ASİLA SOYER
"Sen kimsin lan?" Sıkkın bir nefes verdim. Baran sonunda uyanmıştı ve biz de onu ziyaret etmek için odasına gitmiştik ancak Baran hafıza kaybı yaşıyordu. Ne güzel ama! "Oğlum; 19 yılın benimle geçti amına koyanım, nasıl hatırlamıyorsun beni?" Alper Baran'a bunu söyleyince Baran mavi gözlerini kocaman açtı. "Ulan ben seni hayatımda görmedim, ne 19 yılı?" Baran'a baygın gözlerle baktı Alper ancak Baran'ın elinde değildi bizi hatırlamamak. Alper birazdan Baran'ın üzerine atlayacak gibi durduğu için lafı ben devraldım. "Baran, vurulduğun için hafıza kaybı yaşıyorsun ancak inan bana, hepimizi tanıyorsun. Ben Asila, az önce seninle konuşan Alper. Dışarıda daha bir çok kişi var ancak şu an sadece ikimiz geldik." Baran bizi şöyle bir süzdü. "Siz sevgili misiniz?" Alper ile kısa bir an bakıştık. "Baran, dua et yaralısın kardeşim." diyerek yakındı Alper. "Ben Alper'in..." devamını getiremedim. Arkadaş olmadığımız kesindi. Sevgili... O da değildik. Biz neydik? "Alper biz neyiz?" bir anda ağzımdan kaçtı bu soru. Utanıp dudaklarımı birbirine bastırdım...
ALPER KAYALI
"Alper biz neyiz?" Asila'nın sorusuyla duraksadım. Gönül isterdi ki karım ol ama... Bunu sana söyleyemem işte kadın, anla halimi. "Ee, bilmiyorum." diye geveledim ve Asila'nın kızarmış yanaklarına baktım. Utanınca kızarıyordu ve çok tatlı oluyordu. Bana bu soruyu sorduğu için utanmıştı ancak haklı bir soruydu. Sahiden, biz neydik? "Neyse ya, ilişkiniz umrumda değil. Kalk bana su ver kadın!" diyince Baran, Asila hemen sürahiye yöneldi. Asila Baran'a bir bardak su uzatırken bir yandan da saydırıyordu. "KÖLK BÖNÖ SÖ VÖR KÖDÖN!" diye sinirle Baran'ı taklit edince gülmemek için yanaklarımı ısırdım. Baran suyunu içip bardağı Asila'ya geri uzattı.
"Neden annem değil de siz geldiniz peki?" Baran'ın sorusuyla boğazıma büyük bir yumru oturdu. Baran'ın annesi biz çocukken bir trafik kazasıyla ölmüştü ancak Baran haliyle bunu da hatırlamıyordu. Asila da cevap bekler gibi bana baktı çünkü o da bunu bilmiyordu. "Baran..." dedim ve dilimi dudaklarımda gezdirdim. Bunu ona söylemeli miydim? Bence söylememin bir manası yoktu çünkü hafızası yerine gelince zaten hatırlayacaktı. "O yurt dışında ve haberi yok." diye bir yalan uydurdum. Asila doğru söyleyip söylemediğimi anlamak ister gibi gözlerini kısmış bana bakıyordu. Ona ağzımı oynatarak "sonra." dediğimde başıyla onayladı. "Biz çıkalım da sen biraz dinlen." dedi Asila. Hızlı adımlarla odadan ayrıldık...
Koridorda hızla yürürken Asila omzumu dürttü. "Baran'ın annesine ne oldu?" Derin bir iç çektim. "Biz çok küçükken trafik kazası nedeniyle ölmüştü. Hafıza kaybı nedeniyle bunu hatırlamıyor tabii." Asila yutkundu. "Neden söylemedin peki?" Omuz silktim. "Zaten hafızası yerine gelecek ve hepsini hatırlayacak. Şu an boş yere onu üzmeye gerek yok." Başıyla onayladı. Yaraları sebebiyle zor yürüdüğünü farkettim. Bir anda onu omzuma atınca çığlığı bastı. Bize bakan birkaç hemşireye önlerine dönmelerine sebep olacak bir bakış attım. "Ya Alper! Bıraksana beni. Mal mısın oğlum? Öküz müsün? Ya düşeceğim! Çuval mıyım ben ya?" Sırıtmaya başladım. Bu kızı sinirlendirmek çok zevkliydi. "Çuval mı? Poşetsin resmen. Kızım seni aç mı bırakıyorlar?" Ofladı. "Sen aç bırakıyorsun beni, sen. Oğlum sen zengin değil misin? Ben bana simit, vişne suyu aldığını hatırlıyorum." Söylediğine kahkaha attım. Evet, tutklandığımız gün ona simit ve vişne suyu almıştım. Sanırım onu en yakın zamanda yemeğe çıkarmalıydım. "Seni yemeğe çıkarayım da biraz kilo al bari. Hayır taşıyorum, taşıyorum; bir işe de yaramıyor ki. Az kilolu olsan kasa gidecek ya neyse..." omzuma vurunca gülerek yürümeye devam ettim. Sonunda odasına gelince onu indirdim. "Ay, şükürler olsun." dedi kendi kendine. Güldüm. Çok tatlıydı lan...
ASİLA SOYER
Alper neden beni omzuna atıp duruyordu acaba? Hayır yani kas yapmak istiyor diyeceğim de zaten kası var çocuğun daha ne olsun? Yatağa yatıp hafifçe doğrularak rahat bir pozisyon aldım. Yaralarım acıyordu ve hastane yemekleri berbattı! Alper bana yaklaştı ve ben ona yer açınca yanıma uzandı. "Asila, birazdan yemek gelecek." dediğinde Alper, yüzümü buruşturdum. "Hastane yemeklerini sevmiyorum!" diye sızlandığımda sırıttı. "Sana gizlice dürüm yaptırabilirim." dediğinde gözlerim parladı. "Oha Alper, ne istersen yaparım!" "Hmm..." dedi. "Ne istersem mi?" Heyecanla başımı salladım. Hayır yani, uyuz hemşire brokoli getirdiği yetmezmiş gibi bir de Alper'i kesiyordu. Vallahi yolacaktım çakma sarı saçlarını! "İyileşince şirkete gelip babamla tanışmanı istiyorum." dediğinde donup kaldım. Sertçe yutkunurken ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştım. Vallahi ciddiydi. "Gel karım ol, namusum ol, baş tacım ol!" demişti resmen ya! Pekala, biraz abarttım galiba. Ama yine de heyecanlandım dostlar, çimdikleyin beni! "Nasıl?" diye sonunda konuşabildiğimde bana salak olup olmadığımı anlamak ister gibi baktı. "Yani, seni alacağım. Sonra babamın şirketine gideceğiz. Koridordaki güzel asistanlar benim kaslarımı kesecek..." derken omzuna bir tane geçirdim. Kahkaha atarak geri çekildi. "Ya kızım babam da seni herkes gibi sevgilim olarak biliyor ya, işte seninle tanışmak istiyor. Şirkete gideceğiz büyük bir ihtimalle ama belki ailemin evinde bir yemek de olabilir." Tam ağzımı aralayıp ona bir şeyler söyleyecekken içeri giren hemşireyi görünce dudaklarımı birbirine bastırdım. Çakma sarışın hemşirenin elindeki tepside ıspanak gördüğüm anda gözlerimi Alper'e çevirip "Kabul!" diye şakıdım. Güldü ve hemşireye döndü. "Onu geri götürebilirsiniz, yemeyecek." Hemşire, Alper'e erimiş gibi bakarken ona öldürücü bakışlarımı gönderdim. Alper yavaşça yanımdan kalktı ve hemşirenin çıkışını izledi. Bana göz kırptı ve o da odadan çıktı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK LEKE
Teen FictionAsila markette kendisinden yardım isteyen çocuğun peşinden giderken tüm kaderinin değişeceğini farkında değildir. Ölüme ilk defa tanık olan Asila, yeni bir başlangıca da imzasını atarken onu yakıp kül edecek duygularının peşinde sürüklenir... Tesadü...