Gelen bildirim sesiyle gözlerimi araladım. Yanımdaki telefondan saate baktığımda sekizi on yedi geçtiğini fark ettim. Gelen bildirimdeki yabancı numaraya kaşlarımı çatarak baktım. Hemen mesajı açtım ve Alper'den geldiğini anladım. Sonunda onun numarasını kaydetmeye karar verdim. Aslında onların olacak çünkü Baran'ı da henüz kaydetmemiştim. Alper'i "öküz" diye kaydettim ve sıra Baran'a geldiğinde dudağımı büzüp biraz düşündüm. Sonunda onu da "malak" diye kaydettikten sonra işim bitmişti. Tam geri uyuyacakken bir bildirim daha gelince söve söve gözlerimi tekrar açtım. Alper'e cevap vermeyi unuttuğumu farkettim. Hemen mesaja tıkladım ve "Daha ne kadar bekleyeceğim?" mesajına baktım. Mal mı bu çocuk? Niye beni bekliyor? Derken aklıma dünkü yazışmamız geldi. Sabah sekizde hazır olmamı söylemişti ve ben de onu onaylamıştım ancak içten içe kıçımla gülmüştüm çünkü ben hafta sonu asla erken kalkmazdım.
Cama tıklanınca gözlerimi kocaman belerterek cama doğru ilerledim. Cama vuran Alper beni görünce sırıttı ve kollarını kavuşturarak ayağıyla ritim tutmaya başladı. Ona bir dakika der gibi işaret parmağımı kaldırdım. Ona tüm dişlerimi göstererek gülümsedim ve bir anda gülümsememi söndürüp perdeyi yüzüne kapattım. Hemen dolabıma koşturdum. Üzerime siyah, boğazlı bir kazak ve altıma mavi, bol paça bir kot pantolon geçirdim. Gümüş halka küpelerimi de taktım ve hafif kahverengi bir ruj sürdüm. Kirpiklerimi de hafif bir maskarayla kaldırdım. Çok az allık kullandım ve saçlarımı taradım. Karamel rengi saçlarım düzdü ve bana fazla klasik geliyordu. Ancak zamanım olmadığından saçlarımı omzumdan sarkıttım. Biraz parfüm sıktım ve deri ceketimi, çantamı alıp çıkışa yöneldim. Annem mutfakta kahvaltı hazırlıyordu ve bir yandan da sessizce bir şarkı mırıldanıyordu. Yüzümü buruşturdum. Sesimin güzelliğini kesinlikle annemden almamıştım! Onun yanağına küçük bir öpücük kondurduğumda o, geri çekilip beni şöyle bir süzdü. "Nereye?" dediğinde şirince sırıttım ve "Dışarı." diyerek karşılık verdim. Kolundaki saate bakıp gözlerini pörtletti. "Kızım senin ateşin falan mı var? N'oldu sana he annecim?" dediğinde güldüm. Normalde tatil günleri bu kadar erken kalkmayacağımı o da biliyordu.
Kapı çalınınca gülüşmemiz bölündü ve kapıya koştum. Açınca karşımda dikilen Alper'e kaş göz yaptım ve ağzımı okuması umuduyla sessizce "Git!" dedim. Tam onu omzundan tutup ittirecektim ki annemin sesini duymamla yerime mıhlandım. "Ah, Asila bu delikanlı da kim böyle?" Annem imalı imalı konuşunca yerin dibine girmek istedim. Alper de sırıtmaya başlayınca kızarmaya başladım. Anneme döndüm. Tam ağzımı "arkadaşım" demek için aralamıştım ki Alper -ağzı kırılasıca- arkadan "Erkek arkadaşıyım." dediğinde hemen ona döndüm ve gözlerimi pörtlettim. Oysa pis pis sırıtıyordu. Anneme baktığımda nasıl sevindiğini gördüm. Eh ben olsam ben de sevinirdim çünkü geçen hafta sevgilimden ayrılmıştım ve anneme saatlerce onu ağlayarak anlatmışım. Annem ise evde sümüklerimi silecek peçete kalmadığını söyleyerek beni azarlamıştı tabii ki. "Gel oğlum ayakta dikilme öyle. Birlikte kahvaltı yapalım." dediğinde annem, içimden lanetler okudum. "Yok, anne ya. Bizim acelemiz vardı." dediğimde Alper hiç aldırmadan ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Ona ağzımı oynatarak "Allah belanı versin." dediğimde sırıtışı iyice yayıldı. Annem de mutfağa döndüğünde hemen kapıyı kapattım ve anneme seslendim. "Anne! Ben Alper'i banyoya götüreyim, elini yıkasın." Ve ardından hemen Alper'i arka odalara doğru çekiştirmeye başladım. Sonunda benim odamda durduğumuzda Ona kötü kötü baktım. "Mal mısın oğlum sen? Sen niye anneme öyle söylüyorsun? Hadi onu geçtim, niye kapıya geliyorsun? Allah kahretsin ya!" dediğimde kahkaha atmaya başladı. "Elime fırsat geçmişken kaçırmak istemedim." dedi gülüşlerinin arasından. Tam ona laf yetiştirmek için ağzımı aralamıştım ki annem "Hadi çocuklar, sofraya!" diye böğürünce onu arkada bırakıp mutfağa yöneldim. Mutfaktaki abimi görünce yutkundum. Hasiktir! Alper arkadan elini belime atınca ona öldürücü bakışlarımı fırlattım. Birlikte mutfağa girince abimin bakışları önce Alper'e sonra da belimdeki eline kaydı. Alper de hiç istifini bozmadan bana daha çok yaklaştı. Allah'ım sen koru! Annem çayları doldururken neşeyle "Baksana şunlara Murat, ne kadar da yakışıyorlar!" diye şakıyınca abim hemen ayaklandı. "Asila! Kim bu çocuk?" Alper'den biraz uzaklaştım ve abime yaklaştım. "Abi, şey Alper. " dediğimde abim kaşlarını çattı. Ağzını oynatarak "O pezevenk mi?" diye sorduğunda kıkırdadım başımı salladım. Alper ise aval aval bize bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK LEKE
Ficção AdolescenteAsila markette kendisinden yardım isteyen çocuğun peşinden giderken tüm kaderinin değişeceğini farkında değildir. Ölüme ilk defa tanık olan Asila, yeni bir başlangıca da imzasını atarken onu yakıp kül edecek duygularının peşinde sürüklenir... Tesadü...