Bölüm | 27

4.2K 261 15
                                    

AŞM| Bölüm: 27

Yabancısı olduğun duygu hakkında peşin hüküm vermek kolaydır. Canının nasıl yanacağını, nasıl çaresiz hissedeceğini, içine düşeceğin o karanlığı bilmezsin. Lâkin gerçek farklıdır, bunu kızımı ardımda bırakıp geldiğimde anlamıştım. Oysaki ben ondan en başından beri vazgeçmemiş miydim?

Anna Meryem Aksel

Uyuyordum, uyanıyordum, geçecek diye ümit ediyordum ancak bir türlü geçmek bilmiyordu içimdeki o acı. Hatta gittikçe daha da çok acıyordu kalbim.

İki gün...

Kızımdan ayrılalı, onu ardımda bırakalı iki gün oluyordu. Her saniyemi onu düşünerek geçirmekten delirmek üzereydim. Ona olan özlemimle uyanıyordum uykumdan. Sonra dakikalar boyunca içime içime ağlayıp, sızarak bir kez daha dalıyordum uykuya.

Göğüslerim ağrıyor, sütüm kendiliğinden akıyordu. Bazen acısına dayanamıyor, revirdeki hemşirenin verdiği tamponla sağıyordum. Onun varlığına alışmış vücudum beni darmadağın ediyordu. İçim bomboştu, üstelik kollarımın arasında teselli bulacağım varlığı da yoktu.

Çoğu zaman kızımın beresini koklayarak teselli bulmaya çalışsam da kokusu gittikçe silik bir hâl almaya başlamıştı ki o da işe yaramıyordu artık. Seyyid Han'ın dün gönderdiği eşyaların arasında kızımla birlikte çektirdiğimiz fotoğraf da vardı. Hemen yastığımın altında duruyordu. Kızımın kokusunu özleyeceğimi düşünmüş olacak ki bir de eldivenlerini göndermişti.

Küçük kızımın eldivenleri...

Cennet kokusunu taşıyan eldivenleri.

Görür görmez poşetin içine koyup ağzını iyice bağlamıştım. Kokusu gider diye korkuyordum çıkarmaya. Bazen çıkarıp kokluyordum, birazcık bile iyi gelince hemen geri koyuyordum poşete.

Kızım... Benim güzeller güzeli nazlı kızım... Keşke şimdi kucağımda, kollarımın arasında olsaydın...

Yattığım yerde öylece bomboş bakışlarla etrafımdaki kadınları izledim bir süre kadar. Koğuştakiler Ayşegül'ün olayından sonra benimle aralarına mesafe koymuşlardı. Ya uyarılmışlardı ya da başka bir sebepten kaynaklıydı bu tavırları, bilmiyorum ancak geldiğim ilk gün bana davrandıkları gibi değildi hiçbiri.

Bir tek Leyla yanıma gelip benimle konuşuyordu. O da iletişim kurmayı pek sevmediğinden çoğu zaman sessizce oturuyordu yanımda. Zaten benim de konuşacak halim yoktu. Eh bir de Betül vardı ki onun derdi çok daha farklıydı. Yakın arkadaşını kaybetmişti, sorumlusu olarak beni gördüğünden benden nefret ediyordu.

Tek kelime etmese de tüm gün şu anda yaptığı gibi o delici bakışlarını üzerime dikip duruyordu. Canımı sıkıyordu, bu da hüznümü nefrete dönüştürüp ona kusma isteğimi tetikliyordu. Eh, Betül sınırlarını fazlasıyla zorluyordu.

Karnım açtı, içim almasa da bir şeyler yemeliydim. Toparlanmam lazımdı, depresif ruh halimle yatarak hayatımda yolunda gitmeyen hiçbir şeyi düzeltemezdim. Ayağa kalkmam şarttı, kızıma bir gün tekrardan kavuşmak için dik durmam gerekti.

Bu kıymetsiz canıma göz diken kimdi, öncelikle bunu öğrenmem gerekti. Ancak ondan da önce banyo yapmalıydım. Hastaneden çıktığımdan beri yıkanmamıştım. Üstümü değiştirmiş olsam da leş gibi ter ve kan kokuyordum.

Sıkıntılı bir şekilde nefesimi verdim ve yataktan destek alarak doğruldum. Karnımın şişliği önceki günlere nazaran inmişti. Varlığına alıştığım o koca dünya bir anda yok olmuştu. O boşluğun yerini doldurması gereken, kollarımın arasında olması gereken bebeğim de yoktu. Teselli bulacağım hiçbir şeyim yoktu benim. Bir anda bomboş kalmıştım.

ALABORA | Şah & Mat ✔ ( Bölüm olarak düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin