Kalbim hızlanırken ritmini kontrol edemiyordum. Garip bir duygu tüm bedenimi titretirken ben tenimin yandığını hissettim. Kalbim öylesine hızlı çarpıyordu ki birazdan göğüs kafesimi delip geçecek gibiydi. Bu duyguyu daha önce hiç hissetmemiştim. Şaşkındım ama beni şaşırtan şey aynı zamanda heyecanlandırıyordu. Nefesimi tuttum. Sessizce yutkunurken Alper'in dediğini idrak etmeye çalışıyordum.
Alper bir anda kahkaha atmaya başlayınca afalladım. "Anlamadım?" diyebildim sonunda. Alper bana gülmelerinin arasından cevap verdi. "Senin tepkini merak ettim." Olduğum yerde öylece durdum. Tepki veremiyordum. Benimle sadece dalga geçmişti. Bense aptal gibi heyecanlanmıştım. Sinirlerim gerilirken ona sadece baktım. Onunla gülmediğimi ve öylece ona baktığımı farketmiş olacak ki gülmeyi kesip bana baktı. Sonunda sesimin titrememesini umarak konuştum. "Pekala, tebrikler. İddiayı sen kazandın. Ben gidip gruptan ayrılcağım." onun cevabını dinlemeden arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Bana şaka yapılabilirdi ancak duygularımla kimse oynayamazdı. Kırılmıştım. Alper'le aramda bir şey olmasa da o an garip bir şekide heyecanlanmıştım. Ancak onun amacı sadece benimle alay etmekti. Hızla okula girdim ve koridora yöneldim. Kolumda bir el hissedince karanlık koridorda öylece durdum. Bu koridor kullanılmıyordu. sadece sonunda küçük depo gibi bir yer vardı ancak depoda kullanılmayan eşyalar saklanıyordu. Böyle yerlere hiç girmezdim çünkü klostrofobim vardı. Kolumu tutanın Alper olduğunu görünce daha da çok öfkelendim. Kolumu ondan kurtarmaya çalıştım ancak epey sıkı tutmuştu kolumu. Dişlerimin arasından "Bırak!" diye tısladım. Kolumu daha da çok sıkınca ona kötü kötü baktım. Beni koridorun sonundaki depoya doğru yürütmeye başlayınca gözlerimi kocaman açtım. "Hayır!" diye bağırdım. Koridor ıssızdı ve beni duyacak kimse yoktu. Tam itiraz etmeye devam edecekken eliyle ağzımı kapattı. Deponun kapısına ulaştığımızda direnmeye çalıştım ancak beni içeriye soktu. Kapıyı ardımızdan kapattı ve beni ileriye doğru hafifçe ittirdi.
Cebinden bir anahtar çıkarıp kapıyı kilitleyince titremeye başladım. Çok küçük burası. Sıcak mı bastı? Evet, gerçekten sıcak. Lütfen birileri ışıkları açsın. Çok karanlık. Korkuyorum, çok korkuyorum... Birileri şu lanet kapıyı açmalı!
Ellerimi boynuma götürdüm ve boğazıma doladım. Nefeslerim kesik kesikti. Kalbim hızlanmıştı ama bu sefer heyecan değildi bu. Korku ve endişeydi. Sırtımı duvara yaslayıp yere kaydım. Dizlerimi karnıma çekip kollarımı etrafına doladım. Başımı tavana kaldırıp nefes almaya çalıştım. Alper yanıma oturup gözlerimi silinceye kadar ağladığımı farketmemiştim. "Ne oluyor, Asila? Sikeyim! Ne oluyor?" Titrek bir nefes aldım. "Klostrofobim var, nolur aç kapıyı..." derken sesim titremişti. Ağzımdan bir hıçkırık firar etti. Gözlerimi kapattım. "Bu siktiğimin anahtarı nerede?" Alper sinirle bağırınca olduğum yerde sıçradım. Çoktan yanımdan kalkmış, anahtarı arıyordu. Kapıyı kilitledikten sonra bir yere fırlatmıştı ve şimdi bulamıyordu. Aklımda çocukluğum canlandı.
"Sakin ol, kızım. Şimdi bizi kurtaracaklar." dedi babam. Yüzüne sıcak gülümsemesini yerleştirmişti. Hıçkırıklarım durmazken konuştum. "Korkuyorum, baba..." Burnumu çektim. Babamla asansörde kalmıştık. Hiç istememiştim binmeyi ancak babam bana günler önce "Prensesler korkmaz, güzel kızım." demişti. Babasının prensesi asansörden korkmamalıydı değil mi? Babam yeşil gözlerini gözlerime dikti. "Benim prensesim korkmaz, Asila. Bak, şimdi sana bir masal anlatacağım. Prenses Asila' nın hikayesini dinlemek ister misin?" Başımı salladım. Babam baş parmağıyla göz yaşlarımı sildi ve anlatmaya başladı. "Bir varmış, bir yokmuş. Güzel bir diyarda Aslia adında güzel bir prenses yaşarmış. Bu prenses kaç yaşındaymış biliyor musun, Asila?" Minik elimi açıp beş anlamında göstererek "Beş!" dedim babama. Yüzüne bir tebessüm yerleştirdi ve başını salladı. Minik parmaklarımı ellerinin arasına alarak devam etti. "Bu prenses bir gün babasıyla birlikte dondurma almaya gitmek istemiş. Asansöre binmişler ancak Prenses Asila, asansörden çok korkuyormuş. Asansör durunca prenses çok korkmuş. Ama bilmediği bir şey varmış ki asansör sadece kısa bir süreliğine durmuş. Prenses Asila babasına sarılmış ve babasını öpmüş..." deyip bana yanağını uzatınca kıkırdayıp yanağından öptüm. "Sonra prenses ve babası biraz beklemişler ve bazı prensler onları kurtarmaya gelmiş..." dediğinde babam, asansörün kapıları yavaşça açıldı. Burnumu çektim. Babamla ayağa kalktık ve ben, bizi kurtaran mavi tişörtlü abilerden birine sarıldım. Neşeyle "Prens geldi!" diye şakıdım ve abiyi bıraktım. Dönüp babamın elini tuttum. Babam eğilip kulağıma fısıldadı. "Prensesler korkmaz, Asila..."
Gözlerimi açınca babam da gitti hayalimden. Geriye iki kişi kaldık: ben ve karanlık. İçimdeki küçük kız bağırıyordu "BABA, NEREDESİN? KURTAR BENİ BABA!" Ama babam gelmedi. Ne kadar haykırsam da gelmeyecekti. Alper'e baktım. Telefonunu kulağına götürdü. "Çekmiyor, kahretsin çekmiyor!" Telefonunu cebine koydu ve kapıyı kırmaya yeltendi. Omzuyla sert darbeler indiriyordu kapıya ancak işe yaramıyordu. Hıçkırıklarımı durduramadım. "Nolur aç artık kapıyı." dedim sesimin titremesini umursamazken. Bana mahcup bir ifadeyle baktı ve kapıya bir tekme attı. Açamayacağını anlayınca yanıma oturdu. "Asila, yokluğumuzu farketmişlerdir. Bizi aramaya çıkmışlardır zaten. Korkma, bizi kurtaracaklar." Dizlerimi kendime daha çok çektim. "Üzgünüm, Asila." Ona cevap vermedim. Konuşabilecek güçte değildim. Kalp krizi geçirebilmem bile olasıydı. Bu hastalıktan nefret ediyordum. "Asila, bak başka şeylerden konuşalım." dedi ve düşünmeye koyuldu. "Bak, sana dizilerdeki gibi 'Denizde olduğunu düşün.' falan demeyeceğim ama nolur konuş benimle. Bak, korkuyorum Asila. Benim yüzümden sana bir şey olursa kendimi asla affetmeyeceğim." Zorlukla ona baktım. Bu söyledikleri sadece stresliyken söyleyebileceği şeylerdi. Çünkü normalde Alper benimle uğraşır ya da sert bir duvar gibidir. Tek yumuşak tarafını tanıştığımız gün ve şimdi görmüştüm. "Asila, nolur konuş ya!" dediğinde sinirle, sıçradım. "Tamam, özür dilerim korkutmak istemedim." Yüzüne baktım. Endişe yatıyordu. Bunun ölümüme bile sebep olabileceğini biliyordu. Gözlerimi ondan çekip sağdaki tahtaya diktim. Her yer tozluydu. Karanlıktı ve içeriye sadece tavandaki küçücük pencereden azıcık ışık sızıyordu. Bu ışık bile içeriyi aydınlatamıyordu. Kafamı dağıtmak için etrafı incelemek de işe yaramadı. Hala titrek nefesler alıyor, gözyaşlarımı durmadan akıtıyordum.
Alper' e döndüğümde birden ellerini yanaklarıma götürdü ve beni kendine çekip dudaklarını dudaklarıma bastırdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK LEKE
Teen FictionAsila markette kendisinden yardım isteyen çocuğun peşinden giderken tüm kaderinin değişeceğini farkında değildir. Ölüme ilk defa tanık olan Asila, yeni bir başlangıca da imzasını atarken onu yakıp kül edecek duygularının peşinde sürüklenir... Tesadü...