Zaman atlaması; arefe günü
"Babacııııımmm!"
Arda hoplaya zıplaya koltukta uzanan babasının yanına geldi. Çömeldi ve babasının ellerini tuttu.
"Efendim oğlum?"
"Bayramlık almaya çıkalım mı?"
"Biliyor musun, bayramlık almaya çıkmak gerçekten aklımdaydı."
"Baba birşey diyeceğim, bayramlığı boşverde şimdi."
"He gülüm söyle."
"İrfan abi ne zaman doğum yapacak? 9 ayı geçmedi mi onun ki?"
"2 hafta falan geçti sanırsam."
"Hmm tamam. Neyse ne zaman gideceğiz bayramlık almaya?"
"Barış ve Nazlı arka bahçede oyun oynuyorlar, baban ile Utku'da beraber uyuyorlar. Onlar uyanınca hazırlanır gideriz."
"Baba gelsene bizde benim oda da yatalım."
"Benimde hafiften uykum gelmeye başlamıştı zaten, gidelim."
Arda ve Altay beraber Arda'nın yatak odasına gittiler. Arda, Barış'ın yatağına yatmış iken Arda'da kendi yatağına yatmıştı. Altay direkt uyurken Arda'da bir süre sonra uyuyakalmıştı.
...
Çocukların bir anda odaya dalması ile yerindeb sıçramıştı Altay.
"Bismillahirrahmanirrahim... Çocuklar ne oldu?"
"Baba İcardi gelmiş, bizi kovaladı."
Altay, Barış'ın dediği ile kahkaha atmıştı. O sırada Arda kıpırdanmaya başlamıştı.
"Nerede peki şuan?"
"Muslera amcamın yanında babacım."
"Peki, ay dur bir dakika telefonum çalıyor."
Altay, telefonunu aldığında Livakovic'ti arayan Açtı telefonu hemen.
"Efendim Livoş?"
"Altay, İrfan doğuruyor kardeşim. Çabuk koş hastaneye!"
"Ne! Oha! Neyse ben Kerem'e haber verip hemen geliyorum Liva, bekle beni."
Altay telefonu kapatıp cebine attı.
"Çocuklar siz odadan ayrılmayın, hatta yatın uyuyun."
Altay telaşlı bir şekilde Kerem'in odasına girdi. Hızlı bir şekilde girdiği için Utku uyanmıştı. Onu kucağına alıp öperken Kerem'de uyanmıştı. Kendini esnetirken konuştu.
"Hayatım, ne oldu?"
"İrfan doğuruyormuş, hastaneye gitmem gerek. Sen çocuklar ile bayram alışverişine çıkabilir misin? Arda istemiştide, bana birşey almana gerek yok."
Altay, Utku'yu son kez alnından öptükten sonra Kerem'in kucağına verip aşağı indi. Ayakkabısını giydikten sonra Liva'dan aldığı hastanenin konumuna baktı. Daha sonra arabaya binip çalıştırdı ve sürmeye başladı. Liva aramıştı. Altay çalan telefonunu açıp kulağına ile omuzu arasında sıkıştırdı.
"Altay neredesin kurbanın olayım gel artık, yalvarırım. Bak elim ayağım titriyor, ne yapacağım hiç bilmiyorum."
"Yavrum yoldayım ben, geliyorum. Sen sakin ol. İrfan'ıma da, yeğenimede hiçbir şey olmayacak. Evelallah burada dağ gibi Altay amcaları var!"
"Sanki ebesi sensin amına koyayım. Neyse çabuk ol."
Diyip telefonu kapattı Liva. Altay hastaneye vardığında arabayı park edip içeriye girdi ve İrfan'ın yerini sordu. Daha sonra öğrendiği yere doğru ilerledi. Liva onu gördüğü gibi boynuna atlamıştı ve ağlamasına orada devam etmişti. Altay ise onun sırtını sıvazlayarak ve rahatlatıcı birkaç şey mırıldanarak sakinleştirmişti Liva'yı. Daha sonra onu sandalyelere oturttu ve onun yanına oturdu. Liva kafasını Altay'ın omuzuna yasladı, boş duvarı izliyordu.
"Birşey olmaz değil mi?"
"Olmaz Liva, merak etme. Bak ben Kerem'in iki hamileliğinin ikisinde de çok heyecanlandım, korktum. Fakat hiçbir şey olmadı, İrfan'ıma da hiçbir şey olmayacak. O, o çok güçlü birisi. Biliyorsun, senden önce ablam ile beraberdi. Ablam... Of, ablam onu aldattı. Fakat o dimdik ayaktaydı. Biliyorum, bu iki acı asla aynı seviyede değil. O masadan çıkabilecek mi bilmiyoruz ama, çıkar. İnşallah, düzelecek herşey ve biz hayatımıza en normalinden devam edeceğiz. Hem bak sevinsene sen, bebeğin bayrama dünyada oluyor."
İrfan iç çekip gözlerini kapattı. Dün geceden belli İrfan'ın hep çok ağrısı vardı ve bu yüzden uyku asla tutmamıştı. Şimdi ise doğum başlamıştı ve uyuyabileceği tek yer Altay'ın omuzu idi. İlk başta düşmanlardı, Liva affedilemeyecek derecede çok büyük hatalar yapmıştı. Fakat Altay'ın pamuk kalbi affetmişti onu. Şimdi ise asla birbirlerinden ayrılamayan iki dostlardı.
Yarım saat sonra Liva'yı, doktorlar çağırmıştı. Liva iceritgittikten birkaç dakika sonra Kerem aramıştı.
"Merhaba hayatım, İrfan'ın durumu nasıl?"
"İyi herhalde, biraz önce Liva'yı içeriye aldılar."
"İyi iyi. Bizde kahvaltımızı yaptık birazdan dışarı çıkacağız. Yani Utku'yu uyuttum, o uyanınca çıkarız."
"Peki güzelim, görüşürüz."
"Görüşürüz."
Altay telefonu kapatıp cebine attı. Yarım saat veya ortalama bir saat sonra Liva gelmişti Altay'ın yanına. Liva, Altay'a sarılırken bir ağlama sesi doldurmuştu her yeri. O ağlama sesi ile beraber Liva'nın göz yaşları ise mutluluk göz yaşlarına dönmüştü. Altay ise arkadaşının sırtını patpatladı.
"Hayırlı olsun kardeşim benim, sende baba oldun be..."
Bir süre sonra bebek getirilmişti. Liva, kızını kucağına aldığında her yeri mis gibi bebek kokusu kaplamıştı. Altay bile huzurlu hissetmişti bu koku ile beraber kendini. Daha sonra İrfan'ı normal odaya aldılar. Bebeği de kontroller için küveze almışlardı. Liva ve Altay, şuan uyuyan İrfan'ın yanında duruyorlardı. Birkaç saatin ardından bebek getirilmişti odaya. Bebeğin ağlaması ile İrfan'da uyanmıştı. İrfan, kızına gülümseyerek bakmıştı.
"Melina'm..."
İrfan'ın kucağına verdiler ismine Defne Melina koydukları bebeği. Oda, pembe süsler ile donatılmıştı.
"Biz muhtemelen birkaç gün burada dururuz, o yüzden bayramda kimseyi gezemeyeceğiz galiba..."
Dedi Liva dudağını büzerek. Altay'ın aklına ise mükemmel bir fikir gelmişti, herkesi toplayıp hastaneye getirecekti.
...
of benim aklima cok pis fikirler geliyor...
![](https://img.wattpad.com/cover/352437204-288-k935778.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Büyümüşsün." AlKer
Hayran Kurgu1999 depreminde Altay Bayındır sayesinde enkazdan çıkarılan Muhammed Kerem Aktürkoğlu, 2023 depreminde yardım için geldiği stüdyoda kahramanıyla, çocukluk aşkıyla karşılaşır...