35. Bölüm: HİÇ İYİ DEĞİLİM...

85 6 1
                                    

Saçlarımda hissettiğim bir el ile uyandım. Gözlerimi yavaşça araladığımda ilk karşılaştığım şey Alper'in gözleri oldu. Böyle uyanmak hayattaki en güzel şey olabilirdi! Saçlarımla oynayan Alper uyandığımı görünce kocaman sırıttı. "Günaydın..." Ona yaklaşarak burunlarımızın birbirine değmesini sağladım. Saç tutamımla oynayan işaret parmağı durdu ve parmağını dudağımda gezdirdi. Bu hareketiyle gülümsedim. Elini belime dolayıp beni göğsüne çekince kıkırdadım. Saçlarıma öpücükler kondurdu ve bana daha sıkı sarıldı. Onunla dakikalarca böyle kaldık.

Sonunda kalkıp kahvaltı ettik. Hala dün öğrendiklerim aklımdan çıkmıyordu ve düşündükçe geriliyordum. Bunu abim ve anneme söylemeli miydim, yoksa bilmemeleri daha mı iyiydi? Bunları düşünürken içim içimi yiyordu. "Ne düşünüyorsun?" dedi karşımda kahvesini içen Alper. "Anneme ve abime söylemeli miyim acaba?" dedim. "Bunları abime anlatırsam kaldırabilir mi bilmiyorum. Annem... Aylarca ağladı Alper, babamın öldüğünü öğrendiğimiz gün öyle kötüydü ki. Belki de sonradan aşık olmuştur babama." dedim. Aklımdan geçenleri Alper'e anlatmak beni cidden rahatlatıyordu. "Bence anlat Asila. Bilmeye hakları var." "Tabii ki var ama... Ne bileyim? Ne düşünürler, ne hissederler? Söylemem doğru mu bir türlü karar veremiyorum işte." Alper anlayışla başını salladı. "Sen iyi misin?" İşte, onu ben de bilmiyordum. Başta inanmak istememiştim. Gerçekleri reddetmek, tüm bunların kötü bir rüyadan ibaret olduğunu farketmek istemiştim ancak ne yazık ki hepsi gerçekti. Benim öldü sandığım ve arkasından durmadan ağladığım babam aslında ölmemişti. Eski sevgilisi ve gayrimeşru çocuğu için bizi bırakmıştı. Sadece insanların gerçekleri öğrenmesinden korktuğu için ailesini bırakıp gitmişti. İyi değildim ve biri çıkıp bunun bir kabus olduğunu söyleyene kadar da iyi olmayacaktım. "Dürüst olmak gerekirse iyi değilim, Alper. Hiç iyi değilim..." Alper gelip bana sarılınca titrek bir nefes verdim.
"Öpersem geçer mi, Asila?" Buruk bir gülümsemeyle gözlerinin içine baktım. "Öpersen geçer, Alper." Beni daha da kendine çekti. Kollarımı ona sardım ve huzurlu nefesler aldım. O olmasaydı ne yapardım? "Alper, beni kafamı dağıtacağım bir yere götürür müsün?" diye sordum. Kafasını hafifçe kaldırıp bana baktı. "Seni içmeye götürmemi mi istiyorsun?" diye sordu. Dudaklarımı büzüp başımı salladım. "Tamam, hadi kalk." dedi. Hemen kalktım ve girişteki çantamı aldım. O da hemen peşime takıldı ve evden çıktık.

Annemin yanına uğramaya karar verdim. Alper bizim evin önünde durunca hemen arabadan indim ve eve doğru koşar adımlarla ilerledim. Kapıyı çaldım ve annemin kapıyı açmasını beklemeye başladım. Beklerken ayağımla ritim tutuyordum çünkü oldukça gergin hissediyordum. Annem kapıyı açınca yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. "Selam annem!" diye şakıdım ayakkabılarımı çıkarırken. Eve girip ardımdan kapıyı kapattım. Annem kolumu çimdikleyince inleyip kolumu ovuşturdum. "Ne oluyor ya?" Annem kollarını göğsünde birleştirdi. "Kızım sen nerede kalıyorsun kaç gündür? Haber bile vermeden kime gidip kalıyorsun bakayım?" Ve evet, selamı okuyun dostlar. Alya, aziz dostum, bunu da üzerine yıkıyorum, yine beni idare ediyorsun, üzgünüm kardeşim! "Alya'da kalıyorum bazen. Ya anne artık haber vermeme gerek var mı ki? Zaten bir Alya var kalabileceğim, artık meraklanma yani!" Annem onaylamaz bakışlarını üzerimde gezdirip mutfağa döndü. "Annem ben bugün de Alya'da kalırım!" diye seslendim. O da beni takmayıp soğanını doğramaya devam etti. Hemen odama koşturdum ve üzerimi değiştirmek için dolabımı karıştırdım. Siyah, ip askılı bir bluz ile turuncu, dökümlü bir eteği giyip ayna karşısına geçtim. Maskara ve ruj sürdüm ve saçlarımı ördüm. Parfümümü sıkıp saatimi takınca hazırdım. "Anne, ben çıkıyorum!" "Eve girdiğin mi vardı zaten!" Annemin çok sevecen(!) vedasıyla gözlerimi devirip girişteki çantamı kaptım. Dışarı çıkınca ılık hava tenimi okşadı. Hemen beyaz spor ayakkabılarımı giyip bağcıklarımı bağlamaya koyuldum. Bağcıklara bakınca aklıma yine dün geldi ve derin bir iç çektim. "Bağcıklarımı bağlayan bir babam yoktu, ben o kör düğümleri ata ata bağcık bağlamayı öğrendim..." Zihnimde dün söylediklerim yankılanırken gözlerimi kapatıp zihnimdeki sesi susturmayı dededim. Ben uğraştıkça daha da çok yankılanıyordu sesler, daha da çok mahvediyordu beni. Sonunda başımı iki yana salladım ve düşüncelerimden arındım. Bağcıklarımı kabaca ayakkabımın içine soktum ve beni bekleyen Alper'e doğru yürümeye başladım. 

KARANLIK LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin