39. Bölüm: OYUN BAŞLIYOR...

78 7 9
                                    

2 HAFTA SONRA

"Anne, yemeyeceğim ben!" Annemin kahvaltı yapmam için zorladığı günlerden bir tanesi daha... Ah, hamilelik beni gerçekten zorlamaya başlamıştı. "Hadi kızım, yumurta yaptım!" Allah'ım kusacağım, sen yardım et! Yumurtanın kokusu psikolojik olarak burnuma dolarken öğürmemek için elimi ağzıma kapattım. "Hadi kızım, sucuk da var!" "Anne sus, vallahi kusarım halına!" Annem sanki bilerek yapar gibi beni kusturacak cümlelerini sıralarken hemen banyoya koştum ancak kapı kilitliydi. "Abi!" "Ne var?" Ofladım. "Çık hadi, kamp mı kurdun içeride?" "Asila sal beni!" "Ya, abi çık şuradan!" Cevap gelmeyince sinirle inleyip kapıya vurdum. Abim neden bu kadar gıcıktı ki? Aklıma gelen dahiyane bir fikirle odama koştum ve kapımı kapattım. Alper beni kaçırırsa şu kahvaltı olayından kurtulabilirdim. Alper'i arayıp telefonu kulağıma dayarken ayağımla ritim tutuyordum. "Alo?" Alper'in sesini duyunca dudaklarımın kenarı hafifçe kıvrıldı. "Müsait misin?" dedim naif bir sesle. "Beş dakikaya oradayım." telefon kapanınca keyifle yatağa uzandım. Beni nasıl da iyi tanıyordu! Gelip beni almasını ve evden uzaklaştırmasını isteyecektim ve o, bunu ben daha söylemeden anlamıştı.

Kapı çalınca koşarak kapıya ilerledim ve hemen açtım. Kocaman gülümseyip konuştum. "Hoş geldin sevgiliiii-" Gelen kişiyi görünce gülümsemem hemen soldu ve hafifçe yutkundum. "Merhaba..." diye mırıldanan babama nefretle baktım. "Ne istiyorsun?" "Sadece konuşmak istiyorum." Sabır dilenir gibi derin bir nefes alıp bıraktım. "Konuşacak hiçbir şeyimiz kalmadı. Artık benden ve sevdiklerimden uzak dur." Sesim sert ve kesindi. Kendimden emin çıkmıştı ve bunun etkisiyle omuzlarımı dikleştirdim. "Asila, zorlama beni. Sadece biraz konuşacağız. Tahlil sonuçlarını biliyorum, aramızda kalsın istiyorsan gel benimle." Donup kaldım. Nutkum tutuldu. Durumumu özetleyen söz buydu. "Neler oluyor? Senin ne işin var burada!" Annemin öfkeli sesiyle telaşa kapılıp ona döndüm. "Bir şey yok anne. Ben çıkıyorum." Anneme fırsat vermeden ayakkabılarımı alıp kendimi babamla birlikte dışarı attım. Kapıyı kapatıp ona döndüm. "S- sen, nereden buldun benim sonuçlarımı?" "Alper ile hastanede gördüm sizi. Ben de arkanızdan girdim ve kimliğimle baban olduğumu kanıtladım. Onlar da sonuçları gösterdiler. Bu kadar." Tiksinircesine ona baktım. "Sen," dedim. "Ne hakla benim hayatıma burnunu sokuyorsun? Ne hakla beni tehdit ediyorsun?" Derin bir nefes alıp bıraktı. "Başka çarem yok. Yüzüme bile bakmıyorsun." O an yüzüne tükürmek istesem de sadece eğilip ayakkabılarımı giymekle yetindim. "Asila!" İleriden gelen Alper'in sesiyle ona döndüm. "Alper!" Alper yanımıza ulaşınca babama uzun süre donuk bir ifade ile baktı. "Tahlil sonuçlarımı öğrenmiş. Beni tehdit ediyor. Söylesin ne söyleyecekse de, sonra beni rahat bıraksın." dedim iğneleyici bir ses tonuyla. Alper beni başıyla onayladı ve babama öldürücü bakışlarını fırlattı.


En yakın kafeye gidip oturmuştuk ve babamın bize anlatacaklarını anlatmasını bekliyorduk. Babam boğazını temizleyip konuşmaya başladı. "Çocuklar, tebrik ederim ancak bir bebek için fazla genç değil misiniz?" Yüzüme sert bir ifade takındım. "Seni ilgilendirmez. Ne anlatacaksan anlat, sonra da bir daha sakın karşıma çıkma." Donuk gözlerime biraz baktı. Mahcup bir ifadeyle gözlerini kaçırdı ve yutkundu. Bir an içimin sızladığını hissettim. Çocukluğumun prensi, babam, şu an karşımdaydı ve ben ondan nefret ediyordum. Ona sert davranıyordum. Ne kadar çelişkiliydi hayat... Zamanında babamı özlemiş, gelip bana sarılmasını istemiştim ama şu an ona bir daha karşıma çıkmamasını söylüyordum. Çocukluğumu prensi, geçmişimin katiliydi aynı zamanda. Her ne kadar içimde ona karşı ufak da olsa sevgi beslesem de yaptıklarını asla unutmayacaktım. "Pekala," diyerek başladı sözlerine. Alper masanın altından tuttuğu elimi destek vermek ister gibi hafifçe sıktı. "Biliyorsun ki bir abin var..." Derin bir nefesi alıp verdim. "Seni onunla tanıştırmak istiyorum." Ne tepki vereceğimi bilemedim. Benim bir abim vardı ve kan bağı hiçbir şeyi değiştirmezdi. Murat Soyer, benim abimdi. Her ne olusa olsun... "Benim tek bir abim var, o da Murat Soyer." dedim bastırarak. "Asila, seni anlıyorum ancak gerçekleri göz ardı edemezsin." diye mırıldandı babam. Duygularım kontrol edilemez bir hal almıştı. Ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi kestiremez olmuştum. Stres, artık hayatımın bir parçası gibiydi. Karnıma hafif bir sancı girince elimi karnıma götürdüm. Dişlerimi sıkarken Alper endişeyle bana baktı. "İyi misin?" Hafifçe başımı salladım. "İyiyim, arada olur öyle." diye geçiştirdim. "Asila, iyi misin kızım?" Babam endişeyle sorunca gözlerimi devirdim. "Hadi, burada mı oğlun?" diyerek konuyu değiştirdim. Babam iyi olduğumdan emin olmak ister gibi bana bir süre daha temkinli bir şekilde baktı. Hah, çok da umrundaydım sanki! Umrundaysam bırakıp gitmeseydin! "Pekala, işte kapıdan içeri giriyor!" Babam heyecanlı bir şekilde şakıyınca gözlerimi devirdim. Ne de çok seviyordu gayrimeşru çocuğunu! Arkamı dönüp de bakma ihtiyacı hissetmedim. Gelip karşıma otursun, tanışalım! Karşımdaki sandalye çekilince başımı hafifçe kaldırıp gelen kişiye baktım...

KARANLIK LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin