutfağa gittiğimde ablamında uyandığını farkettim. Gariban milyon kişiye kahvaltı hazırlıyordu. Beni görünce götüme tekmeyi yapıştırdı. Bi an daha yeni uyandığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. Ablam karnını tutarak kahkaha atmaya başladı ve gülmesinin arasında konuşmaya çalıştı.

"Mala bak nasıl da göt oldu!"

"Gülme komik mi?"

"Neyse hadi git yüzünü yıka da öyle gel şerefsiz."

Tuvalete doğru ilerledim ve kapıyı tıklattım ses gelmeyince içeri girdim ve yüzümü yıkayıp çıktım oradan. Sonra tekrar salona gittim. Ben girdiğimde herkes uyanmıştı sonra onlarda tuvalete gidip yüzlerini yıkadılar ve geri geldiler.

"Altay hadi senin telefonundan ev bakalım!"

"Niye benim telefonum Seb ya?"

Seb dudağını büzdü.

"Yoksa beni kıracak mısın Altay?"

Al işte bu da Arda'nın ikinci versiyonu idi. Ama hamile olduğu için pek kızdırmayacaktım bu sefer.

"Olur mu hiç öyle şey? Gel bakalım hadi beraber."

Seb hemen gelip benim kolumun altına girmişti. Kollarından tuttum onu. O da kolumun altına girince bacaklarının üstüne oturmuştu. Başını omuzuma koydu ve telefonumu izledi. Telefonu tek elimle açıp ev bakmak için bir yere girdim.

(Reklam yok.)

Oraya Bursa'da olan 3+1 evler yazdım. Kiralık almaya gerek yoktu. Bursa'ya tatile geldiğimiz zamanlarda burada kalırdık sonuçta. Sebastian ile evlere bakıp eleştiriyorduk. O sırada bizim enayiler yani Ryan ve oğlum koltukları toparlıyorlardı. Sebastian bir evin dış kaplamasını çok beğenip oraya tıkladı. Dış kaplaması sarı lacivertti ve Fenerbahçe logosu ile Türk bayrağı vardı. Hemen evin bir kaç yeri gösteriliyordu.

"Altay bu gün kahvaltıdan sonra bu eve bakmaya gidelim mi? Lütfeeeeen."

"Tamam ben şimdi adamı arayayım o zaman, 1-2 saat sonra gibi  eve bakmaya geleceğiz derim."

"İnşallah bizden önce kapan olmamıştır."

"İnşallah."

Tek elimle adamın oradaki numarasını aradım, açtı.

"Alo buyurun?"

"Merhaba efendim, Altay Bayındır ben. Bursa'ya gelmiştim, çocuğum ve iki arkadaşım ile kalıcı bir şekilde kalmak için ev arıyorduk. Hepimiz Fenerbahçe'liyiz ve arkadaşım sizin evinize bayıldı. 1-2 saat gibi orada olacağız. Lütfen uygun bir fiyat yapın bize."

"Altay bey benim evim güzeldir ve Fener'liymişsiniz, tam size layık olduğunu düşünüyorum."

"Teşekkür ederim, görüşürüz."

"Görüşürüz efendim."

Adam telefonu kapatınca Sebastian bana döndü.

"O zaman ev işi tamam!"

"Evet o iş tamam. Ama daha bunun eşyaları var."

"Aman boşver hallederiz."

Sonra Sebastian yanımdan kalktı ve Kent'in yanına oturdu. Mutfaktan ablam;

"Kahvaltı hazır, herkes gelsin!"

Diye bağırdı. Ben de oğlumun elini tuttum ve bizimkiler ile beraber masaya oturduk. Fazladan bir sandalye olmadığı için oğlum kucağımda oturuyordu. Herkes kendi tabağına aldı bir kaç parça bir şey. Ben oğlumada yedireceğim için iki kat alıyordum. Annem bunu farkedip, kızmaya başladı.

"Sen niye fazla alıyorsun?"

"Benim oğlumda var, ona da yedireceğim."

"Kendi yesin, tabağı yok mu onun?"

"Ben yedireceğim işte. Benim oğlum değil mi? İster yediririm, ister yedirmem. Sizene?"

"O zaman bu kahvaltılar da benim değil mi? Yemene izin vermiyorum o zaman!"

"Senin kahvaltına kalmadık! Gel oğlum biz dışarıda yeriz."

Masadan kalktık ve kapının oraya gittik. Biz ceketimizi giyerken Sebastian ve Ryan'da gelmişti.

"Siz niye geldiniz? Yesenize."

"Altay seni yalnız mı bıraksaydık? Seninle geliyoruz. Hem oradanda direkt ev bakmaya gideriz."

"Tamam Ryan, öyle yaparız. Ben bir daha bunlarla aynı masaya oturmam."

"Yapma öyle. Onlar senin ailen, illa ki seviyorlardır."

"Sevmiyorlar işte Sebastian. Benim ailem de değil onlar. Benim ailem ben 5 yaşındayken öldü. Bunlar benim sadece kan bağım olan ailem. Benim ailem melek oldu Sebastian."

Ayakkabılarımızı giyerken konuşmuştuk. Giyince çıktık ve kapıyı örttük. Herhangi bir lokantaya gittik ve balkon tarafına oturduk.

"Dört kişilik serpme kahvaltı. Bize çay, küçük beyefendiye de meyvesuyu olsun. Ne içmek istersin oğlum?"

"En sevdiğim olan şeftalili meyvesuyu tabikide!"

"O zaman sana da şeftalili meyvesuyu beyefendi."

"Evet garson abi!"

Garsonla tokalaştılar sonra garson isteklerimizi deftere yazıp gitti. Biz de beklemeye başladık.

...

30-45 dakika sonra yemeğimiz gelmişti. Ah bir de şimdi bunun yemesi vardı. Kesin kalacaktı.

...

(Yazmaya üşendim)

Kahvaltımız bitince hesabı ödedik ve çıktık. Taksiye binip o evin adresini verdik ve oraya geldik. Biz geldikten sonra adamda gelmişti. Evin içine girdik ve adam evdeki bir kaç kötü yeri gösterdi, sıkıntı yoktu. Ev gerçekten çok güzeldi. Biz adamla anlaştık ve evi satın aldık. Artık taksit taksit ödeyecektik.

...
Oğlum bunlar tekte aldılar evi.

"Büyümüşsün." AlKerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin