Alper arabasının kapısına yaslanmış sigarasını içiyordu. Üzerinde beyaz bir gömlek, siyah bir kravat, siyah bir kumaş pantolon ve siyah bir ceket vardı. Kravatını hafif gevşetmişti ve bu onu serseri gibi gösteriyordu. Sırıtarak ona doğru ilerledim. Dağınık saçları alnına dökülürken aşırı yakışıklı görünüyordu. Sigarasını yere attı ve üzerine basarak söndürdü. Sonunda beni görünce elini ensesine götürdü ve beni baştan aşağı süzdü. "Çok güzelsin lan..." Gülümseyerek arabanın yolcu koltuğuna oturdum. O da sürücü koltuğuna oturunca kemerimi bağlayıp ona döndüm. "Çok yakışıklısın lan..." Sırıtarak bana yaklaştı ve dudağıma küçük bir öpücük bırakıp arabayı çalıştırdı.
Alper'in babasının evine gelince durduk. Arabadan indim ve Alper koluna girmem için kolunu bana uzattı. Gülümseyerek koluna girdim ve ilerlemeye başladık. Kapıdaki güvenlik bizi içeriye alınca davetin bu geniş bahçede olduğunu anladım. Her yerde uzun masalar vardı ve çok kalabalıktı. Şık giyimli insanlar masaların etrafında sohbet ediyor ve etrafa gülücüklerini saçıyordu. Sahte kahkahalar havalarda uçuşureken bahçeye ilk adımımızı attık. Tüm gözler üzerimize dönerken ben de sahte bir gülümseme takındım. Alper'in kolunda yürürken omuzlarımı dikleştirdim ve gelen fısıltılar kulaklarımı doldurdu. Alper'inki bu muymuş? Çok güzel kız ama değil mi? Ay, çok yakışıyorlar! Delikanlıya bak, ne de yakışıklı! Allah'ım, Engin Kayalı'nın oğlu geliyor! Sevgilisi bu kız mı? Ah, hiç yakışmıyorlar bence! Alper çok yakışıklı! Asila'ymış galiba kızın adı, sesi de çok güzel...
Fısıltılarını duymazdan gelerek ilerlemeye devam ettik. Bu arada sorular sayesinde Alper'in babasının adının "Engin" olduğunu öğrenmiştim. Engin Bey'in olduğu masaya doğru ilerlerken gözüm solumdaki masaya takıldı. 3 tane bizim yaşlarımızda erkek vardı. Alper'i sinir etmek için onları kesiyormuş gibi yaptım. Alper bir anda sol tarafıma geçip elini belime sarınca şaşkınlıkla ona baktım. Resmen çocukları kıskanıp onları görmemi engellemişti! "Sen beni mi kıskandın?" dedim sırıtarak. "Hayır, insanlar benim olduğunu bilsin yeter." dediğinde aptal bir sırıtma ağzıma yayıldı. Benim olduğunu... Ben Alper'indim, değil mi? Bu düşünce kalbimin deli gibi çarpmasına yetti. "Kısmetimi kapatıyorsun!" diye sızlandığımda güldü. Ben de onunla güldüm.
Sonunda Engin Bey'in masasına vardık ve Alper, babasıyla sarılarak selamlaştı. Engin Bey'in yanında genç görünen sarışın bir kadın vardı. O da Alper'e sarılmaya kalktı ancak Alper geri çekildi ve kadının elini ifadesiz bir şekilde sıktı. "Alper, lütfen böyle yapma. Defalarca özür diledim." dedi kadın hüzünlü bir sesle. Alper umursamaz bir ifadeyle babasına döndü. Babası ise bana baktı ve elini uzattı. Uzattığı elini sıktım. "Merhaba, Asila ben." dedim. Sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Merhaba, kızım. Ben de bu keratanın babasıyım." dediğinde kibarca kıkırdadım. Alper'e bu gülme garip gelmiş olacak ki bana garip bakışlarını gönderdi. Normalde onun yanında anırdığım için benden kibar bir gülüş beklemiyordu tabii! Garson gelip masaya hepimiz için birer kadeh şarap koydu. Sonra kadın elini bana uzattı. Elini sıktım. "Ah, merhaba tatlım! Sen oğluşumun kız arkadaşı olmalısın. Çok memnun oldum. Ben de annesiyim. Kardelen ben." dediğinde şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Çok genç görünüyordu ve asla Alper'in annesi gibi değildi. Sarı saçları ve koyu mavi gözleri vardı. Hem fazla gençti hem de hiç Alper'e benzemiyordu. "Çok memnun oldum." diyebildim sahte bir gülümsemeyle. Alper'in annesini sevmediği belliydi ve ben de bunu en azından bu akşam kurcalamayacaktım. "Ee oğlum, okul nasıl gidiyor?" diye sordu Engin Bey. Alper ise iyi olduğunu söyledi. "Senin kızım, okulun nasıl?" diye sorunca cevapladım. "Yani, ben yolumu müzikle çizmeyi düşündüğüm için pek çalışkan olduğum söylenemez, Engin Bey." Kadehimi dudaklarıma götürdüm ve bir yudum aldım. "Bana Engin Bey deme lütfen. Baba demen daha doğru olur." dediğinde şarabı adeta püskürtüyordum. Boğazıma kaçan şarapla birkaç kez öksürdüm ve Alper'e baktım. O ise muzip bir ifadeyle bana bakıyordu. Boğazımı zorlukla temizleyip konuştum. "Eh, zamanla ağzım alışır ama şu anlık böyle daha rahat hissediyorum." diyebildim. Engin Bey sıcak bir gülümsemeyle başını salladı. Engin Bey konuşma yapmak için orta alana gitti ve eline bir mikrofon aldı. O konuşmasını yaparken etrafta gazeteciler fır dönüyordu. Bir tarafta Engin Bey'in fotoğraflarını çekenler, diğer tarafta ise Alper ve beni çekenler... Alper de bunu farketmiş olacak ki bana daha da çok yaklaştı.
"Başka bir masaya gidelim mi?" diye fısıldadı kulağıma eğilip. Başımı salladım ve kadehlerimizi alıp daha kuytu bir masaya geçtik. "Asila, sen çok içme." Ona kaşlarımı çatarak baktım. "Ne bileyim yine dudaklarıma yapışırsın falan..." dediğinde omzuna geçirdim. "Ne bileyim beni havuza atarsın falan..." diyerek onunla dalga geçtim ben de. Kahkaha attı ve istemsizce ben de güldüm. Yine bir fotoğrafçının bizi kenardan çektiğini görünce bakışlarımız oraya kaydı. Alper ne yaptı dersiniz? Hadi ama, tahmin etmek çok zor olmamalı. Gidip gazeteciyi yumrukladı değil mi? Hayır, yanlış cevap! Beni bir anda belimden tutup kendine çekti ve üzerime eğildi. Yüzlerimiz dipdibeydi ve benim sırtımı geriye doğru yatırmıştı. Düşeceğimden korkarak ben de kollarımı boynuna sardım. Elim ensesindeydi. Belimi iyice sararken kaşlarımı çattım. Ne yapıyordu bu çocuk? "Ne yapıyorsun?" diye fısıldadım. Nefesimin dudaklarına dediğinden emindim. "Madem bizi merak ediyorlar, ben de onlara yardım ediyorum. Biz böyle değil miyiz Asila? Ben sürekli seni öperim. Sonra arada bir atışırız falan. Onlar benim gerçeğimi istiyorlar ve benim gerçeğim sensin." diye fısıldadı. Nefesi burnumu okşayıp geçerken söylediği tek bir cümle de kalbimi okşadı. Benim gerçeğim sensin... Bu öyle güzel bir cümleydi ki. Sonunda dayanamayıp dudaklarımızı birleştirdik. Nefeslerimiz birbirine karışırken gözlerimi kapattım ve bu anda kalmak istedim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK LEKE
Ficção AdolescenteAsila markette kendisinden yardım isteyen çocuğun peşinden giderken tüm kaderinin değişeceğini farkında değildir. Ölüme ilk defa tanık olan Asila, yeni bir başlangıca da imzasını atarken onu yakıp kül edecek duygularının peşinde sürüklenir... Tesadü...